Translate.vc / Portuguese → Turkish / Política
Política translate Turkish
6,458 parallel translation
E não gostamos de política à mesa.
- Yemek masasında siyasetten hazzetmeyiz.
Falar de operações aos olhos não é política.
- Göz ameliyatlarından bahsetmek siyaset değil.
Não há aliados na política, Ilsa.
Devlet yönetiminde müttefik yoktur Ilsa.
Isso é contra a nossa política.
Bu kurallara aykırı.
A arte é política.
Sanat politiktir.
Não temos nenhuma obrigação de fazer política.
Siyasi söylemlerde bulunma zorunluluğumuz yok.
Com a prova crescente de corrupção política, existem questão ligadas às motivações por detrás desta decisão, mas o ministro defende...
Artan siyasi yolsuzluk delilleriyle birlikte, bu kararın arkasındaki nedenlere ilişkin sorular var, ama bakanın savunduğu nokta yasak...
Aplicam aqui uma política de zero bullying?
Zorbalığa hiç tolerans gösteriyor musunuz?
Soube que tem uma política de porta aberta aqui na Hasbro, para novas ideias de brinquedos de todos os funcionários.
Hasbro'da her çalışanın yeni fikirlerine her zaman açık olduğunuz bir şirket politikanız var sanıyordum.
- Com licença... jovem, a política deste restaurante não autoriza animais.
- Affedersin... genç adam, bu restorana kesinlikle evcil hayvan almıyoruz.
A Ada era uma referência para mim, falávamos de tudo, trabalho, filhos, política...
Ada benim akıI hocamdı, her şey hakkında konuşurduk iş, çocuk, politika.
Costumávamos falar de política, falávamos dos direitos básicos... e ela costumava sentar-se connosco.
Siyasetten, temel haklardan bahsederdik... ve o da bizimle otururdu.
Quem quer que desonre o nome sagrado do Islão, por causa da política, requer-se que nos ponhamos no seu caminho, e não os deixemos escapar.
İslam'ın kutsal adını, siyasi emeller uğruna her kim kirletirse yoluna çıkarız ve ona geçit vermeyiz.
As pessoas discutem sobre a guerra e debatem sobre a política... mas quem é que pensa nas crianças?
İnsanlar savaş hakkında tartışıyor ve siyaset müzakereleri yapıyor... peki çocukları kim düşünüyor?
Não, mas eu tenho uma política de garantia.
Hayır, ama bir sigorta poliçem var.
A política é logística, filho, e preocupo-me bastante, especialmente com mulheres ex-militares altamente qualificadas e com quem vocês parece que sabem lidar.
Politika lojistiktir, evlat, ve baya endişelendim, özellikle sıkı eğitilmiş eski-asker kadın hakkında Başa çıkabilecek gibi görünmüyorsunuz.
Sabe qual é a nossa política sobre o uso de força física em alunos.
Öğrencilere fiziksel güç kullanma konusundaki talimatlarımızı biliyorsun
Não. Má política.
Hayır, kötü politika yüzünden.
Sabe, a minha política é não reclamar os louros por filme nenhum.
Anlayacağınız üzere filmlerde parmağım olduğunu iddia etmemek, prensibimdir.
Também apareceram manifestantes, para lembrar a todos a controvérsia política que rodeou a realização deste filme.
Protestocular, bu filmin yapımında dönen politik tartışmaları da herkesin gözleri önüne serdi.
Isto não é uma acção terrorista ou uma ousada declaração política.
Bu bir terör saldırısı veya cesur bir siyasi gönderme değil.
Numa democracia, a opinião pública tem alguma influência sobre a política.
Bir demokraside, kamuoyunun politikalar üstünde etkileri olacaktır.
A política fiscal como a política de impostos, a desregulamentação, regras de governo empresarial e toda uma série de medidas, medidas políticas destinadas a aumentar a acumulação de riqueza e poder, o que, por sua vez, produz mais poder político para fazer o mesmo.
Yani maliye politikası Nedir bunlar? Vergi politikası yasal düzenlemelerin azaltılması kurumsal kontrol kuralları ve çeşit çeşit tedbirler politik tedbirler, hepsi zenginlik ve güç yoğunlaşmasını arttırmaya yöneliktir. Bu da aynı şeylerin yapılması için daha çok güç sağlar.
Ele diz que, na Inglaterra, os principais autores da política são os donos da sociedade.
İngiltere'de politikaların asıl mimarlarının toplumun sahibi olan insanlar olduğunu söylüyor.
É interessante que este debate tem raízes muito antigas, no primeiro grande livro sobre sistemas políticos, a Política de Aristóteles.
Bu tartışmanın eski bir gelenek olması ilgi çekici. Politika hakkındaki ilk büyük kitap olan Aristo'nun "Politika" eserinden beri var.
