Translate.vc / Portuguese → Turkish / Problemas
Problemas translate Turkish
40,216 parallel translation
O Cormac tinha os mesmos problemas que o Todd?
Cormac'te de Todd'daki sorunlar var mıymış? Hayır.
Bem, no início, discutíamos os problemas pessoais dele, e o seu relacionamento com a ex-mulher, principalmente.
Genelde kişisel meselelerinden konuşurduk, çoğunlukla eski eşiyle olan ilişkisinden.
Os cálculos necessários para superar os problemas de projectabilidade são mais significantes do que achávamos.
Dağılma sorunlarının üstesinden gelmek için gereken hesaplar sandığımızdan ciddi çıktı.
Se tens problemas, fala com a Agente Christopher.
Emirleri sen veremezsin. Bir sorunun varsa, ajan Christopher ile görüş.
Se fizer isto outra vez, vamos ter problemas, entendeu?
Yine etrafta dolaşırsan sorun yaşarız tamam mı?
Alguém está a ter problemas pessoais?
Kişisel bir sorunu olanınız var mı?
Sempre que achava que tinha problemas com bebida, encontrava uma nova namorada com mais problemas que eu.
Ne zaman içki problemim olduğunu düşünsem benden daha kötü durumda olan bir kız arkadaş buldum.
Na verdade, estou a ter problemas no curso.
Aslında, okulla boğuşuyorum sayılır.
Esse é o menor dos teus problemas.
Bu sorunlarının en azı olurdu.
Uma de nós lidou com os problemas, e fui eu.
Birimiz sorunlarıyla başa çıkabiliyor ve olgunlaşmış. İpucu, ben.
Bem, ainda estou a ter problemas com o meu filho. E como vocês podem ver, ele...
Hala oğlumla sorun yaşıyorum ve gördüğünüz gibi o...
Conversei com o Roscoe algumas vezes, e conversei também com os seus professores, e acho que ele não tem problemas com drogas.
Roscoe ile birkaç defa ve ayrıca onun öğretmenlerinden bazılarıyla da konuştum ve uyuşturucu sorunu olmadığından emin oldum.
Por isso não causem problemas e ninguém sairá ferido. Sabemos disso.
Biliyoruz.
Temos problemas maiores do que cócegas.
Pekâlâ, şu anda cilt kaşıntısından daha büyük dertlerimiz var.
És um génio, gostas de resolver problemas.
Sen bir dâhisin, sorun çözmeyi seversin.
São 62 kg de problemas num fato de poliéster.
Bu 60 kiloluk, polyester pantolon ceket tanımlı bir bela.
Quer dizer problemas.
Sorun çıktı demek.
Por agora, se houver problemas, chama-nos.
Şimdilik, bir aksilik olursa, bizi ara.
"Se houver problemas, chama-nos!"
"Bir aksilik olursa, bizi ara!"
Estes torpedos são pequenos explosivos de pressão-libertação usados pelos maquinistas para dar a conhecer aos restantes comboios que há problemas nos carris.
Bunlar raylarda sorun çıktığı zaman treni rayına rayında tutmak için mühendisler tarafından kullanılan küçük etki alanı olan patlayıcılar.
Estamos com problemas em obter vítimas para testemunhar.
Kurbanları getirip ifade almakta sorun yaşıyoruz.
E como a Penter está na costa da Praia do Silício, não há problemas de latência, a informação não demora a chegar.
Ve Penter, Silicon Beach sahilinde olduğu için gecikme sorunu yaşanmıyor çünkü veriler sunucuya ulaşabilmek için fazla yol kat etmiyor.
Nós acumulamos em cima de nós mais problemas do que aquele ordenado pelos deuses.
Başımıza, Tanrıların emrettiğinden daha fazla bela alırız.
Ela teve três filhos absolutamente diferentes, cada um com os seus problemas.
Neler oluyor? Üç tane vahşi çocuğu var kadının. Her birinin farklı problemleri var.
E ela também tinha os problemas dela.
Ayrıca kendi kişisel problemleri vardı, aşması gereken.
- Não sabia que tinham problemas.
- Sosisli bozulmuş muydu?
Não, eu também me culpo quando o Ralph tem problemas.
Hayır, ben de Ralph'ın başına kötü bir şey geldiğinde kendimi suçlarım.
Adora identificar os problemas das pessoas, identificar a nossa vulnerabilidade e depois atacar.
