Translate.vc / Portuguese → Turkish / Poco
Poco translate Turkish
2,893 parallel translation
E é por isso que oferecemos 8 por cento dos lucros que venhamos a obter do seu poço.
Bu nedenle size kuyularınızdan çıkanın % 8'ini teklif ediyoruz.
Isto é o fundo do poço, para um marshal.
Gerçi bana daha fazla ne yaparlar orasını bilmiyorum da. Federal kariyerimde en dip burası olmalı.
Dizem que há algo de especial neste poço.
Bu kuyuda özel bir şeylerin olduğunu söylerler.
Dizem que a água do poço é fornecida por um lago subterrâneo e que esse lago tem propriedades mágicas.
Bu kuyudaki suyun, yerin altında bulunan bir gölden geldiğini söylerler ve o gölün de büyülü özellikleri var. - Büyü mü?
Então, esta lenda, diz que quem beber a água do poço, algo perdido ser-lhe-á devolvido.
İşte bu efsanenin dediğine göre, eğer bu kuyudan bir defa içersen kaybettiğin birşey sana geri dönecek.
POÇO DOS DESEJOS Acredita mesmo nisto?
- Bunlara inanıyor musun yani?
Quase morri naquele poço.
Grune sayesinde burada az kalsın ölüyordum.
O senso de humor do Esposito caiu num poço e não consegue sair?
Ne olmuş? Esposito'nun espri anlayışı kuyuya düşmüş de çıkamamış mı?
Isso mesmo, o mundo da moda é um poço de escória e monstros. É só isso. Eles são...
Evet, moda dünyası yosun tabakası ve canavarlardır.
Um poço de escória de engraxadores como tu, e... Grandes monstros cheios de verrugas, como o Guy Duval.
Senin gibi yağcı yosunlarla kaynıyor ve Guy Duval gibi yabani, büyük canavarlarla.
Muito bem. Até percebermos o que se passa aqui, vamos presumir que são hostis. Vamos avançar furtivamente através do poço, por baixo da linha de visão deles.
Tamam o zaman ben gelene kadar burada bekleyin. gizlice onları incelemeye alacağız.
Por mim, podemos arriscar, ou podemos sufocar até à morte neste poço.
biz bir şansımız var...
O poço no pátio será suficiente.
Avludaki kuyu ne güne duruyor?
Estava quase a saltar para o poço.
Adam kuyuya atıyordu kendini.
Não caias no poço Não assustes os patos
İnme kuyu dibine ; ürkütme vak vakları..
Vão encher o poço amanhã com cimento.
Yarın sabah ustalar geliyor kuyuya çimento dökecekler.
- Poço limpo.
Kuyu temiz.
Finch, este homem está quase no fundo do poço.
Finch, bu adam yolun sonuna gelmek üzere.
Vai pedir ajuda! É só subir as escadas e dizer ao primeiro tipo que vir que o pequeno Timmy caiu no poço. Claro.
Git yardım çağır!
Já viste aquele filme japonês, The Ring, sobre uma rapariga estranha que vive num poço e vomita cabelos?
Bir Japon filmi var, "The Ring" diye, izledin mi? Sürünerek gezen ve kuyuda yaşayan, ağzından saç çıkaran bir kız vardı.
Está a empestar um poço velho à saída de Neary Holler.
Neary vadisini geçtikten sonraki eski bir maden kuyusunda çürüyor.
Não, estás a perfurar um poço seco, John Ross.
Hayır, kuru bir çukuru deliyorsun, John Ross.
Encontrei um antigo poço nas terras da Srª. Henderson.
Bayan Henderson'un arazisinde eski bir kaynak buldum.
Encontrei um antigo poço nas terras da Srª. Henderson.
Bayan Henderson'ın arazisinde eski bir kaynak buldum.
Estou a atirar-te para o fundo do poço, assim como o meu pai fez comigo.
Sana zor bir görev veriyorum babamın bana yaptığı gibi.
Quero dizer, já chegou ao fundo do poço?
Daha önce hiç dibe vurdun mu?
Este quarto é um poço de vírus.
Bu oda mikrop kaynıyor.
Isto é que é o fundo do poço.
Demek dibe vurmak böyle bir şey.
Talvez seja isso o que ele precisa. O fundo do poço.
Belki de böyle bir şey yaşaması, dibe vurması gerekiyordu.
Se ele falhar outra vez, vou saltar para o poço.
Eğer yine başaramazsa ben içine atlayacağım.
