Translate.vc / Portuguese → Turkish / Poseidon
Poseidon translate Turkish
356 parallel translation
O oceano do grande Netuno será capaz de lavar esse sangue das minhas mãos?
Koca Poseidon'un bütün denizleri yıkayabilir mi bu elleri?
-... dei uma ordem. - Ora, bolas, homem o Poseidon é um barco bom demais para ser jogado no ferro-velho.
- Lanet olsun adam Poseidon hurdalığa atılmak için fazlasıyla iyi.
Chama o S.S. Poseidon.
Burası S.S. Poseidon.
Meu senhor, Poseidon, ordeno-lhe que levante o vento e o mar.
Saygıdeğer Poseidon sana bir deniz fırtınası çıkarmanı emrediyorum.
Convence o teu devotado Senhor Poseidon a libertar o Kraken contra a cidade.
Poseidon'u ikna et ; Kraken'ı şehrin üzerine salsın.
Foi seduzida por Poseidon.
Poseidon onu baştan çıkardı.
É um Poseidon. Também é suíço.
O da İsviçre malı, ama markası Poseidon.
Bem, eu posso entrar num Poseidon... em meia hora.
Çünkü... Poseidon'a yarım saatte girebilirim.
eu fiz aquele papel idio na serie "Poseidon Adventure".
Poseidon`un Maceraları`nın ikinci bölümü, Paniğe Kapılmış Salak`ta oynadım.
- A cena da Aventura do Poseidon.
- Poseidon Macerası gösterisi.
Se não me disseres... Juro por Poseidon que queimo o teu barco.
Eğer bana söylemezsen yemin ederim ikinize de işkence yaparım.
Estava a fazer de Shelley Winters no The Poseidon Adventure.
"The Poseidon Adventure" daki Shelley Winters'ı taklit ediyordum.
Outro tesouro que posso roubar ao Poseidon.
Poseidon'dan çalabileceğim başka bir hazine.
O Poseidon e a Atena queriam Atenas.
Poseidon ve Athena'nın ikiside Atina'yı istiyormuş.
O Poseidon produziu uma nascente na Acrópole... e a Atena fez uma bela oliveira florescer do chão rochoso.
Poseidon Akropol'de bir pınar meydana getirdi. Ve Athena'da kayalık toprakta güzel bir zeytin ağacı filizlendirdi.
Ninguém se lembra que o Poseidon estava muito zangado... ou que o Árbitro estava apenas a refletir a vontade das pessoas.
Hiçkimse Poseidon'ın çok sinirli olduğunu... ya da hakemin sadece insanların isteğini yansıttığını hatırlamıyor.
Ninguém se lembra que, o Poseidon colocou uma maldição ao Árbitro... ou que o nome do Árbitro era Cecrops.
Hiçkimse Poseidon'ın hakemin üzerine bir lanet yerleştirdiğini... ya da hakemin adının... Cecrops olduğunu hatırlamıyor.
A maldição do Poseidon foi que eu nunca poderia regressar a terra até... o amor me redimir.
Poseidon'ın laneti asla karaya geri dönemeyeceğimdi, ta ki... - sevgi beni kurtarana kadar.
É um misto entre quem odeio mais... o Poseidon ou a Atena.
Kimden daha fazla nefret ettiğim arasında bir yazı tura, Athena'dan mı yoksa Poseidon'dan mı.
E sei do que é que ela foi atrás... dos tesouros do Poseidon.
Ve bende onun neyin peşinde olduğunu biliyorum. Poseidon'ın hazinelerinin.
Todas as riquezas que o Cecrops roubou ao Poseidon estão naquele barco.
Cecrops'ın Poseidon'dan çaldığı bütün zenginlikler o gemide.
Esqueceste-te da maldição do Poseidon?
- Poseidon'ın lanetini unutuyorsun.
Não dou nada ao Poseidon, quando o posso evitar.
Kaçınabildiğim zaman, Poseidon'a hiçbir şey vermiyorum.
Parece-me que já deste tudo ao Poseidon... incluindo a esperança.
Bana Poseidon'a herşeyi vermişsin gibi görünüyor... umut da dahil.
Foi três dias antes do solstício de Verão... 27 anos depois do Poseidon me amaldiçoar.
Yaz gündönümünden üç gün önce, Poseidon beni lanetledikten 27 yıl sonraydı.
Ia a caminho para ver a Terai quando... o Poseidon surgiu das águas.
Poseidon sulardan ortaya çıktığı zaman, ben Terai görmek için yoldaydım.
Então o Poseidon criou o Caríbdis, um remoinho poderoso, como aviso.
Sonra Poseidon Charybdis'i, güçlü girdabı yarattı, hatırlatıcı olarak.
O Poseidon criou-o.
Onu Poseidon yarattı.
Poseidon!
- Poseidon!
O que queres, Poseidon?
Ne istiyorsun, Poseidon? !
Tu fazes as regras, Poseidon!
- Kuralları sen koydun, Poseidon!
Obrigada pela oferta, Poseidon, mas, nós gostamos do cheiro do oceano!
Teklif için sağol, Poseidon. Ama biz okyanusun kokusundan hoşlandık!
O Poseidon está a tentar dificultar-nos as coisas.
- Poseidon bizim için işleri zorlaştırmaya çalışıyor.
Acredita, o Poseidon é muito pior.
İnan bana, Poseidon çok daha dolambaçlı. - Savaşçı Prenses?
falaram de ti. Perguntamo-nos se vais vencer a maldição do Poseidon novamente.
Biz... biz tekrar Poseidon'ın lanetini yenebilecek misin diye merak ediyoruz.
Obviamente que o Poseidon não quer que apanhemos o Caríbdis.
Besbelli Poseidon bizim Charybdis'a ulaşmamızı istemiyor.
Medo do Poseidon?
Poseidon'dan korkmak mı?
O Poseidon não me iria oferecer a liberdade, se não achasse que eu tinha pensado em algo.
Eğer benim birşeylerin üzerinde olduğum düşünmeseydi, Poseidon bana özgürlüğümü teklif etmezdi.
Tu não começaste isto... foi o Poseidon... mas podes acabar com isso!
Bunu sen başlatmadın, Poseidon başlattı! Ama buna sen son verebilirsin!
Poseidon.
Poseidon. Hayır.
Não, Poseidon!
Hayır, Poseidon!
Acho que o Poseidon se denunciou quando ele disse que o Cecrops não sabia onde procurar.
Sanırım Poseidon Cecrops'ın nereye bakması gerektiğini bilmediğini söylediği zaman ele verdi.
Nem o Poseidon iria adivinhar.
Poseidon bile bunu elinden alamadı.
Sabes, o Poseidon... provavelmente está chateado comigo.
Biliyorsunuz, Poseidon... muhtemelen bana karşı sinirli.
Zeus, Atena, Hades, Poseidon!
Zeus, Athena, Hades, Poseidon!
O que tens contra o Ulisses, Poseidon? Ele cegou o meu filho, Polifemo.
- Ulysses'e karşı neyin var, Poseidon ( Deniz Tanrısı )?
Exato, o grande deus Poseidon.
Doğru, büyük Tanrı Poseidon.
Veja, o Poseidon não é realmente um navio.
Görüyorsunuz, Poseidon gerçek bir gemi değil.
Aqui fala o capitão Harrison, S.S. Poseidon.
Ben S.S. Poseidon'un kaptanı Harrison.
Fala o Poseidon.
Burası Poseidon.
Não é do Poseidon.
Poseidon'dan değil.