Translate.vc / Portuguese → Turkish / Perde
Perde translate Turkish
4,698 parallel translation
O Louis Litt não perde clientes.
Louis Litt müşteri kaybetmez.
- Se abandonar o jogo, perde.
Bizim orada maçı bırakırsan mağlup sayılırsın.
Depois disso, ele perde a noção.
. Ondan sonra, benim çocuk iyice bir kayboluyor, bitiyor yani.
O Bertram deveria ter mais calma a jogar, mas quando perde umas mãos de poker descarrega em todos nós.
Bertram'in bu isi düzgünce halletmesi gerekiyordu ama pokerde birkaç el kaybettikten sonra baska bir seyle ilgilenmiyor.
Mas perde um amigo.
... bir arkadaşını kaybeder.
Isto nunca perde a piada.
Bu hiç eskimez, değil mi?
A modos que perde o seu propósito, não é?
Amacından sapmış olursun öyle değil mi?
Ao longo dos anos, perde-se a noção.
Yıllar geçtikçe sayıyı unutursun.
Conhece a progressão da ELA? Perde-se 2 % das funções corporais todos os meses.
Her ay vücut fonksiyonlarınızın yüzde ikisini kaybediyorsunuz.
É uma longa história, querida, e temos que nos despachar se queremos apanhar o início!
Bak, perde açılmadan yetişmek istiyorsak acele etmeliyiz.
Sim, parece que sim. Não perde tempo.
Evet, sanırım öyle oldu.
Quando a oportunidade surge, você aproveita ou perde.
Önüne bir fırsat geldiğinde ya o fırsatı değerlendirirsin ya da kaybedersin.
As coisas acontecem, perde-se a cabeça.
Bazı şeyler olur, şıklatırsınız.
Não vou perde-la de vista.
Yanımdan ayırmıyorum.
Dois de nós têm de ir para trás da Cortina de Ferro, que é aquela porta ali, e dar um beijo.
İçimizden ikisi oradaki kapının yani Demir Perde'nin arkasında öpüşecek.
Não sabe o que perde.
Şansını kaybetti.
Quando é a vida de um bandido contra 300 vidas, adivinha quem perde?
Eğer kötü bir adamın hayatına karşılık 300 kişinin hayatı söz konusuysa, bil bakalım kim kaybeder?
Toda a gente perde. Ou podem pôr-se a andar. Mas prometa-me que um dia destes voltamos a encontrar-nos e repetimos o programa.
Herkes kaybeder ya da yola koyulursun ama bana söz ver bir gün tekrar bir araya gelip, bunu yine yapalım.
A tua carinha laroca perde o brilho.
Güzel yüzün, ışığını kaybediyor.
O vencedor não perde tempo antes de voltar ao assunto.
Kazanan hemen işine dönüyor.
Em cada turno até à superfície ela perde um tempo precioso, tempo este que favorece os mais ágeis.
Her hantal dönüşte vakti azalıyor. Zaman çeviklere yarıyor.
Nesta batalha entre seres humanos e vida selvagem, acontece, na maioria dos casos, que a vida selvagem perde no final.
İnsan ve vahşi hayatın bu savaşında... vahşi hayat genelde kaybeden tarafta.
Se quebrarmos a confidencialidade, a Monica perde, e tu consegues os teus $ 15 milhões.
Gizliliği bozarsak Monica kaybeder sen de 15 milyon kazanırsın.
Uma vez caído o véu o outro lado deixa de existir.
Perde kalktığında öbür taraf artık var olmayacak. Bizi ayıran bir şey kalmayacak.
Eu tentei ajudar.
Ben perde arkasından sana yardımcı olmaya çalışıyordum.
Sabes, um cowboy nigeriano não perde tempo.
Otoyola çıkan kişi asla Nijeryalı kovboy olmaz.
Mas quando se perde a visão, dá-se conta do dom que é ser capaz de ver qualquer coisa, porque é a verdade. E a verdade é boa.
Ama görme kabiliyetini kaybettiğin zaman, bir şeyi görebilmenin değerini anlıyorsun çünkü gördüklerin, gerçeklerdir ve gerçekler güzeldir.
- Este tipo não perde tempo.
Bu adam zamanını hiç boşa harcamıyor.
Apenas um grande espectáculo e nada por detrás da cortina.
Sadece birkaç şov ve arkası boş bir perde.
Gostava de te dizer que quem perde é ela, mas não estás a facilitar.
Sana "kendi kaybeder" demek isterdim ama durumu çok zorlaştırıyorsun.
- Perde o controle na estrada de gelo.
Buzlu yolda arabanın kontrolünü kaybediyor.
Bem, ele é que perde.
Onun kaybı.
Portanto quando um de nós se perde, aletra o estado, a cidade, os cidadãos.
İçimizden birini kaybettiğimizde bu eyaleti, şehri, vatandaşları değiştirir.
- E depois? - Ela perde há mais tempo.
- Daha uzun süredir yapıyor.
... todos os reinos do mundo e seu esplendor. Se a distância for muito grande, o sinal perde-se por completo.
Eğer aradaki mesafe artarsa sinyal de tamamen kopacaktır.
Parece que estou no Twitter, enquanto um tipo perde a perna!
Bir adam bacağını kaybederken tweet atıyormuşum gibi duruyor.
Às vezes, a Cynthia perde a cabeça quando bebe.
Bazen Cynthia içtiğinde biraz vahşileşiyordu.
" Perde todos os seus amigos Você não agrada
"Arkadaşlarınız çekip gider, sizden sıkılmışlardır."
Uma Mayberry atrás da Cortina de Ferro.
Demir Perde'nin ötesinde bir Amerikan kasabası.
- A fêmea fatal Israelita - perde a paciência.
Ve İsrailli baştan çıkarıcı kadın sabrını kaybediyor.
Está a dormir. O macho perde os sentidos no momento do clímax.
Erkek orgazm anında bayılıyor.
Então não devemos perde-la em nenhuma circunstância.
O zaman dua et ki kaybetmeyelim.
As memórias antigas permanecem, mas perde as novas quando adormece.
Eski anılarını hep hatırlayacak ama uyuduğu zaman yeni olanları kaybediyor.
Amo o Frank, mas perde-se por uma panela de comida. "
Frank'i seviyorum ama elinde yemek olan herkesin peşinden gider o. "
Perde tempo com helicópteros. Eu estou a falar de energia.
Helikopterlerle etrafta boş boş geziyorsun bense güçten bahsediyorum.
O pai perde-se na floresta e faz uma boneca?
Babam ormanda kaybolup oyuncak mı yapıyor yani?
Quando se perde...
Bir şeyi kaybettiğinizde...
E assim a Lois consegue meter-nos nos bastidores com falinhas-mansas.
Sonra Lois perde arkasına geçebilmek için adama yılışıyor.
- Comprei cortinas.
- Perde aldım.
Certifica-te de que o Randy não se perde.
Randy'nin kaybolmadığından emin olun.
O Holder nem sabe o que perde.
Holder çok şey kaçırıyor.