Translate.vc / Portuguese → Turkish / Platô
Platô translate Turkish
166 parallel translation
E o norte Platô corre aqui. A Trilha Boswman passa por aqui, paralela ao BigHorne.
Kuzey Platosu burada, Bozeman'ın yoluda şurası.
Distinguiu-se na matemática, na astronomia, na física, e foi responsável pela escola de Filosofia Neo-Platônica em Alexandria.
Bir matematikçi, astronom ve fizikçi... ve İskenderiye'deki Neo-Plato felsefe okulunun başı...
Filmaremos esta noite no platô do vulcão com as Gemeas FuckAss.
Bu gece bir tanesini çekeceğiz. Götveren ikizlerle, yanardağ setinde.
. Platão.
Plato.
Acredita que eu, Plato Mandria, faria isso por dinheiro?
Benim, Plato Mandria'nın, bunu para için yapacağını mı düşünüyorsun?
É extraordinário que um homem como Platão... que a gente possa compreender... e é verdade que compreendemos!
Düşün, Plato gibi biri hâlâ anlaşılıyor - anlaşılabiliyor.
Platão já o dizia. É uma velha ideia.
Bu konuda Plato'nun şöyle bir sözü vardır :
Interessa-lhe a República de Platão?
Plato'nun'Cumhuriyet'iyle ilgilenir misin?
- Bem, eu sou a República de Platão.
- Ben Plato'nun'Cumhuriyet'iyim.
Como Sócrates, Aristoteles Platão, Homero.
Sophocles, Aristophanes, Plato, Homer gibi.
O nosso líder gostava das ideias do Platão.
Liderimiz, Plato'nun fikirlerini sevdi.
O nosso rei-filósofo Parmen chama-nos Filhos de Platão, embora nos consideremos mais enteados de Platão.
Filozof-kralımız Parmen bize Plato'nun Çocukları der. Biz kendimizi Plato'nun üvey evlatları olarak görsek de.
Quando o planeta deles se tornou uma nova, viajaram para a Terra, durante o tempo de Sócrates e de Platão.
Gezegenleri sönünce, Sokrat ve Plato'nun döneminde Yeryüzü'ne gitmişler.
- E diz-se discípulo de Platão? !
- Kendini plato'nun öğrencisi mi sandın?
O Platão queria a verdade e a beleza.
Plato gerçeği ve güzelliği istedi.
Meu caro Sr. Spock, as circunstâncias obrigaram-nos a fazer umas adaptações de Platão.
Sevgili Mr Spock, durumlar Plato'yu adapte etmemizi gerektirdi.
Estive a lutar com o Platão.
Plato'yla güreşiyordum.
Pelo deserto, percorremos quilómetros de espaço aberto e seguimos caminho orientados pelos cabos telefónicos, rumo às montanhas do Montana.
Çöl ve plato boyunca, yüzlerce kilometrelik açık alanda korkusuzca gittik telefon direklerini takip ederek, Montana'nın dağlarına doğru.
O tabuleiro.
Plato.
Há um planalto a 11 km de Zembala nas colinas.
Zembala'ya 7 mil uzaklıktaki dağlarda bir plato var.
Pitágoras e Platão, ao reconheceram que o Cosmos é conhecível e que a natureza tem alicerces matemáticos, deram um forte impulso à causa da ciência.
Pisagor ve Plato'nun evren anlayışına göre doğadaki matematiksel işleyiş bilimin de gelişimini sağlayan lokomotif işlevi görüyordu.
Atingi um plato na minha terapia.
Terapiler sonrasında bir şeylere ulaştım.
O que faria Platão?
Plato olsa ne yapardı?
O Platão tinha algumas teorias, mas agora, praticamente, só leva rapazes jovens a acampar.
Şeyy, Plato'nun birkaç teorisi vardı gerçi ama... fakat şimdi... daha çok... ee.. genç erkeklerin kampına takılıyor.
