Translate.vc / Portuguese → Turkish / Plan
Plan translate Turkish
33,623 parallel translation
O teu plano é esse?
Planın bu mu?
Eles cometem sempre um erro estúpido que acaba por estragar o plano todo.
Her defasında, bütün planı mahveden aptalca bir hata yaparlar.
- O plano é esse?
- Plan bu mu?
- Sim.
- Plan bu.
Tem algum plano melhor, sargento?
Daha iyi bir planın var mı Çavuş?
É o plano de Deus.
Tanrı'nın planıymış.
- Acho que o melhor para si é...
- Bana göre, senin için, en doğru plan...
Então és o Plano B.
Demek B planı sensin.
"As candidaturas devem ser feitas online," "e pode seguir-se um convite para apresentar um plano de negócios."
Başvurular online yapılacaktır devamında iş planı sunumu için bir davetiye gönderilebilir.
Tenho planos para nós!
Bizim için bir planım var!
Seu plano é perigoso.
Senin şu planın tehlikeli.
A Embaixada dos EUA foi notificada e o capitão da guarda costeira mostrará-lhe o plano de resgate.
Amerikan büyükelçiliğine bildirdik, Ve sahil güvenlik amiri kurtarma planı boyunca size yardımcı olacak.
- O plano é de busca e resgate.
- Planımız arama ve kurtarma.
Bom trabalho, não?
İyi plan, değil mi?
O facto de teres elaborado este plano significa que aquele saco não terá dinheiro daqui a três semanas.
Bu planı düşünmen bile üç hafta sonra bu çantada para kalmayacak - anlamına geliyor.
- O mesmo plano de pagamento.
- Aynı ödeme planı.
E preciso de um plano B agora.
Bana derhâl bir B planı lazım.
Agora, Gene, porque não tenho nenhuma ideia e tenho medo, caralho.
Hemen Gene çünkü bende plan yok ve ödüm bokuma karışıyor.
Tu sempre achaste que fazíamos parte do desígnio de Deus.
Sen hep bizi... Tanrı'nın planı olarak görmüştün.
É o plano perfeito.
Mükemmel bir plan.
Tínhamos de esperar, era o plano.
Beklemek zorundaydık. Plan böyleydi.
Não tenho nada planeado.
Yani hiçbir planım yok.
Belo plano, anormal.
İyi plan götlek.
Qual é o plano?
Planın nedir?
Qual é o plano?
Planın ne?
Você tem um?
Daha iyi planın var mı? Var mı?
É um projeto fantástico Raees.
- Harika bir plan, Raees.
Tínhamos um plano estratégico do qual estávamos muito orgulhosos do David.
Bu konuda 3-4 planımız vardı. David'le çok gurur duyuyorum.
Diz-me que tens um plano.
Bana bir planın olduğunu söyle.
Então, qual é o plano?
Peki, planın nedir?
- Tenho um plano.
- Bir planım var.
- Portanto, o plano é ficar aí sentado.
Yan, planın her zaman yaptığın gibi orada oturup dava çözmek mi?
Mas houve uma mudança de planos de última hora.
Sonra bir plan değişikliği oldu, bir son dakika düzenlemesi.
Olha para ti, a tentar perceber qual é o meu plano.
Planımı çözmeye mi çalışıyorsun?
- Tenho uma ideia, Billy.
- Billy, bir planım var.
E achas que tudo o que aconteceu faz parte de um plano de Deus?
Ve bütün bu olanların Tanrı'nın planının bir parçası olduğunu mu düşünüyorsun?
O plano dele é existirmos no mundo que criou para nós, não para existirmos no seu mundo.
Bizim için planı, yarattığı dünyada yaşamamız. Onun dünyasında değil.
Disse que só me tinha a mim e agora ia sair a meio da noite sem saber como ir para casa...
Son umudun olduğumu söyledin ve şimdi eve nasıl gideceğine dair bir planın olmadan geceye karışacaksın.
- Eu sei, é um plano.
- Biliyorum. Bir planım var.
- Isto não é um truque, é um plano.
Bir numara değil, bir plan.
Que plano?
Ne planı?
Tinha, claro, vários planos de reserva.
Elbette birkaç farklı yedek planım da vardı.
É esse o teu plano?
Planın bu mu?
Qual é o teu plano?
Senin planın ne?
Desculpa, mas este era o nosso plano.
Kusura bakma ama planımız buydu.
Temos um plano de como a resgatarmos do evento na cidade de Nova Iorque.
Onu New York'taki yarışmadan kurtarmak için detaylı bir planımız var.
- Que plano espetacular e épico.
- Ne plan ama.
Na verdade, não formulei um plano, mas...
Bir plan oluşturmadım ama...
Fixe.
- İyi plan.
- Que plano?
Ne planı?
Novo plano.
Yeni plan.