Translate.vc / Portuguese → Turkish / Princípe
Princípe translate Turkish
43 parallel translation
Então, Princípe Filipe.
Oh, hadi ama, Prens Phillip.
Ao Princípe Regente, Inglaterra.
Prens Regent, İngiltere.
E eu preferiria vê-lo morto, a viver cativo como Princípe Austríaco.
Esaret altında bir Avusturya Prensi olacağına ölmesini yeğlerim.
E agora, nós Oskar! Que pode um amigo fazer pelo pequeno Princípe?
Ve şimdi, Oskar,... küçük prens için ne yapabilirim?
Viveria como um Princípe.
Orada bir prens gibi yaşar.
O jornalista Italiano, perguntou, Princípe, o que acha, actualmente, da situação internacional?
Uluslararası durumla ilgili yorumlarınızı soruyor.
Agora, ele perguntou, Princípe, "que boca?"
Yüce efendiye "ne ağzı?" Diye soruyor.
O Princípe usou uma metáfora.
Büyük dük istiare yaptı.
Princípe, o journalista perguntou...
Yüce efendi, gazeteci...
"Eles autorizam-nos a chegar à Ilha e enviam uma saudação a Sua Alteza o Princípe."
"Adaya gitmemize izin veriyorlar ve dükü selamlıyorlar."
Parece mais um Princípe!
Bence daha çok prens.
Mas nunca, em nenhuma altura, que tive este sonho o princípe disse : "Querida, vou instalar-te num condomínio".
Ama bu hayalde hiçbir zaman bu şövalye bana "Haydi, bebeğim. Seni muhteşem bir daireye yerleştireceğim." demedi.
Como se converteu no princípe dos demônios?
Peki nasıl oldu artık şeytanların Prensi haline geldi?
Lembro-me... do Princípe Dimitri Pavlovich lhe dar uma bebida... quando ele era pequeno.
Hatırlıyorum da... Prens Dimitri Pavlovich, o daha küçücük bir çocukken ona içki veriyordu.
Rapazes..., este é como, vocês sabem... o meu 10,000 ano como Princípe das Trevas... Acho que chegou a altura de discutir quem vai suceder-me.
Dostlarım, bu, bildiğiniz gibi... benim Karanlıklar Prensi olarak 10,000. yılım... yerimi kimin alacağını konuşmanın zamanı geldi.
O princípe?
Prensi görüyor musun?
A vossa amada está aqui mesmo, meu princípe, mesmo diante dos vossos olhos.
Sevdiğin tam burada, prensim gözlerinin önünde.
Ela não tem princípe.
Onun bir prensi yok.
Nada de princípe?
Prens yok mu?
Princípe Farad'n, é sua vez.
Prens Farad'n. Sıra sizin.
Estamos aqui para honrar a estimada filha dele com a dádiva... de nosso filho, Princípe Farad'n... herdeiro do trono da Casa Corrino.
Muad'din'in Saygıdeğer kızını... oğlumuz, Corrino Veliahtı Prens Farad'n takdimiyle... onurlandırmak için burdayız.
Isso são mesmo coisas à Princípe Encantado. O salvamento e essas coisas.
Vay, bu gerçekten beyaz atlı prens türü bir şey.
O princípe solitário na torre alta, não te esqueças de mim.
Yüksek kuledeki yalnız prens. Beni unutma.
Deves beijar muitos sapos para encontrar um princípe.
Prensini bulmak için birçok kurbağa öpmelisin.
Então, princípe Alberto, sabes que horas é que são?
Hey, Prens Albert, saatin kaç olduğunu biliyor musun?
O princípe John enviaria um exército para destruir Nottingham.
Prens John Nottingham'ı yok etmek için bir ordu gönderir.
Desejo um princípe maravilhoso, que esteja de rastos por mim que me lamba os pés e...
Beyaz atlı prensimin gelip ayaklarımı yerden kesip beni duvara dayayarak oracıkta...
Eu sei, mas este teu princípe encantado não existe.
Anlıyorum ama bu beklediğin beyaz atlı prens yok.
Sabias que o teu princípe "Amor" tem um irmão gémeo chamado "Paixão"?
Cazibeden daha kötüsü ne biliyor musun? Prens tutku.
Aquele é o Princípe William?
Prens William mı o?
Muito bem, meu princípe.
Elveda, tatlı prens.
Ha, meu princípe biónico devia ter escutado o teu balbuciado aviso.
Sessiz ol, biyonik prens, ölümünü kucakla.
Aproveitando a ausência do seu princípe, Os conselheiros de Drácula conspiravam para o destituir do trono. Descontentes com a visão do príncipe... os traidores não se atreviam a desafiar diretamente Drácula.
Lortlarının yokluğundan yararlanan prensin yönetiminden memnun olmayan hainler Dracula'ya doğrudan meydan okumaya cesaret edemediler.
Que uma vez, um belo e grandioso princípe... que lutou corajosamente pela Trânsilvania.
Bir zamanlar Transilvanya için cesurca savaşan büyük, yakışıklı bir prens varmış.
- Um princípe?
Bir prens mi?
- Um princípe!
Bir prens.
E há algum Princípe Fada dos Dentes?
Peki, diş perisi prensi de var mı?
Só há um tipo de princípe... os giros.
Sadece bir tek prens vardır. Yakışıklı prens.
E se, só por faz de conta, imagina que o princípe vai a correr salvar a sua princesa... Está bem. ... e cai do cavalo...
Peki ya bir prens sevgilisini kurtarmak için acele ederken atından düşerse?
De qualquer maneira, a princesa dá um beijo ao princípe, e a sua cara fica normal.
Her neyse, prenses onu öper ve suratı normale döner.
Bem, ela não pode... não pode ir numa aventura sozinha sem o seu princípe?
Peki prenses -... prenses yanında bir prens olmadan da bir maceraya atılamaz mı?
Não conseguiam acreditar que um princípe escolheria casar-se com a filha de um pastor, mas, ele fê-lo, e amamo-nos profundamente.
Prensin bir çobanın kızıyla evleneceğine inanamadılar. Ne yaparsın? Evlendi ama.
Descendo em linha directa do Princípe Eugénio.
Babası XIV.