Translate.vc / Portuguese → Turkish / Plans
Plans translate Turkish
160 parallel translation
O dia chegou ao fim com o meu anfitrião Intacto e comigo sem um plano.
Günün sonunda, evsahibim hâlâ tek parça ve ben de plansızdım.
Todos já corremos riscos, mas eram trabalhecos sem preparação.
Bu güne kadar hepimizin sınırları zorladığı zamanlar oldu. Ama hepsi küçük, plansız işlerdi.
E não posso ficar calma nem desinteressada com algo assim.
Ve bu konularda günlük kararlarla plansız, programsız işler yapamıyorum.
Uns canalhas juntaram-se a ele, viajaram como ele. Era óbvio o que eles planeavam.
Bazı suçlular onlara katıldı ve birlikte gittiler.plansız.
Deixe a alegria chegar sem ser convidada, não planejada.
Bırak neşe davetsizce, plansızca gelsin.
- Sabes, eu tenho um plano.
- Sence bunu plansız mı yapıyorum?
Achas que podes continuar assim. Sem planos.
Plansız bir şekilde böyle devam edebileceğini düşünüyor musun?
Bem, Ziggy acha que é só uma parada não agendada.
Ziggy, bunun sadece plansız bir durak olduğunu hesapladı.
No caso de você e Ziggy não terem percebido, todas são paradas não agendadas.
Senle Ziggy farketmeseniz, hepsi plansız olacak.
O Strom nunca te enviaria sem um plano de fuga por isso vamos despistar os chuis, entendido?
Strom seni kaçış plansız asla göndermezdi polisleri atlatacağız, anladın mı?
Lançamento não previsto no hangar de naves auxiliares 2.
Mekik güvertesi ikiden plansız bir kalkış var.
Passou o resto de sua vida sem planos, sem agenda, indo de uma atribuição a outra, sem aproveitar as oportunidades que lhe apresentavam.
Kariyeri boyunca plansız, gündemsiz, bir atamadan diğerine sürüklenerek, kendisini gösteren fırsatlara asla yapışmadı.
Estão numa pequena negociação não planeada com os rebeldes? Não entende.
İsyancılarla biraz plansız bir görüşme oldu değil mi?
Se ele fizer algo de inesperado, teremos de improvisar.
Beklenmedik şeyler yapmaya başlarsa, plansız hareket etmemiz gerekir.
- Não podes ir assim à toa.
- Ama plansız hareket edemezsin.
- Não ter um plano? - Ou algo.
- Yani plansız olmayı mı?
" acima e em baixo, em arcadas de repente improvisadas nas ruas,
Sokaklardaki plansız yapılmış, kemerleri örtüyorlar.
A minha filha não planeada.
Plansız mucize çocuğum.
- Yuri és o homem das ideias. - Tu é que és. Eu disse-te.
- Sen başlıbaşına plansın adamım!
Não temos hipóteses sem um plano!
Plansız hareket edersek sağ kalamayız.
- O importante é sermos espontâneas... para ir e chegar a qualquer lado onde nunca estivemos nem esperávamos estar.
- Bu plansız programsız bir yolculuk olacaktı. Daha önce hiç gitmediğimiz ve gitmeyi hiç beklemediğimiz bir yere gideceğiz
Ativação externa não programada.
Plansız dünya dışı hareketlilik.
Estão a trabalhar sem o escudo do núcleo.
Plansız operasyon yapıyorlar.
Estão a funcionar sem contenção de núcleo.
Plansız operasyon yapıyorlar.
-... festa para o bebé da Rachel hoje.
.. plansız bir kutlama yapmaya karar verdik.
... quando receberam o convite de última hora há um mês.
- Bir ay önce kendi plansız kutlama davetiyelerini aldıkları zaman.
A nossa exploração era muito metódica se explorássemos os restos do naufrágio com rapidez desorientados.
Geminin içini metodik bir biçimde keşfediyorduk. Plansız dolaşırsak batığın içinde kaybolmamız işten bile değildi.
- A vida é ser espontâneo, certo?
- Hayat plansız yaşanır.
