English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Pin

Pin translate Turkish

535 parallel translation
Trouxeram-nos café, algum açúcar, ameixas secas e escovas de dentes, e, surpreendentemente, bolas de pingue-pongue.
Bize kahve, biraz şeker, kuru erik ve diş fırçası falan getirdiler. Birkaç tane de pin pon topu.
recortou a foto duma pin-up e substituiu-a pela da princesa.
Lady Di'nin resmini kesmiş ve modellerin yerine yapıştırmış.
Vou ver Nova lorque! Os seus edifícios, as suas luzes, as suas pin-up!
Gökdelenler, ışıklar, çıplak kızlar!
Cada lagarta está ligada à seguinte por um pino, partes móveis, e no deserto, muitas vezes, só havia terra arenosa e dura.
Paletler birbirine birer pin yardımıyla bağlıydı. Çok fazla hareketli parça vardı. Arazi tozluydu.
Rebeldes de cabelos compridos. está com o exército Tai Ping
"Uzun Saçın" asileri, Tai Pin Ordusu,
As semanas a beber litros de Ovaltine de modo a receber o selo da Ovaltine para mandar uma carta à minha Pequena Órfã Annie... pin descodificador secreto, estavam quase a ser recompensadas.
Öksüz Annie'nin şifre çözme aparatından yollamaları için haftalarca kupon biriktirip, litrelerce Ovaltine içişlerimin meyvesini almak üzereydim.
O meu pin descodificador!
Şifre çözme aparatım!
- Tem que se puxar a espoleta.
Bu pin çekilecek.
- Aqui está o teu pin.
- Yüzüğünü al.
Olha o pin na sua lapela.
Yakasındaki rozete baksana.
É um pin de segundo grau dos "Woodfox".
Bu, ikinci derece Woodfox rozeti.
Eles têm o pin pivot na parte de trás.
Mil çubuğunu arkaya koydular.
Não, espere, posso dar-lhe o meu código, era o meu PIN.
Hayır. Sana kodu verebilirim.
0703.
PIN numaramdı. 0703.
Código do cartão...
PIN kodu.
Código do cartão...
Pin kodu...
Baralho de cartas, almofada de descanso... aspirina, caixa da costura, o pin das asas do piloto... a vareta do propulsor da hélice, máscara de dormir... e mais qualquer coisa que possa ser-me entregue.
- İskambil kağıdı, not defteri... aspirin, dikiş seti, şu pilotların kullandığı uçak şeklindeki karıştırma çubuğu, uyku maskesi... -... bana getirebileceğin her ne varsa işte. - Sizin için ne yapabilirim bir bakayım.
Reparaste no pin?
Elbiseye ne iğnelenmişti, gördün mü?
Sabes, o pin que dispara a tua arma foi feito de zinco.
Silahının ateşleme pimi neyden yapılıyor... yup... çinko.
Este pin é por voares connosco.
Bizimle uçtuğunuz için size bir iğne.
Para mim, o ténis é como o ping-pong, e os jogadores estão na mesa.
Bence, tenis temelde pin-pong'dur ama burada oyuncular masanın üstünde duruyorlar.
Qual é o código?
- Evet. - PIN kodu neydi?
Por alguma razão, o pingue-pongue era muito fácil para mim.
Her nedense pin pon bana çok doğal geldi.
Até jogava pingue-pongue sem ter adversário.
Pin pon oynayacak biri yokken bile pin pon oynuyordum.
Jogava tanto pingue-pongue que até sonhava com ele.
O kadar çok pin pon oynuyordum ki, uykumda bile oynuyordum.
Julguei que ia voltar ao Vietname, mas decidiram que combateria melhor os comunistas jogando pingue-pongue, e ingressei nos Serviços Especiais, viajando por todo o país, levantando o moral aos veteranos e demonstrando o pingue-pongue.
Ben Vietnam'a döneceğimi sanıyordum ama onlar benim için komünistlerle savaşmanın en iyi yolunun, pin pon oynamak olduğuna karar verdiler, ben de Özel Hizmetlerle ülkenin dört bir yanını gezdim, yaralı gazileri neşelendirdim ve onlara pin pon oynamayı gösterdim.
Eu jogava tão bem que o Exército me colocou na equipa da selecção nacional americana.
O kadar iyiydim ki Ordu, Amerikan milli pin pon takımına girmeme karar verdi.
Disseram que a paz mundial estava nas nossas mãos... mas eu só joguei pingue-pongue.
Biri, dünya barışının bizim ellerimizde olduğunu söyledi ama tek yaptığım pin pon oynamaktı.
A equipa de pingue-pongue dos EUA encontrou-se com o Presidente Nixon.
Amerikan pin pon takımı bugün Başkan Nixon'la buluştu...
Passados uns meses, convidaram a equipa de pingue-pongue à Casa Branca...
Birkaç ay sonra beni ve pin pon takımını Beyaz Saray'a davet ettiler.
Isso quer dizer que não posso jogar mais pingue-pongue?
Yani artık pin pon oynayamayacak mıyım?
Todos querem que uses as coisas de pingue-pongue deles.
Herkes, kendi pin pon malzemelerini kullanmanı istiyor.
Passeávamos todos os dias, eu falava sem parar, e ela ouvia-me falar do pingue-pongue e da pesca e da ida da minha mãe para o Céu.
Her gün yürürdük ve ben ağaçtaki bir maymun gibi hızlı konuşurdum ve o da pin pon, karides ve annemin cennete gidişi hakkında anlattıklarımı dinlerdi.
Ando a ensiná-Io a jogar pingue-pongue.
Ona pin pon öğretiyorum.
Ao princípio não encontraram o pin do liceu que ela usava. As punhaladas tinham-no enterrado no corpo.
Başlangıçta, taktığı o okul rozetini bulamamışlardı çünkü bıçak darbeleri yüzünden derinin altına girmişti.
Ela adorava esse pin.
O rozeti çok severdi.
BEM-VINDO, TSUTOMU SHIMOMURA
HOŞGELDİNİZ, TSUTOMU SHIMOMURA lütfen 4 haneli pin numarasını girin
"Bebe isto", se abrisses as pernas e pin - gasse bourbon dos teus seios, da tua rata, e tu dissesses, "Bebe, aqui!",
Bacaklarınızı aralayıp, viski göğüslerinizden ve amınızdan damlarken, "Buradan iç," deseydiniz o zaman size aşık olabilirdim.
Nunca devia ter comprado este "pin".
Bu rozeti hiç almamalıydım.
COMO VAI ACABAR? Gosto do teu pin.
Rozetini sevdim. "NASIL SONA ERECEK?"
O tipo tem um código com dez números.
Herifin on haneli PIN numarası varmış.
Mudei o teu PIN.
Şifreni değiştirdim.
Ainda se lembra do número do PIN?
Şifrenizi hatırlıyor musunuz?
Arranjar o PIN dele, seus idiotas!
Şifresini öğrenin, sizi aptallar!
$ 10,77, o mesmo número do meu PIN.
10.77 dolar, şifremle aynı.
O meu PIN secreto, 1077.
Gizli şifrem, 1077.
BEM-VlNDO, TSUTOMU SHlMOMURA
HOŞGELDİNİZ, TSUTOMU SHIMOMURA lütfen 4 haneli pin numarasını girin
É melhor ver o saldo.
"Lütfen Pin Kodunuzu Girin" Bakiyeyi kontrol etmem gerekecek.
Isto é um pin com uma câmara.
Bu, yaka iğneli bir kamera.
Não esquecer o número pin secreto.
Şifrenizi unutmamak.
O que você está procurando?
- The artillery pin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]