English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Pacemaker

Pacemaker translate Turkish

243 parallel translation
Ele tem um pacemaker e o coração funciona lindamente.
Kalbinin düzenli atışını sağlayan cihazı var. "Pacemaker", kalp pili.
Quando se tem um problema de coração que exige um pacemaker, nenhuma consulta é de rotina.
Kalp pili kullanırsanız, olağan ziyaret diye bir şey yoktur.
- Isto é um pacemaker.
Kalp pili böyle bir şey.
Mais ou menos de ano a ano, a pilha tem de ser substituída ou o pacemaker começa a desregular-se, o que faz com que o coração não funcione bem.
Her sene bu enerji pillerinin değiştirilmesi gerekir. Yoksa cihaz düzgün çalışmaz, kalbin iş görmemesine yol açar.
Se sei fazer e instalar um pacemaker no peito deste homem, posso muito bem emitir micro-ondas de um satélite!
Kalp pili yapıp bu adamın göğsüne yerleştirebiliyorsam... mikrodalgaları da bir uyduya gönderebilirim!
- Um pacemaker.
Kalp pili.
Não, é um pacemaker. Custou 15.000 dele.
Kalp pili. 15 bin dolara mâl oldu.
- O meu pacemaker!
- Kalp pilim.
Pacemaker!
Pilim!
Mas depois de um triplo bypass e um pacemaker, o Krusty voltou.
Fakat küçük bir üçlü by-pass ve kalp piliyle Krusty kendine geldi. Ancak, o değişken bir palyaçoydu.
Então, eu não tenho um pacemaker.
Ee, benim bir kalp pilim yok ki.
Foi depois do ataque de coração... quando lhe puseram um pacemaker.
Kalp krizinden hemen sonra, kalp pili takıldığı zaman. Aha!
Mas o Krusty não podia chegar perto daquilo... por causa do pacemaker.
Ama Krusty, kalp piliyle onun yanına bile yaklaşamaz.
Vejam a cicatriz do pacemaker, a marca de nascença do esqueleto bovino... e o seu famoso mamilo a mais.
Kalp ameliyatı izine bakın, doğum lekesi sığır kafatası ve şu ünlü lüzumsuz fazla memesi.
- Um pacemaker?
Kalp pili mi?
Há ferimentos ligeiros e algumas concussões, um pacemaker parou e a uma grávida rebentaram as águas.
Tamamı ile boka battık. Her tarafımızda çürükler bazı yaşlıların kalp atışları durdu ve hamile kadınların suyu geldi. Hepsi bu kadar.
Ponho-lhe um pacemaker.
Ben de damar üstü bir kalp şokuna başladım.
Voltei para o hotel e pedi ao porteiro que me oleasse o pacemaker... A propósito, chamo-me Joe Berlin. Vonnie Sydell.
otele döndüm ve kapıcı biraz kalbimi yağladı, bilirsin işte, ben tesadüfen, benim adım Joe Berlin.
- O pacemaker está acelerado.
- Kalp pilim sorun çıkarıyor.
Preparar pacemaker intravenoso.
Transvenüs kalp pili hazırlayın.
- Pronto! O pacemaker já está.
- Pekala, kalp pili hazır.
Tentei o pacemaker, entrou em fibrilação.
Kalp pilini denedik, kalbi durdu.
Tem uma cicatriz do pacemaker, tal como o Krusty!
Krusty'ninki gibi göğsünde dikiş izi var.
Por que achas que te colocaram o "pacemaker", tanso?
Neden kalbine o alet takıldı sanıyorsun budala?
- Um pacemaker transtorácico?
- Transtorasik pacemaker?
Ritmo cardíaco, tensão arterial, oximetria, hora da injecção de magnésio, colocação da via central, colocação de pacemaker.
Hastanın kalp atışları, kan basıncı, pulse-ox, magnezyumun verildiği saat... ... ana damarın açılması, pacemaker'ın çalışması.
Foi colocado um pacemaker transvenoso às 1 5h56.
Bir transvenöz pacing kablosu takıldı, 1 5 : 56'da kalp atışı alındı.
Ela tinha o doente intubado e com um pacemaker transvenoso.
Hemen hastayı entübe etmiş ve transvenöz pacemaker'a takmıştı.
Ventilem-no, eu trato do pacemaker.
Oksijen verin. Pacemaker takacağım.
Tragam um pacemaker externo.
Pacemaker verin.
O meu pacemaker.
Kalp pilim.
O médico disse-lhe que ele gastava as pilhas... do pacemaker mais rápido do que qualquer outra pessoa.
Joey hala çok sinirliydi. -... çalıştığını söylüyordu.
Precisa de um pacemaker.
Pacemaker'a ihtiyacı var, Dr. Greene.
Precisa de um pacemaker.
Pacemaker yerleştirmemiz gerekiyor.
- Ele tem pacemaker?
- Kalp pili var mı? - Hayır.
Implantaram-lhe uma bomba no peito, como se fosse um "pacemaker".
Bombayı göğsüne yerleştirdiler. Saptayıcı gibi bir şey.
Experimentamos um pace-maker?
Pacemaker'ı deneyelim mi?
Desenvolveram o pacemaker aqui.
Kalp pili burada geliştirilmiş.
Deve ser o teu pacemaker a avariar.
Midemi bulandırıyorsun.
Foi o que me disseram quando pus o pacemaker e ele deu-me o choque da minha vida.
Şok cihazı için de böyle dediler ama hayatımın şokunu yedim.
Pediu-me para entubar e tirar os tubos à Sra.Pollard, meter um cateter de Swan-Ganz no coração do Sr.Caulca, depois duas toraxcenteses, uma paracentese, uma artéria radial... Oh! e colocar um pacemaker transvenal num bloqueio completo do coração.
Bayan Polard'a boru taktırdı ve çıkartı, Bay Kalka'nın parasentez ve röntgenini aldırdı, sonra da bir hastaya kalp pili taktırdı.
Sim Bambi, tentámos entubá-lo, fizémos RCP, até um pacemaker transcutâneo.
Tüp takmaya çalıştık. Kalp masajı yaptık. Deri içinden tedaviyi bile denedik.
Isto não pode ser bom para o meu pacemaker.
Bu kalp pilime hiç iyi gelmeyecek.
Houve um pacemaker que explodiu na retorta, estão a arranjar aquilo.
Adamın kalbinde pil varmış, fırında patladı.
- Quando colocou o pacemaker?
- Bu yapay kalp ne zaman takıldı?
- Quieta, meu "pacemaker".
Dikkatli ol, kalp pilim...
Não tem um pacemaker, pois não?
Kalp pili takmıyorsun değil mi?
Mrs. Fuentes tinha um pacemaker.
Bayan Fuentes'ın kalp pili varmış.
Preciso de reajustar o pacemaker.
Kalp pilini ayarlamam gerekiyor.
Portanto pensei que encontraria um bypass ou um pacemaker.
Bypass ya da kalp pili bulacağımı zannediyordum.
A Mãe falou-me da operação, o pacemaker e o resto...
Her şey yoluna gitmiş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]