Translate.vc / Portuguese → Turkish / Playboy
Playboy translate Turkish
629 parallel translation
Sullivan regressou logo ao seu antro de infância após a libertação e ficou lá alguns dias, antes de raptar James Frazier, proeminente advogado e playboy.
Cezaevinden çıkınca eski mahallesine... ... dönen Sullivan, birkaç gün sonra... ... ünlü avukat ve kazanova James Frazier'ı kaçırdı.
O senhor deve ser um playboy internacional.
Sen muhtemelen uluslararası bir çapkınsın.
Desaparece, playboy.
Yoluna, aşk çocuğu.
Playboy assassina a sua esposa com uma rolha de champanhe.
Playboy, eşini şampanya tapasıyla öldürdü.
Um playboy ou um desportista?
Playboy mu yoksa Field ve Stream mi?
Já ouvi falar dele. É um galã internacional.
Evet, ünlü bir playboy olduğunu duymuştum.
Ele é muito trabalhador, menina Kelly. E não é um galã.
Çok çalışkandır, Bayan Kelly, playboy da değildir.
- Um playboy e um adúltero!
- Sen bir zamparasın ve...
Pensa que vou sacrificar 6000 vidas na opinião de um cientista playboy?
6000 insanın hayatını eğlence düşkünü... bir bilimadamının fikrine uyarak kurban edeceğimi düşünmüyorsun, değil mi? Ne için?
A Playboy só custa 75 cêntimos.
Playboy sadece 75 sent.
"Ebony"? "Playboy"?
Ebony mi? Playboy mu?
Acho que preferem a "Playboy". - "Ebony".
- Bence Playboy'u daha rahat anlarlar.
Produções Playboy apresentam...
Şimdi sırada alâkasız başka bir şey var. çeviren : [beeblebrox] Ocak 2008
Houve um tipo que era actor, alguns do tipo playboy e um miúdo que tocava...
Aktörün biri vardı. Plajlara dadanan tiplerden bir ikisi... - Şey çalan bir çocuk...
Ele é um playboy divino, salta de festa em festa seduzindo tudo e todos.
Tanrısal bir Playboy'dur, Parti parti dolaşır herkesi her yöne tahrik eder.
Vou te contar um segredo, as mulheres adoram este playboy
Çapkın olduğum için evlendi benimle.
Carsini era um desportista local e um famoso playboy.
Carsini yerel bir sporcu idi ve yörede zampara olarak tanınıyordu.
Isto... Isto é um póster central da revista que chamávamos Playboy.
Bu, "Playboy" adındaki bir derginin orta sayfası.
Tinha o escritório na Praça do Museu e era o comandante da cidade de Amesterdão, por assim dizer, e era aquilo a que hoje se chamaria playboy.
Onun Müze Meydanı'nda bürosu vardı ve onu Amsterdam şehir komutanı olarak adlandırabiliriz çapkın birisiydi. Şimdinin tabiriyle playboy dedikleri cinsten.
Só que era um playboy alemão fardado.
Alman üniformalı bir playboy.
Foram eles que foram atropelados por Alex Diamond, agente da lei internacional e playboy.
Onları ezen, Alex Diamond uluslararası suç savaşçısı ve çapkın.
Ele empresta-me o jacuzzi. E as mulheres são como as do Playboy só que mexem os braços e as pernas.
Kadınlar Playboy'dakiler gibi ama kol ve bacaklarını oynatabiliyorlar.
E podem dizer ao resto dos vossos pilotos playboy... que esta não é a última inspeção surpresa que faço.
Diğer eğlence düşkünü pilotlarınıza da söyleyin, bu, benim son sürpriz denetlemem olmayacak.
Se não deixares de andar com esse pervertido, vais ficar tão acabado que nem podes tocar na jukebox.
Eğer bu playboy ile takılmaya devam edersen sonun hapis olacak.
- Coelhinhas da Playboy?
- Playboy tavşanları?
Esse gajo... Curtia mesmo a Playboy dele, meu.
Adamda harika bir playboy dergisi vardı.
O Conde é conhecido como um verdadeiro mulherengo!
Kont gerçek bir playboy olarak tanınıyor.
- O Best of Playboy não vale.
- The Best of Playboy kitap değil.
"Milionário Bêbado Playboy".
"Sarhoş Çapkın Milyoner."
Vais sair na Playboy.
Bunu "Playboy" a koyacağım.
Eu não diria que ele era um playboy, mas algumas pessoas sim.
Çapkın biri olduğunu söyleyemem ama bazılarına göre öyleydi.
Se julgas que consinto que aquele playboy...
O çapkının sana eşlik etmesine izin...
Tenho números antigos da Playboy, Oui, Boobs Buns, Gent.
Eski tarih yayınlarım var. Playboy var, Oui, Boobs and Buns ve Gent.
Queria colar uma foto de mulher pelada no livro de hinos do reverendo.
Peder Moore'un ilahi kitaplarına Playboy resmi yapıştırmak isterdim.
Volta a dormir ou contarei à mãe sobre as tuas Playboy.
Uyumaya devam et yoksa anneme Playboy dergilerini söylerim.
- Eu disse, volta a dormir, Louis... ou contarei à mãe sobre as tuas Playboy!
Sana uyumanı söyledim Louis. Yoksa anneme dergilerini söylerim!
Pode parecer um playboy, mas segue as regras.
Belki bir playboy gibi gelebilir ama kesinlikle işin kitabına göre oynar.
Dois jovens do género playboy, num Lamborghini branco.
( Çavuş Dedektif Ricardo Tubbs ) İki delikanlı... uluslar arası playboy tipler. ( Çavuş Dedektif Ricardo Tubbs )
O galã industrial e milionário.
Milyoner, sanayici playboy. O sayılmaz.
Mesmo em cenas com o det. Symms e Henry Adams, o playboy?
Dedektif Simms ve playboy Henry Adams varken bile mi?
Rita, a condessa, Larry Wyle, o playboy.
Kontes, Larry Wilde...
O Hugh Hefner sabe muito bem o que faz, não achas?
- Hakikaten. Evet, adamım. Playboy'un sahibi ağzının tadını iyi biliyor, değil mi?
Rasgaste uma folha da Playboy.
Playboy'dan bir sayfa koparmışsın.
Há uma rapariga, na "Playboy" deste mês, igualzinha à Chris.
- Yeni Playboyu görmen lazım. Chris'e tıpatıp benzeyen bir kız var.
Levei-a para cima.
Playboy'u yukarı götürdüm.
Acham que a destaque da "Playboy" não tem mais nada que fazer do que vir à nossa festa...
Bir Playboy güzelinin sanki yapacak daha iyi bir şey yokmuş gibi bir grup veletle böyle bir partiye geleceğine inanıyor musunuz?
Por falar em pénis sabem como é que a "Playboy" define recompensa oral?
Penislerden laf açılmışken Utanmaz Playboy Sözlüğü'ndeki oral zevk tanımını bileniniz var mı?
Tornei-me um "playboy".
Bir playboya dönüşmüştüm.
Se não lhe der ar de "playboy", podemos trocar
Küçükse değiştirecem.
A "Playboy"?
Playboy mu?
Só preciso da "Playboy".
Yalnızca Playboy'u istiyorum.