Translate.vc / Portuguese → Turkish / Propôs
Propôs translate Turkish
452 parallel translation
Ele propôs-se esquecer a ação, se chegássemos a acordo.
Duruşmadan önce, anlaşırsam her şeyi iptal etmeyi önerdi.
Na verdade, me propôs ocultar uma evidência vital se eu o desse uma compensação.
Doğrusu şu ki, çok önemli bir delili saklamayı önerdi bana eğer bu zahmetinin karşılığını ödersem.
Ele me propôs casamento, e não sei por que não aceitar.
Evlenme teklif etti. Onunla evlenmemem için bir sebep yok.
Pelos vistos, ele propôs dar. Nos água em troca de comida.
Anladığım kadarıyla, bize yiyecek karşılığında su vermeyi teklif etmiş.
Mas não pensei em fazer nada até que você me propôs isso.
Ama senle tanışana kadar bu konuda bir şey yapmadım.
O Warren escreve-lhe há seis meses, e até agora não lhe propôs casamento.
Warren altı aydır ona mektup yazıyor ama evlilikle ilgili tek kelime bile etmiyor.
Quando lhe disse que o tio John me propôs ir para a Universidade, fez um ar lúgubre.
John amcanın beni Vassar'a göndermek istediğini söylediğimde ise kasvetli.
Quando me propôs o negócio de ficar a tomar conta da loja, e sendo uma sócia discreta, sabe, a minha mulher pensou...
Yani... Mağaza için bana ilk ortaklık teklif ettiğinizde sessiz bir ortak oldum. Biliyorsunuz, karım sandı ki...
Não ouvi eu, que alguém chamado Danaher propôs 710?
Yanlış duymadıysam, Danaher adında biri o araziye 810 paund vermiş.
Ypô me propôs um trato.
"Bak bir anlaşma yapalım." dedim.
E a tia Sofia propôs que vás tu ao jantar! Estás contente?
Bu yüzden Sofia teyze seni de davet etti, oldu mu?
Teve, foi ele que a propôs.
Evet, hatta bunu o önerdi.
Ela, do seu lado, evitava deixá-los sozinhos e propôs um passeio de automóvel.
Catherine onları yalnız bırakmaktan kaçınıyordu. Birlikte arabayla gezmeyi önerdi. Jim kabul etti.
No ano de 33, Goebbels propôs a Lang que dirigisse a indústria alemã de cinema.
Goebbels 1933'te Lang'ten Alman film endüstrisinin başına geçmesini istedi.
50 dólares foi o preço que o Sr. Fiddler propôs, o valor certo.
Bay Fiddler'ın söylediği fiyat 50 dolardı ve bence de bunun değeri bu.
A Kelly propôs-me um negócio. Tipo uma associação criminosa... Queria montar uma rede de chantagem, a nível nacional.
Kelly bana ortak cinayet işlemeyi teklif etti,... bu olsa olsa ulusal çapta bir şantaj ortaklığı olurdu.
Já me propôs épocas demais em minha vida,... mas nunca me propôs uma data.
Hayatımda yeterince zaman aralığı verdin bana ama hala senden bir tarih alamadım.
Quando o Ross me propôs fugir com ele, sabia que eu era um bom condutor, achei que nada tinha a perder. Queria deixar o exército.
Ross onu ve Vermont ile kaçmaya bana teklif,, Sen mükemmel bir sürücü olduğunu bilerek Ben askerler arasında kalır zaten kaybedecek bir şey olduğunu söyledi.
Governador, este homem propôs uma defesa.
Vali bey, bu adam savunmasını sunmayı öneriyor.
Não propôs você continuar as investigações a qualquer preço?
Araştırmaya neye mal olursa olsun devam etmek istemedin mi?
Proclamando Versalhes extinto, propôs um limite de armamento.
Versay antlaşmasının hükümsüz kılınması karşılığında, silahlanmada kısıtlamayı taahhüt etti.
Propôs acabar com o fornecimento de minério de ferro à Alemanha, que ia da Suécia para o porto norueguês de Narvik e era transportado para a Alemanha, por águas neutras norueguesas.
İsveç'ten çıkarılan ve Norveç'teki Narvik limanı üzerinden Almanya'ya sevkedilen stratejik demir cevheri akışının önüne geçmek istiyordu. Tarafsız da olsa, yükleme ve sevkiyat Norveç üzerindendi.
Um tipo, que sabia que eu estava desempregado, propôs-me conduzir um camião para ele.
Bir adam arayıp işsiz olduğumu bildiğini, ve kamyon sürüp süremeyeceğimi sordu.
Até propôs um brinde ao Exército Vermelho.
Kızıl Ordu'ya kadeh kaldırmayı bile teklif etti.
- Propôs trocar a Helena pelo rapaz.
Helena'yı oğlanla değiş tokuş etmek istiyor.
