Translate.vc / Portuguese → Turkish / Pastá
Pastá translate Turkish
6,514 parallel translation
O bolo ainda não tem a cobertura. Que sorte.
- Pasta soğumadı hala.
Tinha toda a seriedade de um anúncio de pasta de dentes!
Bir diş macunu reklamındaki bütün ağırbaşlılıklar vardı.
Parece-te comida?
Sana meyveli pasta gibi mi geldi bu?
A salada caprese, a pasta primavera e o gelado de pistacho para a sobremesa.
Caprese salatası, primavera makarna ve tatlı olarak fıstıklı dondurma.
Um ficheiro "fantasma", numa pasta "fantasma", num servidor "fantasma" do qual ninguém quer que eu saiba.
Kimsenin bilmemi istemediği hayalet sunucudaki hayalet klasörün hayalet dosyası.
E veio procurar alguma pasta ou prova que apontaria para ele.
Eve gelerek kendisini işaret eden herhangi bir dosya ve delil var mı diye arama yaptı.
Não, segundo a pasta, o edifício estava condenado, não há nada que indique por que era o alvo.
Hayır, McCann'in dosyalarına göre burası kamulaştırılmış. Ancak sıradaki hedefin burası olduğuna dair hiçbir işaret yok.
O Pepper disse sobre a prova do bolo, que temos de...
Bu arada Pepper dedi ki, pasta tadımı için...
As pessoas esquecem-se sempre da pasta de e-mails enviados.
İnsanlar genelde gönderilenler kısmını unutuyor.
Vais vê-lo na escola amanhã.
Yarın pasta okulunda onu yine göreceksin.
E vai buscar um bolo.
Hayatına devam et! Sonra git bir pasta al.
Bolo, decorações, umas pistolas de água em forma de pilas.
Pasta, süslemeler, yarak şeklindeki su tabancalarından...
Mas a chefe de pastelaria foi a melhor. Não há dúvida.
Ama pasta şefi kesinlikle en iyisiydi.
Vais processá-los argumentando que aquela situação do bolo não aconteceu?
Pasta olayı tarzında bir şeyin hiç yaşanmamasına dayalı olarak mı dava açacaksın peki?
Três hipóteses.
- Pasta mi?
Não, não, não, não.
Pekâlâ. Hayır, hayır. Pasta olmaz.
O bolo, não!
Pasta olmaz.
Abre, trouxe tarte de morango e chantilly.
Aç kapıyı. Sana çilekli pasta ve Cool Whip getirdim. - Ve ne dedin?
Este fiasco da Regis Air está a arrasar a minha pasta.
Regis Air fiyaskosu yüzünden portföyüm zarara uğradı.
Posso ir buscar um bolo ao supermercado.
- Ben de süpermarketten pasta alabilirim.
Temos bolo para comer!
Pasta alın, yiyin!
Bolo, bolo, bolo, bolo!
- Pasta, pasta, pasta!
Qual é o mal de uma mãe querer fazer um bolo de aniversário para o seu filho.
Bir annenin oğluna dilimli pasta yapmasında ne sorun var?
Tenho uma pasta que aponta que o Jack defraudou a empresa, num milhão de dólares. E uma entrevista de corroboração, com o contabilista, Matthew Hendricks.
Elime Jack'in zimmetine 1 milyon dolar geçirdiğini gösteren şirket dosyası geçti ve bunu muhasebeci Matthew Hendricks ile konuşarak doğruladım.
Achas que posso entrar na câmara do Juiz e pedir a pasta do caso?
Sence kolayca jüri odasına dalıp dava dosyalarını isteyebilir miyim?
Só temos tempo de fazer bolinhos juntas e há sempre rapazes.
Yani anne-kız geçirdiğimiz zamanların çoğunu okuldaki kermes için pasta yapmak için harcıyoruz. Kalanı da oğlanlar da oğlanlar.
Sim. Está tudo na pasta, como pediu.
Evet, talep edildiği gibi hepsi dosyada.
Então devia ter trazido antes uns bolos?
- Çörek yerine pasta mı almalıydım? - Hayır, çörekler iyi.
Preciso de comprar um bolo ou pode fazê-lo?
- Tabii. Pasta mı alayım yoksa sen şu üzerine yazdırmalı pastalardan yapar mısın?
O pilim, a pasta, o verdinho.
Tamam mı? Nakit, mangır, yeşil.
Mais logo, vão-te trazer um bolo de comemoração.
Bizimkiler sana pasta aldı.
Aos domingos fazem concursos de comer tartes.
Pazar günü pasta yeme yarışması yapıyorlar.
Escova de dentes e pasta de dente.
Diş fırçası ve diş macunu.
Acho que ainda tenho um pouco de cola da pasta dos dentes.
Sanırım diş fırçası olayından geriye biraz yapıştırıcı kalmıştı.
Reuníamos todos os teus amigos, levávamos bolo...
Tüm arkadaşların gelirdi, pasta alırdık...
Olha, "pequena Debbie", estamos a preparar-nos para uma grande competição na escola de pastelaria amanhã.
Bak ufak Debbie... Burada yarınki pasta yarışı için hazırlanıyoruz.
Bem, eu vou à escola de pastelaria, moro num caixote do lixo, e fui expulso dos One Direction por ser jeitoso demais.
Pasta okuluna gidiyorum, çöpte yaşıyorum ve çok yakışıklı olduğum için One Direction'dan atıldım.
Claro, eles estão aqui nesta pasta que rotulei de "Deprimente".
Elbette, buradalar. "Bunaltıcı" olarak etiketlemiştim.
Se estás a ouvir, temos a tua pasta.
Beni duyabiliyorsan, çantan bizde.
Voltaremos depois do trabalho, e comeremos bolo, não é Freddy?
İşten sonra buraya gelip biraz pasta yiyeceğiz, değil mi Freddy?
Sei que se você tentar fixar uma placa com marcações em bronze por F. Baker e filhos, num pedestal Mark Blanchard, e usar pasta de cimento hidratada, provavelmente vai corroer nos próximos 3 anos.
F. Baker'dan kalan bronz bir levhayı su katıImış çimento harcı kullanarak Mark Blanchard heykeline döndürmeye kalktığında muhtemelen 3 yığ içinde paslanacaktır.
Tarte para todos.
Herkese bir dilim pasta.
E eu perderia tudo isto se nós não saíssemos, então, eu acho que ainda podemos ser amigos e parceiros na escola de pastelaria.
Beraber vakit geçirmemiş olsaydık bunu göremeyecektim... Bu yüzden, arkadaş ve pasta okulu partnerleri olarak kalabiliriz...
Parceiros na escola de pastelaria?
Pasta okulu partnerleri mi?
Eu não vou para escola de pastelaria, Eu posso nem mesmo ir à casa-de-banho.
Bundan sonra pasta okuluna gitmiyorum belki bundan sonra banyoya bile girmem.
Tu de facto acordas, tu vais para escola de pastelaria, e tu constróis caixotes do lixo, tu fazes montes de coisas.
Sabahları uyanıyorsun, pasta okuluna gidiyorsun çöp kutusundan evler yapıyorsun. Pek çok şey yapıyorsun.
Porque há tantas caixas de bolo no frigorifico?
Buzdolabında kaç tane pasta var?
Pois, um novo bolo todos os dias?
Yani her gün için yeni bir pasta mı aldın?
Não podemos dar-lhe um bolo velho no seu aniversário, não é?
Doğum gününde de ona bayat pasta yediremeyiz, öyle değil mi?
Como se fosse canja.
Sanki pasta fiyatı istiyor da.
Vamos lá. Bolinho.
İşte küçük pasta.