A Comissão Trilateral são internacionalistas liberais. A sua política é indicada pelo facto de terem composto a administração de Carter.
Üçlü Komisyon üyeleri liberal enternasyonalistlerdir ve nasıl bir yaklaşımı oldukları Carter Yönetiminin kadrolarını oluşturmalarından anlaşılabilir.
Segmentos da população que antes eram passivos e obedientes, a que se chamava "interesses especiais", começavam a organizar-se e a tentar entrar na arena política, e disseram : " Isso aplica demasiada pressão sobre o Estado.
Halkın önceden pasif ve itaatkâr olan kesimi yani bazen "özel ilgi konusu" denilen kesimi örgütlenmeye ve politik arenaya girmeye başlamıştı... " Bu, devlet üstünde çok fazla baskı oluşturuyor.
A política é concebida para aumentar a insegurança.
Politikalar güvensizliği artırmaya yönelik tasarlanıyor.
Conseguiu essa posição através da adopção, ao longo dos últimos dois ou três anos, de uma série de opiniões inflexíveis rejeitando, no mínimo, a política externa americana e, no máximo, a própria América.
Son iki üç yıldır en azından Amerikan dış politikasını, en fazlasındansa Amerika'nın kendisini reddeden dik başlı duruşlarıyla büyük bir saygınlık edinmiş durumda.
Quando começou a desmoronar sob pressão empresarial e política, houve cada vez mais colapsos.
İş baskısı ve politik baskı altında bunlar yürürlükten kaldırılmaya başlanınca giderek daha çok kriz olmaya başladı.
Em toda a parte, a política é concebida assim, e isso não deve ser surpresa para ninguém.
Baktığınız her yerde politikaların bu şekilde tasarlandığını görürsünüz bu kimseyi katiyen şaşırtmamalı.
Considera-se que está tão longe do âmbito da política americana que nunca sequer foi considerado.
O kadar Amerikan politikası spektrumunun dışında olduğu düşünülüyor ki kavram tam anlamıyla hiç düşünülmemiş bile.
Há pouco debate sobre questões políticas, e por muito boas razões, porque a opinião pública sobre a política está completamente desligada do que a liderança dos dois partidos e os seus financiadores querem.
Politik meselelerden çok az bahsedilir ve bunun bir nedeni vardır çünkü politikalarla ilgili kamuoyu ile iki partili liderliğin ve onların finansörlerinin istedikleri, birbirlerinden keskince ayrılmıştır.
A política está cada vez mais a incidir sobre os interesses privados que financiam as campanhas e o público é marginalizado.
Politika, kampanyalara para sağlayan özel sektör yararlarına giderek daha çok odaklanıyor ve halk ötekileştiriliyor.
Ele demonstrou que cerca de 70 % da população não tem maneira de influenciar a política.
Buna göre nüfusun yaklaşık yüzde 70'inin politikayı etkilemesinin imkânı yok.
Segundo ele : "A política será a sombra que as empresas fazem sobre a sociedade."
Onun sözleriyle, "Politika, işletmelerin toplum üstüne düşürdüğü bir gölge olacak."
Vamos ter de achar novas formas de acção política.
Bence yeni siyasal eylem yolları bulmak zorunda kalacağız.
Política "Não perguntes, não contes".
"Sorma, söyleme" politikası.
Não tenho jeito para política.
Siyasetten zerre çakmam.
- Política.
- Siyaset.
Quer estar na política, hein?
Eğer siyaset olmak ister misiniz, ne oldu?
E segundo, isso vai contra a nossa política.
İkincisiyse bu otel politikamıza aykırı.
Não, não, não... Vocês é que me fizeram falar de política.
Hayır, hayır, hayır beni siz siyasete soktunuz.
mas regressando ao uso de máscaras na política.
Ama siyasette maske kullanımına dönecek olursak.
E eu posso trabalhar com a equipa política, coordenar com os diretores legislativos, chefes de gabinete...
Politika ekibiyle çalışabilirim. Meclis mevzuat yöneticileri ve özel kalem müdürleri ile işbirliği...
Toda a nossa política do Médio Oriente depende dessa reunião.
Orta Doğu politikamız tamamen o görüşmeye bağlı.
Como assunto de realidade política, o nosso plano está morto.
Siyasi gerçekler göz önüne alınırsa planımız suya düştü.
Eles falaram de política.
Siyaset konuştular.
Tenho ódio à política e não tenho talento para a diplomacia.
Politikadan haz etmem ve diplomasiye yeteneğim yok.
Não é fácil para um homem de bom coração aprender os assuntos sujos da política.
İyi kalpli birinin kirli politika işlerini öğrenmesi zordur.
Conhecemos sua política em relação aos sócios.
Ortaklarına nasıl davrandığını biliyoruz.