Você propôs-me várias vezes para um dos seus convidados... da sua emissão, "Tudo é permitido".
Belki hatırlarsınız, televizyon programınıza konuk olup olmak istemediğimi sormuştunuz.
Sammy Danno foi que te propôs, porque... Diz que tem experiência com aborígenes.
Bana senin ismini öneren Sammy Damo idi... çünkü Aborijinlerle biraz deneyimin olduğunu söyledi.
Foi ele que propôs a troca, o teu filho está a ficar desesperado.
Bu takası teklif eden o. Oğlun gittikçe çaresizleşiyor.
Ninguém propôs que o problema em Vénus, era que os Venusianos andavam a conduzir carros com combustível ineficaz.
Kimse, Venüs'teki problemin, Venüslülerin bir zamanlar çok benzin yakan arabalar kullanmasından kaynaklandığını iddia etmiyor.
H. M. Abrahms de Gonville e Caius propôs-se formalmente fazer a corrida da nossa universidade.
Gonville ve Caius'dan HM Abrahams, okulun kısa mesafe koşusunda iddialı.
Camarada Reed, já propôs três vezes a mesma coisa!
Yoldaş Reed, bu teklifi üçüncü kez ortaya atıyorsunuz!
"Depois de enviar o telegrama, Patrick propôs-se arranjar boleia para Santiago... "... que estava voltando com Herbert Porterfield ".
"Babama telgrafı gönderdikten sonra, Patrick bize Herbert Porterfield'la birlikte dönecek olan Yüzbaşı Ray Tower'la Santiago'ya gitmemizi ayarlamayı önerdi".
Então, uma noite, em Innsbruck, em frente à equipa de esqui da Noruega, ele propôs um brinde.
Öyleki, bir gece Insbuck'ta, bütün Norveç kayak takımının önünde kadeh kaldırdı.
Começarei alegando que o prisioneiro propôs a expedição à caverna... com a intenção premeditada de assediar a Miss Quested.
Konuşmama tutuklunun mağaralara düzenlediği geziyi Bayan Quested'e sarkıntılık yapmak amacıyla önceden tasarlamış olduğunu belirterek başlamak istiyorum.
Lutan realizou aquilo a que se propôs, conseguindo assim ser reconhecido pela sua ousadia e coragem.
Lutan amaçladığı şeyi yaptı, gözüpek ve cesur olduğu için kabul gördü.
Mas estou satisfeito por anunciar que há uns momentos atrás, o Darryl a propôs em casamento.
Memnuniyetle duyurmak isterim ki, Darryl meşhur soruyu sormuş.
Acho algumas das coisas que propôs intrigantes.
Teklif ettiğiniz şeylerden bazılarını... ilgi çekici buluyorum.
Propôs-me dar cabo de ti assim que tivéssemos o Shmatte.
Yahudi'yi öldürdükten sonra onu da öldürelim dedi.
ele propôs três locais e três horários.
Art arda üç yer ve üç zaman belirledi.
Vai levar o almoço como propôs, e seguir-nos-á dez passos atrás das armas.
Yemeğimizi taşır mermilerden uzakta, arkamızdan gelir.
O Raymond propôs-me um acordo.
Raymond bana anlaşma teklif etti.
Ele propôs que começássemos negociações.
Görüşmelere hemen başlamamızı istiyor.
E com o nosso amigo, que tão amavelmente se propôs pintar-te.
Misafirimiz kibarca senin resmini yapmak istedi...
O seu apontador propôs-vos para um ataque a uns SAM.
Bombacın SAM imhası için gönüllü oldu.
O meu irmão Mycroft disse-me que se propôs e saiu de mãos a abanar!
Kardeşim Microft'tan duyduğuma göre, oraya baş vurmuş fakat uyarılarak geri çevrilmiş.
Duas mil libras esgotariam todos os seus recursos e a maquia que propôs está completamente fora das suas posses.
İki bin sterlinden fazlasını verebilecek durumda değil. Belirlediğiniz miktar onun gücünü çok aşıyor.
- Ela não to propôs?
- O kaltak bana tuzak kurmaya çalıştı kardeşim.
Ele propôs-te casamento.
O size etti.
O colóquio de Caen propôs reformas, a esquerda propõe reformas.
Hem edebi, hem de bilimsel araştırmalar için Caen kolokyumu bazı reformlar önerdi.
O Barão propõs-me organizar aterragens na sua propriedade.
Baron bana arazisinin paraşüt iniş noktası ve pist olarak kullanılmasını teklif etti.
Poucas semanas antes, eu havia recebido uma carta de meu pai... que herdara uma pequena fazenda e sabendo que eu estava sem dinheiro... propos que eu voltasse para o sul e morasse la.
Bir kaç hafta önce babamdan bir mektup almıştım. Kendisine küçük bir çiftlik miras kalmış ve parasız olduğumu... düşünerek, güneye dönüp orada oturmamı önermişti.