Insanin sorunlarinin, hassasiyetlerinin kokusunu alip damarina basmaya bayiliyor.
Tens problemas com isso?
Bu sana ters mi geliyor?
Não tenho problemas com isso.
Bana uyar.
- Tenho outros problemas.
- Benim baska sorunlarim var.
"Os teus problemas são inexistentes."
"Hiçbir sorunun yok ya."
O nosso planeta enfrenta muitos problemas.
Gezegenimiz birçok sorunla karşı karşıya.
Um dos problemas tem a ver com o sexismo.
Sorunlardan biri, cinsiyetçilikten ileri geliyor.
Mas as evidências são muito claras de que os humanos não precisam de comer muita proteína e, quando o fazem, isso resulta em muitos problemas de saúde.
Ancak kanıtlar açıkça gösteriyor ki insanların çok fazla protein tüketmesine gerek yok, tüketmeleri halinde de birçok sağlık sorunuyla karşılaşıyorlar.
Mas também há outros problemas com o peixe.
Ama balıkla ilgili başka sorunlar da vardır.
Não é ómega-3, portanto, é um perfil polinsaturado horrível e esse é o menor dos problemas.
Omega-3 değildir, yani korkunç bir çoklu doymamış profiline sahiptir ve sorunların içinde en önemsizi budur.
Mas, ao mesmo tempo, também tinha conhecido outras que ainda estavam a ter problemas de saúde, ou que se debatiam com o seu peso, depois de adotarem este estilo de vida.
Ancak bu yaşam tarzını benimsedikten sonra da sağlık sorunları yaşamaya ya da kilo sorunuyla boğuşmaya devam edenlerle de tanıştım.
Se o fizerem corretamente, não há problemas de saúde.
Doğru yaparsanız sağlık sorunu kalmaz.
Os problemas intestinais, desde a indigestão, à obstipação, à colite, podem esperar que se curem quando dirigem a vossa atenção para a causa do problema e o resolvem.
Sorunun kaynağına yönelip onu düzeltirseniz hazımsızlıktan kabızlığa ve kolite kadar birçok bağırsak sorununun iyileşmesi beklenebilir.
Nunca tive problemas em ganhar massa muscular magra.
Yağsız kas kütlesi geliştirmekte hiçbir zaman zorluk çekmedim.
Não têm os mesmos problemas com a obesidade infantil.
Çocukluk obezitesinde görülen sorunlarla karşılaşmıyorlar.
Pois muitos destes problemas não estão só ligados às escolhas alimentares, muitos são problemas muito complexos com várias variáveis sociais, políticas, económicas e culturais.
Çünkü aslında bu sorunların çoğu sadece gıda tercihlerimizle bağlantılı değil, ayrıca birçok toplumsal, politik, ekonomik ve kültürel değişkeni içeren çok karmaşık sorunlar.
Se olharmos para os quatro maiores problemas... Temos excesso de população e estamos a juntar cerca de um milhão de pessoas a cada quatro dias.
Dört büyük soruna baktığımızda bir, aşırı nüfus var ve buna dört günde bir net bir milyon kişi ekleniyor.
O quarto grande motor de todos estes problemas ambientais, sobretudo o aquecimento global, é a forma como comemos, é o nosso consumo de carne, laticínios, ovos e peixe e isso continua a subir.
Bu çevresel sorunları, özellikle de küresel ısınmayı tetikleyen dördüncü büyük etkense beslenme şeklimiz, et, süt ürünleri, yumurta ve balık tüketmemiz ve bunun giderek artması.
Você disse que havia alguns problemas um tempo atrás.
Bir süre önce bazı sorunlar olduğunu söylemiştin de.
- Sem problemas, por aqui. - Obrigado.
- Sorun yok, bu taraftan.
Podem ter problemas por isso, vocês sabem, certo?
Bu konu başınızı belaya sokabilir, biliyorsunuz değil mi?
Desculpe, Sr. Presidente, mas com todo o respeito, podemos passar o dia a falar dos problemas que temos, mas a verdade é que não sabemos quem é a pessoa com quem estamos a falar.
Başkanım, kusura bakmayın da bütün gün burada oturup sorunlarımızı konuşabiliriz ama işin aslı, onları kiminle konuştuğumuzu bilmiyoruz.
Mesmo só uma pessoa pode criar problemas.
Tek bir çürük elma bile bizi tökezletir.
Sem problemas.
Önemli değil.