English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Person

Person translate Turkish

120 parallel translation
Mediste forças com toda a gente, excepto com a única pessoa que devias ter encontrado na cidade dos Titãs.
You got a beef with everybody... except the one person you should have got it together with from jump city.
Ele será uma pessoa totalmente diferente.
He'll be a different person.
É um acrónimo que significa "muito importante".
Bu bir kısaltma, "çok önemli" anlamında. ( ÇN : VIP : very important person :
Bem, desculpem-me, é "Music Person".
Kusura bakmayın ama adı "Müzisyen Kişi."
- Corresponde a atirador de primeira.
- First Person Shooter.
Diz que não sabe nada sobre o Ivan Martinez ou uma companhia chamada First Person Shooter ou FPS?
Ivan Martinez ya da FPS adlı şirket hakkında bir şey bilmediğinizi söylemişsiniz.
Nas revistas ou ao natural
In magazines or in person...
o teu nome artístico é John Person.
Sahne adın John Person.
John Person...
- John Person.
- John... John Person.
John Person.
John Person?
John Person mu?
E tu também não és meu amigo, por isso pára de me chamar Johnny-O, ou Johnny-Boy... é John Person!
Onu içeri almalıydım Johnio. Ve sen de benim arkadaşım değilsin. Beni Jonie, Johnny diye çağırmayı kes.
Verifica na porcaria do registo!
Ben John Person. Kahrolası deftere bak.
E a pessoa que gere essa fundação é sócio de um membro da assembleia municipal, o mesmo conselheiro que entrega as licenças às pessoas que constroem muitos prédios.
And the person who runs this trust happens to be an associate of the city councilman's office, the same city councilman that issues building permits... bir sürü bina yapan insanlar.
Qualquer um que diga que o tamanho não importa nunca jogou um "third-person shooter".
Ölçünün önemli olmadığını söyleyen, üçüncü şahıs nişancı oynamamıştır.
Estás a agir como um maluco.
You're acting like a crazy person.
Estou agir como um maluco?
I'm acting like a crazy person?
And it's scary, mostly because the person that I'm having these feelings for is so unexpected.
Ve korkutucu, çoğunlukla çünkü bu duygular yaşıyorum o kişinin kadar beklenmeyen bir durumdur.
Quer dizer, ele tem o habito de se colocar a ele próprio e todos os que estão à sua volta em problemas, mas... bill is a good person, sweetie.
Yani, kendisini ve etrafındaki herkesi arada bir belaya sokma hastalığı var, ama... Bill iyi bir insan, hayatım.
Família Persons
Person'lar.
Mas com a Frannie a fazer essa peça de "Nasci de novo boazinha", todos a querem de volta menos eu.
Frannie'yi yeni doğdum havalarıyla dolaşırken this whole born again nice person act, - benim dışında herkez geri dönmesini istiyor.
Viste o Person?
Person'u gördün mü?
O cabo Person sofreu ferimentos ligeiros quando um fogão que estava a ser utilizado de acordo com as regras sofreu uma falha catastrófica.
Onbaşı nizami bir şekilde çalışan portatif ısıtıcının kazara infilak etmesi sonucu hafif yaralandı.
Na altura, o cabo Person estava ajoelhado à entrada, a fazer manutenção.
O sırada onbaşı, rapor iletmek üzere çadıra giriyordu.
Tens a foto da minha namorada, que eu estava a mostrar ao Pearson no outro dia?
Kız arkadaşımın fotoğrafı sende mi? En son geçen gün, Person'a gösteriyordum.
Person, para o veículo.
Person, aracı durdur.
Não é engraçado, soldado Person.
Hiç de komik değil, onbaşı bozuntusu.
- A internet ama-te! - Vai-te foder, Person.
- İnternet alemi sana bayılacak!
- Mete o teu cú no veículo.
- Siktir git, Person. - Kıçını sok şu araca artık.
Person.
- Hitman Üç, yerli halk ile görüşüyor. - Hey, Person!
Imaginam o que os médicosNpoderiam fazer com Ray Person?
Ray Person'a neler yapabileceklerini, hiç düşünüyor musun?
mudei asNpilhas da visão noturna.
Hey, Person! Gece görüşlerin pilini değiştirdim.
Enquanto isso, RIPLEY marcou o filho da Sra. Farmer como uma pessoa de interesse, e nós o estamos etiquetando para ver onde ele nos leva.
Aynı anda, RIPLEY Mrs. Farmer'ın oğlunu fişledi. as a person of interest, and we're tagging him to see where he leads.
Que tipo de pessoa és tu?
What kind of a person are you?
Pois, joguei muitos jogos "First-person Shooter".
Çok fazla keskin nişancı oyunu oynadım.
Syd Person tem muito dinheiro e conhecimentos.
Syd Pearson'ın parası ve bağlantıları çok.
Ele podia vestir-se como alguém dos "Village People" e mesmo assim ser popular.
Village Person gibi giyinse bile havalı olurdu.
Objectos podem desaparecer e aparecer noutros lados. Perdas de memória. A pessoa pode parecer catatónica.
Çürükler ve çizikler The person may appear catatonic
"PERSON OF INTEREST" - S02E01 - The Contingency -
Çeviri : irbis İyi seyirler.
Apresentaram-me um jogo de first-person shooter e agora estou viciado.
Bir video oyununda başarısızlığa uğradım, şimdi de kafaya taktım.
"PERSON OF INTEREST" - S02E03 - Masquerade -
Çeviri : irbis
Mas se for vítima ou criminoso, e o seu número escolhido, nós vamos encontrá-lo. "PERSON OF INTEREST"
Fakat kurban veya mücrim olun eğer zamanınız geldiyse, biz sizi buluruz.
"PERSON OF INTEREST" - S02E05 - Bury The Lede -
Çeviren : irbis İyi Seyirler.
O Murrow fazia o "Person to Person".
Murrow Yüz Yüze'yi yaptı.
"PERSON OF INTEREST" - S02E07 - Critical -
Çeviren : irbis İyi Seyirler.
... o verdadeiro tu... a pessoa em si.
Gerçek Person.
Sou o John Person...
- Ben John Person.
Todos morremos, Johnie Person.
Hepimiz ölürüz John Person.
Fidelito.
Fidel Castro Edward R. Murrows'ın "Person to Person"'ında rol aldı.
"PERSON OF INTEREST" - S01E13 - Root Cause -
Çeviri : pitiko ozgun.kasap
"PERSON OF INTEREST" - S02E06 - The High Road - 8 DE MAIO DE 2004 DIA 859
Çeviren : irbis İyi Seyirler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]