English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Piço

Piço translate Turkish

968 parallel translation
Pare com isso ou ainda o pico!
Kıpırdama yoksa iğneyi batıracağım.
Comece a largar depois de passar o segundo pico.
İkinci tepeyi geçtikten sonra üzerlerine boşaltmaya başla.
O Whitney, o pico mais alto do EE. UU.
Whitney Dağı, Amerika'nın en yüksek zirvesi.
Pico-7719.
Pico-7719.
- Vê esse pico de lá?
- Şu tepeyi görüyor musun?
Poderia abrir uma passagem até por cima do pico?
Bu adamın saklandığı yere çıkabilir misin sence?
Um dia, avistou pelo óculo uma cidade no pico de uma montanha.
Bir gün teleskopuyla bir dağın tepesinde bir şehir gördü.
ou para o pico dos rochedos que enfrenta as ondas e se, tomando alguma outra forma, vos impele para a loucura?
Ya da denize inen uçurumun korkunç tepesine? Orada bir başka surete bürünüp alırsa aklınızı başınızdan? Bir çılgınlık sokarsa içinize?
Lembras-te de jogarmos ao "pico pico serenico"...
Eski günlerde nasıl sayıştığımızı hatırlıyor musun'çık çıkalım çayıra yem verelim ördeğe'...
Era preciso passar o pico de Gray Rock.
Açtığımda emirde sürünün rotasının Dundalk Düzlüğü boyunca olması emrediliyordu.
Tudo iabem, até que ameaçou se atirar do pico do Matterhorn. - O duque?
Kendini aşağı atacağını söyleyene kadar her şey harikaydı.
Vê aquele pico? Vá na sua direção e encontrará Sasabe.
şu yalnız tepeyi görüyor musun doğruca ona atını sür.
Darwin levou-nos ao pico de uma dessas montanhas num lugar aonde poderíamos vislumbrar de onde nós viemos.
Darwin geldiğimiz yolu görüp, hatırlayabileceğimiz bir tepeye çıkardı bizi.
Em vez de ir à delegacia de polícia E procurar a minha mulher... deveria te haver ocupado de fechar o pico a esses malditos jornalistas.
Sen de karımı aramakla değil, gazetecilerin çenesini... kapatmakla uğraşsaydın biraz!
Ele tem um pico espetado.
Diken batmış.
- O pico central é mais alto.
Orta zirve daha yüksek. Bu mu?
Estas pessoas nunca iriam sobreviver a esta marcha no pico do Inverno.
Bu insanlar, öldürücü kış şartlarında yürürlerse asla hayatta kalamazlar.
Foi a 3 de Setembro. Lembro-me, pois o comboio chegava a Golden uma semana antes das aulas começarem, e eu fui até ao Colorado "trapar" ao Pico de Pike!
3 Eylül olduğunu hatırlıyorum çünkü tren okuldan bir hafta önce kalkıyordu, ben de Colorado'ya gidip, Pike Tepesine dırmandım.
- Espera! O que fizeste no Pico?
- Bir dakika, Pike Tepesine ne yaptın?
Um pico sólido, com 45 m de largura e sem que os ianques se apercebam?
Zemini sağlam, 45 m. eninde ve Yankiler bilmiyorlar.
Aqui está o pico.
Sınır burası.
Temperatura, com um pico máximo de 40.
Sıcaklık maksimum 4.
No seu pico, avançada além da nossa capacidade e agora a operar ao nível primitivo que viu.
Zirvedeyken, bizim yeteneklerimizden daha ilerdelermiş, ve şimdi ise ilkel koşullarda yaşıyorlar.
As 20 horas é uma hora de pico de audiência, e mantemos a comédia.
Akşam sekiz en çok izlenen saat olduğundan komediye devam.
Fechem o pico e escutem!
Kapa Çeneni ve dinle!
Julgava que só havia um pico, senhor.
Ben tek bir zirve olduğunu sanıyordum efendim.
Cuidado com aquele pico. Levante.
Yukarı çekin!
- Cierra el pico.
- Kapayın çenenizi.
As 8 horas são uma hora de pico de audiência, e mantemos a comédia.
Akşam sekiz en çok izlenen saat olduğundan komediye devam.
Está a ver ali em cima, à esquerda do segundo pico escuro?
Gördünüz mü? O ikinci karanlık kayalığın solunda.
Dirigem o nosso mundo desde o pico mais alto.
En yüksek tepeden dünyamızı yönetirler.
O pico lança sombras enormes sobre o vale sem fundo.
.. tepeleri atladıktan sonra, uzun gölgelerin altında sınırsız vadiler vardı..
Imaginem... um grupo exausto da cavalaria, encurralado num pico, rodeado por um enxame de índios.
Dağınık bir Yerli süvari ekibi tarafından.. .. tuzağa düşürüldük.
O pico lança sombras enormes sobre o vale sem fundo.
.. ve tepeleri atladıktan sonra, uzun gölgelerin altında sınırsız vadiler vardı..
O padrão de ondas cerebrais do Pasc atinge o pico aqui e aqui.
Pasc'ın beyin dalgaları burada ve burada tepe yapıyor.
- Fez um pequeno pico.
Anormal bir şey yok.
Eu pico... pico um pepino.
Vurdum... bir hıyara vurdum
Estou no pico de uma carreira política.
Dinle, sevgilim, ben politika mesleğinin zirvesindeyim.
- Sou um órfão. Eu... fui encontrado a vaguear na Floresta do Pico em Caprica.
'Caprica'da diken ormanlarında dolaşırken bulundum.
Era uma pequena cidade-agro na extremidade da Floresta do Pico.
'Diken ormanının kenarında bir tarım şehriydi.
Ocoreu perto da Floresta do Pico em Caprica numa comunidade agro chamada Umbra.
Caprica'nın diken ormanının yanında Umbra adında bir tarım toplumuydu.
Siga pela Highland para a Pico.
Pico'ya dek dağları alın!
Da Pico para...
Sonra Pico'yu- -
É um pico fantástico.
Fantastik bir yükseklik var
- Pico?
- Yükseklik?
Um bom pico! Não há picos de jeito neste país de merda.
Bu boktan memleketin hiç bir yerinde iyi bir sörf yeri yoktur.
Raios, um pico de 2 metros.
Lanet, iki metrelik dalgalar!
Um pico de corrente.
Akım sızıntısı olabilir.
Hoje, uma vez mais, juntam-se em volta do Cristal, enquanto o primeiro Sol ascende ao seu pico, pois este é o modo dos Skeksis.
Bugün bir kez daha Kristal'in çevresinde toplandılar ilk güneş zirveye çıkarken. Bu Skeksislerin geleneği.
- Um pico de tensão, vindo do PCC.
- Ana programın güç dalgası.
Isto aqui é o pico, aquele que falhámos por pouco.
Bu, şuradaki tepe.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]