Translate.vc / Portuguese → Turkish / Over
Over translate Turkish
535 parallel translation
I only did this for you, so you'd realize it was all over between us.
Bunu aramızda her şeyin bittiğini anlaman için yaptım.
Curto. 100 Over. 150. 200.
Kısa. 100. Yüksek. 150. 200.
Têm pelo menos 30 minutos para evacuar toda a gente. Over.
Herkesi dışarıya çıkarmak için 30 dakikanız var.
Pode tentar sair e morrerão os dois... ou atirar-nos as armas.
Ya kaçarsın ve seni arkadan vururuz or you can toss over them guns.
Takeoff on 43, Rome, over.
Güvenli kalkış Roma aşağıda.
'Eu vou agir'E vou levá-la para longe de ti
( Over speaker )'l'll make a point of taking her away from you
Escuto.
Over.
Para ali!
Over there!
Está muito calor por aqui para andar de chapéu.
lt's very hot over here for wearing a hat.
Por que é que nâo falamos um pouco? What's come over you?
- Neden biraz sohbet etmiyoruz?
Você nunca tinha se interessado em saber o que eu penso de nada. - What's come over you?
Ne düşündüğüm senin asla umurunda olmazdı.
Sim... dá para ver daqui. Over.
Evet, onları buradan görebiliyorum.
Okay. Over and out.
Anlaşıldı.
Está colocado algures debaixo da ponte. Over.
Köprünün altına sıkışmış.
Over.
Tamam!
Eles que se mexam. Over.
Onları harekete geçir.
Já estou farto de andar aqui de um lado para o outro sem avançar, Over!
Biz buradan gidiyoruz! Tamam!
Contem connosco para avançar, over!
Bu ilerlemede bizim de payımız var.
Se disser algo sua cabeça vai ficar espalhada por todo o teto.
You make one sound and you'll be all over the ceiling.
Over fresh green grass Sobre grama verde fresca
# Taze yeşil çimenlerin üzerinde #
" Somewhere Over the Rainbow...
# Gökkuşağının üzerinde bir yerde #
Os ingleses têm uma cantiga chamada "Rebola-me no trevo" e depois conta-se um, dois, três...
Sanırım İngilizlerin "Roll Me Over in the Clover" diye bir şarkısı var ve "Bir, iki, üç, dört..." şeklinde gidiyor.
You know that old tune called "Over the Rainbow"
* Over the rainbow isimli o eski şarkıyı bilirsin *
Agente quatro, over.
Dördüncü birim, tamam.
- Chamo-me Clarence Oveur. Over.
- Burası Clarence Oveur.
Over. - Quê?
Tamam.
Over e terminado.
Tamam.
Assim, pega o sax e se põe a tocar "Somewhere Over the Rainbow".
Nereden aklına estiyse artık saksafonunu alarak... "Somewhere Over the Rainbow" u çalmaya başlamış. "
Saíram em 1918.
"Over There" 1918'de ortaya çıkmış.
Estão a ver aquela porta ali?
See that doorway over there?
Confirmo computador travado. Over e terminado.
Bilgisayarla kilitlenme doğrulandı.
Bem, a primeira canção que quero cantar... é My Bonnie Lies Over the Ocean.
Söylemek istediğim ilk şarkı... My Bonnie Lies Over the Ocean.
God! It just went red all over!
Her yer bir anda kırmızı oldu!
Se você conseguir solucionar este problema aterrorizante, gostaria de oferecer-lhe um almoço no meu clube... over
Eğer bu işten sağ salim kurtulursan, Sana klübümde bir öğlen yemeği ısmarlayacağım. Tamam.
She laid her eggs all over the farm Another little drink won't do us any harm
Yumurtalarını tarlaya yumurtlamış Biraz daha içkinin bize zararı olmaz.
Over
Tamam.
Over " "
Tamam. "
Indique a sua posição. Over.
Pozisyonunuzu söyleyin.
"Deslize a anilha do disco'C'sobre a manivela dentada, e insira-a."
"Slip disc washer'c'over handlebar sprocket. See insert."
A fase final do mundial de braço de ferro. Nós chamamos de : "Over the top".
Final karşılaşmalarına "Zirvenin Üstünde" diyoruz.
E resolveria o problema da Trask com o possível take over dos Japoneses. A Comissão Reguladora proíbe a venda de Rádio e TV a estrangeiros.
Ayrıca bu Japonların Trask'ı devralma plânlarını da bozar çünkü FCC yabancıların hem radyo hem TV sahibi olmasına izin vermiyor.
Over. - Eles?
- Onlar mı?
Não para eu me curvar, pois não?
It ain't bend-over time, is it?
"Moon Over Rigel 7"?
- "Rigel 7'de doğan Ay." - "Çek, çek kürekleri."
Over.
Yüksek.
Over.
Tamam.
É sempre bom ouvir música enquanto bebemos champanhe.
Müzik, şampanyayı över.
Over!
Tamam!
Raramente o ouvi fazer este tipo de elogio.
Kendisi nadiren bir şeyleri över.
Que fazes?
I've looked the field over... Ne yapıyorsun?
Os jornais exaltam-no... porque emprega negros, o que prova que tem bom coração.
Gazeteler devamlı onu över, çünkü zencileri işe alır ve iyi kalpli biri olduğunu gösterir.