Ela tentou atirar-se ao poço!
Çabuk gelin, kendini kuyuya atmak istiyor!
Bateu com a cabeça no poço e inclinou-se!
Kafasını kuyunun kenarına çarptı, sonra oraya yapışıp kaldı.
Alina... Afasta-te do poço!
Alina, kuyudan uzaklaş.
Afasta-te do poço!
Alina, çekil oradan.
Ela quis atirar-se ao poço.
Kendini kuyuya atmak istedi.
Tentou atirar-se a um poço, disse que nos matava!
Bir keresinde kendini kuyuya atmak istedi. Sizi geberteceğim diye bağırıyordu.
"Explosão de poço de petróleo no Golfo do México."
"Meksika Körfezindeki kuyuda patlama."
"Equipas de emergência chegam ao local do poço em chamas, 50 milhas ao largo. Doze a 15 pessoas desaparecidas."
" Acil durum kurtarma ekipleri olay mahalline,... kıyıdan 80 km açıkta bulunan yanan kuyuya ulaştılar.
Diz que está em reuniões em que não sabem como tapar o poço.
Katıldığı toplantılarda kuyuyu nasıl kapatacaklarına bir türlü çözüm bulamıyorlarmış.
Explodiu um poço de petróleo no Golfo do México.
Meksika Körfezinde bir petrol kuyusu patladı.
Uma de um amigo da BP em Londres a dizer que não sabem como tapar o poço.
İlki Londra'dan, BP'deki bir arkadaşımdan geldi, katıldığı toplantılarda kuyuyu nasıl kapatacaklarına bir türlü çözüm bulamadıklarını söylüyor.
- Qual é a diferença deste poço?
Bu kuyunun diğer kuyulardan farkı ne?
- A plataforma ia ser levada para servir de plataforma de produção semipermanente, noutro local, e a Halliburton foi contratada para selar o poço com cimento.
- Şöyle ki, kule, sıradaki görevinde yarısürekli bir üretim platformu olarak yeni bir lokasyona taşınacağından dolayı,... kuyunun çimentoyla mühürlenmesi için Halliburton'la anlaşılmıştı.
Estás disposto a dizer na TV que este poço não teria explodido se o Governo controlasse mais?
Ekrana çıkıp, hükümet az daha tedbirli olsaydı bu kuyu patlamazdı demeye hazır mısın?
A ACN soube em exclusivo que funcionários de topo da BP estão a tentar arranjar uma maneira de tapar o poço, que, 5,5 km abaixo da superfície do Golfo, despeja petróleo para o mar a uma velocidade de...
ACN'nin özellikle öğrendiğine göre, BP içindeki üst düzey yetkililer kuyuyu kapatmanın bir yolunu bulmaya uğraşmaktalar,... kaldı ki bu kuyu Körfez yüzeyinin 5,5 km altında olup günde 460,000 litre hızla denize petrol dökmekte...
Mas precisarei também de uma declaração de que, neste momento, não sabem como tapar o poço.
Bu konuda size yardımcı olabilirim, ama şu an itibariyle kuyuyu nasıl kapatacağınızı bilmediğinizi belirten bir açıklama da lazım bana.
A sua empresa foi contratada para fornecer Zone-Seal 2000 e SCR-100, um cimento sintético, para selar o poço, sim ou não?
Elinizdeki Zoneseal 2000, SCR-100 ve kuyuyu mühürlemeye yarayan sentetik ve çimentomsu bir madde yüzünden şirketinize verilmişti iş- - Evet mi hayır mı?
Estamos a analisar todas as soluções possíveis para selar o poço e daremos toda a assistência às agências envolvidas na reparação e na limpeza dos danos causados por este terrível acidente. "
Kuyunun kapatılması sorununa dair bütün muhtemel çözümleri göz önünde bulunduruyor olup,... hiç şüphesiz ki, bu korkunç kazanın verdiği zararın tanzim ve temizliğini üstlenecek olan muhtelif devlet kurumlarına bütün desteğimizi sunacağız. "
Ela fugiu quando a queriamos casar com o velho do fundo do poço.
İhtiyar Wellbottom'dan sonra kıza bir haller oldu.
Se alguma vez conseguisse sair deste poço.
Kuyudan çıkmaya hiç bu kadar yaklaşmamıştım.
- Não vão tapar o poço tão depressa.
Yakın zamanda kuyuyu kapatacaklarını sanmıyorum.