Todos, excepto o Platão.
Plato, hariç.
Que se lixem os amores platónicos!
Lanet olsun Plato'ya!
E Platão concorda comigo... é que existe o que existe, e o que gostaríamos que fosse.
Benim gördüğüm- - ve Plato da benimle aynı fikirde- - o ki, şu anda ne ise odur ve sonrası ise nasıl olmasını istiyorsak öyledir.
Olá, eu sou o Plato. Por favor, participe no keno, no craps e nas máquinas da cidade. A minha filosofia é :
merhaba, ben Plato lütfen keno'ya, kreplere ve kasabanın en çok kaybettiren slotlarına katılın benim felsefem : katılmak!
Chama-me apenas de Plato.
Bana Plato de.
Ei Plato, importas-te de parar?
Hey Plato, durdurmanda sakınca var mı?
És um bom homem, Plato.
Sen iyi birisin, Plato.
É inacreditável, mas congelaram.
- Plato?
Congelaram?
- Plato mu? Yani sen artık...
Estávamos discutindo Platão.
Ama biz Plato'yu tartışıyorduk.
Um de nossos maiores filósofos, Platão, escreveu que o que nós vemos à nossa volta são apenas pobres sombras de objectos ideais, que existem num plano mais alto.
Büyük filozoflarımızdan birisi olan Plato, etrafımızda gördüğümüz her şeyin, yüksekte uçan bir uçağın gölgesinden ibaret olduğunu söyler.
Sim, comandante, mas ela lutou contra um pelotão inteiro de compatriotas.
Evet Komutan, ama o-o kendi ülkesinden adamlarla bütün plato boyunca dövüştü.
Acertaste, Plato.
- Bunu doğru anladın, Platon.
Esta costa é para onde eu iria, senhor.
Gideceğim yer bu plato olurdu.
Bem, é como Platão dizia...
Plato'nun bir zamanlar dediği gibi.
OK, Platão, acho que já bebeste demais.
Tamam, Plato... Sanırım yeterince vakitin var.
Platão, Aristóteles...
Plato, Aristoteles.
Lembro-me de uns escolherem livros de grandes pensadores como Kierkegaard e Platão.
Bazıları kitapları, büyük düşünürler arasından seçti Kierkegaard ve Plato gibi.
E o Plato's Retreat?
- Plato'nun yerini ne yapacağız?
E a Dionna ficou fula e agora quer divorciar-se, porque a levei ao Plato's Retreat e fizemo-nos a três e tudo.
Dionna aklını kaybetti ve beni terk etmek istedi. Boşanmak istiyor çünkü onu Plato'nun yerine götürdüm.
Xérife, Platão disse que a policia só se mantem saudavel, quando a verdade é acessivel a todos os cidadãos.
Plato der ki, siyaset, yalnızca gerçek kimseden gizlenmiyorsa, sağlıklı kalır.
Então, Platão poderá dar todos os detalhes, quando for xérife desta cidade.
Plato, bu kasabanın şerifi olduğunda istediği gibi bütün detayları verebilir.
Esta semana, gostava que pensassem nos diálogos de Platão da fase intermediária :
Bu hafta sizden istediğim Plato'nun antik çağlardaki Diyalog'larını düşünmeniz...
- Platão assim o disse e eu concordo.
- Plato'da ve ben de öyle diyorum.
- É de casaco e gravata.
- Plato ve kravat da.
O Alan é amigo do Jim Plato, que está prestes a ser alvejado por engano pela polícia.
Alan, Jim'in arkadaşı Plato, polis tarafından yanlışlıkla vurulacaktır.
"... num único dia e numa única noite, a ilha da Atlântida desapareceu nas profundezas do oceano. " Platão, 360 a.C.
"... bir günlük ve bir gecelik şanssızlıkta... Atlantis Kıtası denizin derinliklerine gömüldü. " Plato, M.Ö 360