A tua falta de plano é assim tão diferente do meu plano?
Senin plansızlığın benim planımdan farklı mı yani?
Tens o plano do "não-plano".
- Senin plansızlık planın var.
- Não tenho um plano do "não-plano".
- Benim plansızlık planım falan yok.
- Combato o desbaste dos subúrbios.
Açık Alanlar'ın yöneticisiyim. Plansız yapılanmaya karşı mücadele ediyoruz.
O que é esse desbaste?
- Plansız yapılanma nedir?
Steven teria querido subúrbios no Sudão.
- Steven'a sor. O, Sudan'da plansız yapılanmaya alışık olabilir.
Asseguro-lhe que esta reunião familiar foi uma falha de horários.
Bu aile toplantısı tamamen plansızdı.
O que o irmão do Newell disse no telefone... deixou-o furioso o suficiente para arriscar a sua carreira... e voar no Cobra sem autorização.
Kardeşinin telefonda söyledikleri, Newell'i öyle kızdırdı ki Kobra'yı plansız alarak, kariyerini bitirmeyi bile göze aldı.
Vocês são tão espontâneos como os meus avós, e eles estão mortos.
Tabii, anneannem kadar plansız yaşıyorsunuz. Anneannem öldü, bu arada.
- Decidimos não ser espontâneos.
- Plansız yaşamamayı seçiyoruz, o kadar.
Obrigada por partilhar esta informação comigo, Mr Yates, e pelo empenho em apanhar os Duttons, mas a morte da Christine foi mais violenta que as do Albert e Angelina.
Bu bilgiyi paylaşmanı, Dutton'ları enselemek için olan tutkunu takdir ettim Bay Yates. Fakat Christine'in öldürülüş şekli Albert ve Angelina'ya oranla çok daha vahşice. Daha plansız.
Crimes como este são sempre crimes de oportunidade.
Bu tip şuçlar genelde plansız işlenirler.
- Da primeira vez agi por impulso.
Oraya ilk adım atışım plansız olmuştu.
Não, mas a aposta era quem tinha o melhor estilo, a tua falta de estrutura, indisciplina, a tua loucura, vamos todos presos disfarçado como um grande golpe, ou o meu estilo profissional, cobrindo todos os ângulos, nunca sendo preso.
Hayır, bahis kimin tarzının daha iyi olduğu üzerineydi... Senin plansız, programsız, - cin olmadan adam çarpma - ve dolandırıcılık kisvesi altında - hadi hep beraber hapse girelim - tarzın, ya da benim profesyonel ve - bütün açıları hesaba katıp yakalanmama - tarzım.
Tenho andado a pensar na minha vida e e parece-me que tenho tudo muito bem planeado.
Sadece hayatımın son zamanları hakkında düşünüyordum ve herşey tamamen plansızca gerçekleşiyor gibi geliyor bana.
Olha, eu sei que queres deixar a tua marca aqui em baixo, e isso é realmente simpático, mas não podes remexer com a porta da arrecadação de snibits, willy-nilly.
Bak, burada kendine ait bir işaret bırakmak istiyorsun ve bu çok hoş birşey ama... Plansız programsız o odaya girip orayı karıştırmak istemezsin.
Suspeito que tenha sido um crime passional inesperado.
Bir çeşit plansız tutku cinayeti olduğunu düşünüyorum.
Quando a fase aleatória começa, as mortes aparentam descontrole, com menos tempo entre elas.
"Gelişigüzel" dönem başladığında, cinayetler plansız gözükür. Cinayetler arasında daha az zaman olur.
Quem faz ataques-surpresa... são tipicamente assassinos desorganizados. Ele traz um "kit de morte" grande...
Ani saldırganlar plansız cinayet işlerler.
Quão desorganizado ele pode ser?
Gözbağı, bıçak. Nasıl plansız olabilir?
Parece apressado,... -... ao calhas.
Aceleyle yapmış plansızca.
Sua morte foi mais bagunçada.
Onun ölümü plansız.
São controlados demais.
Bunlar plansız saldırılar değil.