English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Pickle

Pickle translate Turkish

180 parallel translation
- Jogar "Spin and Pickle".
- "Şişe Çevirmece" oynarız.
Idella, queres um pickle para o almoço?
Idella, yemeğinin yanına turşu ister misin?
- Ponho um pickle?
- Turşu da olsun mu?
- PirexPickles Bolota.
- Pyrex Pickle Blowfish.
Eu nunca comi um bom pickle.
Benimde hiç güzel bir salatalık turşum olmadı.
Hey, tira as mãos do meu pickle!
Hey, ellerini çek turşumdan!
Uma pequena coisa a que eu chamo "Plucking the Pickle."
"Cesur Turşu" adını verdiğim küçük bir şey.
Alguém quer um pickle?
Biri bu turşuyu istiyor mu?
E um pickle?
Turşu olur mu?
Sal num pickle?
Turşuda tuz mu?
Passaste-me parte do teu pickle.
Galiba turşu geldi.
Quer o meu pickle?
Turşumu ister misin?
Ás vezes levo um pickle comigo e ponho-o ao meu lado na marquesa... para o caso do médico me querer embrulhar para take-away.
Bazen yanımda bir salatalık turşusu getirir koyarım yanıma ... doktora acil sipariş gelir de belki paketlemek zorunda kalır diye...
Talvez seja o pickle!
Belki de turşudur!
E que melhor forma de transformar o nabo e o pickle em puré do que utilizando essa nova misturadora Gala Chef55.
Şalgam ve turşuyu püre haline getirmenin en iyi yolu yeni "Gala Şef" robotunuzu kullanmak.
Acalma-te, pickle.
Sakin ol.
E quero a alface e um pickle á parte.
Salatayı da turşudan ayrı koyun lütfen.
Toma lá este pickle invertido!
- Kes şunu, manyak herif.
"Pickle Weasel".
Afacan çakal.
A minha mãe, uma criatura estranha... de uma época em que um pickle ainda era o máximo da sofisticação.
Annem, minik hıyar turşularının hâlâ revaçta olduğu... dönemden kalma garip bir yaratık.
Vamos ver se o Mark quer um pickle.
Bakalım Mark bir turşu alır mı.
Eu prometi á Jennifer... Que a levava ao Pickle Pan!
Jennifer'a onu Pickle Pan'e arabayla götüreceğime söz vermiştim.
Pousa o pickle!
Onu yere doğru çevir.
Quer o pickle?
Turşunuzu yiyecek misiniz?
- que eu costumo chamar "Esconder o Pickle". - O JD e eu somos só colegas.
- JD ve ben sadece arkadaşız.
Apunhalava alguém por um pickle.
Bir salatalık turşusu için adam bıçaklayabilirim.
Um pickle de madeira.
- Ahşap salatalık.
Tu e o teu "pickle" estão numa alhada, sim senhor. - Já sabes.
Sen ve hıyarın, hıyar durumunda, evet.
Acho que estamos num pickle.
Sanırım yakalandık.
Pick, pick, pickle.
Bıcı, bıcı, bıcı.
"O JD tem um pickle pequeno"
"JD'nin küçük bir çükü var."
Pickle?
Gamalı haç?
Gato, banana, árvore, chapéu, perna, pickle, guarda-chuva pedra, zebra.
Kedi, muz, ağaç, şapka, yüzde, panda ve zebra.
Se não é isto o pickle na gigantesca sanduíche de porcaria que está a ser o meu dia.
- Yok. Bu da boktan günümün üzerine tuz biber oldu.
"Sampson Pickle olhou para a sua mãe com uma lágrima no olho e disse... "'Não sabes o que tens até o perderes! "'
"Sampson Pickle annesine döndü gözü yaşlı bir şekilde... ( Herkes )" kaybetmeden neye sahip olduğunu anlamazsın! " dedi
Pickle, que coisa tão estúpida.
Pickle, ne kadar aptalca bir hareket.
Pickles.
Pickle.
Pickle, porque estás a dizer isso?
Pickle, neden öyle söyledin?
Pequeno, devias de estar com o teu pai.
Pickle, babanda olmalısın.
O Teu pai e Walt estão aqui.
Walt ve baban geldi Pickle.
Vemo-nos para a semana que vem, Picklelito.
- Haftaya görüşürüz Pickle.
Vemo-nos para a semana que vem, só Pickle.
Haftaya görüşürüz, sadece Pickle.
Não sei, Pickle.
Bilmiyorum Pickle.
Preciso de dedos finos para tirar um pickle.
Kavanozdan turşu çıkarak ince parmaklı bir delikanlıya ihtiyacım var!
Os veteranos baixaram-lhe as calças, e enfiaram-lhe um pickle pelo cu acima, e obrigaram-no a andar 3 metros.
Üst sınıflar, donunu aşağı indirdiler, kıçına turşuyu tıkıştırdılar ve onu üç metre yürüttüler.
O pickle caiu antes dele chegar à marca dos 3 metros.
Üç metre çizgisine gelmeden turşu yere düştü.
O pickle era suficientemente pequeno para continuar firme depois de apenas 4 trincas.
başardı. Turşusu, sadece dört ısırıktan sonra da, orada sıkışık kalacak kadar küçüktü.
Chamamos-lhe "Pasta de Pickle" e vendemo-lo aos adolescentes!
Adına "Çırpılmış Turşu" deriz ve gençlere satarız.
Sem pickle não há negócio.
- Doğru.
Um "pickle" de quê?
- Pico ne?
Só Pickle, por favor.
- Sadece Pickle lütfen.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]