English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Poste

Poste translate Turkish

900 parallel translation
Aposto uma pele de búfalo que crava neste poste?
Bir bufalo derisine seninle iddiaya girerim ki sırtının üzerinden arkadaki direğe atamaz.
- Apanha um poste.
- Bir sopa getirin.
Tom, olha para este poste encharcado com o sangue de Sawtooth McGee.
Tom buraya gel! Şu direğe bak. Sawtooth McGee'nin kanının izleri var hâlâ!
Pude vê-lo bem sob a luz do poste.
Lambanın altından geçerken çok dikkatli baktım.
Vou até àquele poste... e depois viro-me e começo a disparar.
Şimdi şu posta kutusuna kadar gideceğim ve sonra dönüp ateş etmeye başlayacağım.
Eles e o seu poste...
Ortalık iyice hareketlenmeye başladı.
Os do poste levam aquilo a sério.
Görünüşe bakılırsa o direkle başları dertte.
Tenho coisas a fazer. Quem sobe a este poste?
Ben olmasam bu direği kim kaldıracak?
Um bocado mais e o poste... apercebes-te...
Dinle dostum, gerçekten de çok başarılıydım. Beceremediklerini görünce hemen müdahale ettim.
O poste... quase que me cai em cima, e eu salto para um lado... e dou a volta.
Meydanda direk dikmeye çalışıyorlardı. Bir ara direk kafama da geldi. Peki ben ne yaptım?
Vou e apanho o poste... um bocado para um lado, dou a volta...
Bir o tarafa dönerim. Sonra da diğer tarafa dönerim.
Acorrentada a um poste e chicoteada.
Onu bıraktığında ne durumdaydı? - Bir direğe bağlanıp kamçılanmıştı.
"Boa noite, Sr. Dowd". Virei-me e lá estava aquele coelho de 1,80 m de altura encostado a um poste.
"İyi akşamlar, Bay Dowd." Arkamı döndüm ve sokak lambasına dayanmış 1.80 boyundaki tavşanı gördüm.
Passei a minha vida com ninharias, enquanto milagres entre a 18a rua e a rua Fairfax estavam encostados ao poste.
Hayatımı önemsiz şeylerle geçirdim, gerçek mucize 18. ile Fairfax Sokağı arasında sokak lambasına dayanmıştı.
Endireita o poste!
Öndeki vagonu hizaya sokun!
Antoinette, leva as tuas raparigas para o poste grande.
Antoinette, Ağ kızlarını büyük çadıra götür.
- Vê aquele poste lá ao fundo?
- Şuradaki tabelayı görüyor musunuz? - Sen ne bilirsin ki...
Você atirou-o ao poste.
Sen onu kandırdın.
Duvido que possa ver o poste.
Hedefi görebileceğinden dahi emin değilim.
- Enforquem-no num poste!
- O canavarı en yakın direğe asalım.
Achei que o poste o aguentava.
Şu bariyer atı kaçırmaz tutar sandım.
- Se tal morte acontecesse com nós... - ataríamos o assasino em um poste e cortaria seu corpo para isca de peixe.
Eğer böyle bir ölüm bizde olsaydı... katili bir kazığa bağlar, vücudunu balıklara yem ederdik.
- Se tal morte acontecesse com nós, Irmã Luke... - atarríamos o assassino em um poste e cortaríamos seu corpo pra isca de peixe.
Eğer böyle bir ölüm bizde olsaydı, Rahibe Luke... katili bir kazığa bağlar ve balıklara yem ederdik.
Acho que subirei no teto e saltarei no poste de luz.
Sanırım çatıya çıkıp kendimi ışıklıktan atacağım.
Um golpe direto no poste de luz.
Işıklıktan dosdoğru aşağıya atlayacağım.
Eu cravei meu nome naquele poste em um verão.
Bir yaz şu sahnenin kolonuna adımı kazımıştım.
Ajuda-me com este poste.
Şu direği dikmeme yardım edin.
Tenho de pagar o dobro do salário a estes homens... e nem conseguem colocar um poste direito.
İşi bitirmeleri için adamlara çifte maaş ödüyorum... ama bir direği bile düzgün dikemiyorlar.
- Sim, não pode subir ao poste.
- Evet, o direğe tırmanamaz.
- Suba o poste.
- Direğe tırman!
Será como se tivesse subido a um poste ontem.
- Senin dünden beri bu yarışta olmanı istiyoruz! - Yada bu sabah erkenden!
Alguma vez viu um homem subir a um poste?
- Hiç hayatında direğe tırmanan bir adam gördünmü? - Hayır
O poste da jangada.
Feribot direği.
Dezassete anos e pareces um poste.
17 yaşında ve neredeyse üç metre.
No poste do barbeiro três dias seguidos.
Caruso'nun yeni berber tabelasına da peş peşe üçüncü gündür yapıyor.
Agora, atravessa a rua e vai ao poste do barbeiro.
Şimdi karşıya geçip o berber tabelasına yap.
Isso, nesse primeiro poste.
Orası. Birinci direk.
Não, mas reconheço um poste telefónico quando vejo um.
Kaldır şu uçağı. Hoşçakalın kızlar.
Quando amanhecer, Winnetou estar no poste a amaldiçoar o dia em que nasceu.
Güneş doğduğunda Winnetou cezasını çekecek.
E já está forte o bastante para ir morrer no poste? Sim.
İşkencelerimize katlanacak kadar da güçlü müsün?
Cuidado com esse poste!
Direğe dikkat!
Dá-lhe uma volta àquele poste.
Karşı tarafa geç.
Adeus, velho poste.
Hoşça kal, eski dost
Alguma problema entre si e o poste?
Direkle aranda bir sorun mu var?
- O meu pai também não estava, quando o amarrou a um poste e lhe rebentou com a cabeça.
Bağlayıp kafasını uçurduğunda babam da silahsızdı. - Evlat...
Então eu tirei o tornei e deixei-a saltar até o poste.
Böylece fırdöndüyü çıkardım, direğe sıçramasını sağladım.
Então levei-o de volta ao poste, andei até o meio do campo, e chamei-o de novo.
Onu yine direğin üstüne koydum ve çayırlığın ortasına kadar yürüyüp onu tekrar çağırdım.
Tem a ver com este poste.
- Şu jartiyer yüzünden kapışan komşulardan mı bahsediyorsun? - Şu gördüğün direkte...
Adrien... e o poste...
Adrian! Direk!
Quase que parto a cabeça com o poste, e agora...
Zaten az önce bir de direk dikmek zorunda kaldım.
Quase me cai o poste em cima.
Meydanda bir direk dikmeye çalışıyorlardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]