Translate.vc / Portuguese → Turkish / Protegê
Protegê translate Turkish
3,408 parallel translation
Confio neles, mas temos de protegê-los disto.
Onlara güveniyorum ama onlari bundan korumaliyiz.
Concordámos protegê-la da verdade.
- Onu gerçekten koruyacağımızda hemfikirdik.
A agente que a deixou em St. Agnes não era a sua mãe. Mas morreu a tentar protegê-la.
Seni St. Agnes'e bırakan kadın annen değilmiş ama seni korumaya çalışırken öldürülmüş.
Toda a escolha que fiz foi para protegê-lo.
Yaptığım bütün seçimleri, seni korumak için yaptım.
Ele está a protegê-los.
- Doktor. Onları koruyor.
Já consideraste que, tal como tu, eu quero proteger a Hayley utilizando a magia da nossa mãe para fortalecer o seu povo, e, assim, eles serão capazes de protegê-la?
Hiç aklına kurtlar Hayley'yi daha iyi koruyabilsinler diye annemizn büyülerini kullanarak onları daha güçlü kılmak istediğim gelmedi mi?
Quem poderá protegê-la melhor do que nós?
Onu bizden daha iyi kim koruyabilir?
"Os mantos de cabelos que eles usam na batalha parecem protegê-los contra armas, tornando-os quase invulneráveis."
" Savaşta giydikleri saçlı deriden yapılmış pelerinler onları silahlara karşı koruyor ve neredeyse yenilmez kılıyor.
O meu trabalho é protegê-los.
Onları korumak benim işim.
Não estou a ignorá-lo, estou a protegê-lo.
Onu başımdan savmıyorum. Onu korumaya çalışıyorum.
Pensas que mantendo-a à distância a estás a protegê-la, mas não estás.
Onu yakınında tutarak onu koruduğunu düşünüyor olabilirsin ama korumuyorsun.
Sabes, foste corajosa ao protegê-lo.
Aramıza girmek cesurcaydı. - Cesaret isterdi.
Posso protegê-los a todos?
Hepsini koruyabilir miyim?
- Ele está a tentar protegê-la.
- Brandon... Onu korumaya çalıştığı çok açık.
- Estava a tentar protegê-la. - Drogou-me, caramba!
Seni korumaya çalışıyordum.
O facto de não recebermos o número da Kai não significa que não possamos protegê-la também.
Kai'nin numarasının çıkmaması, onu da korumayacağımız anlamına gelmez.
O seu trabalho é protegê-la, mantê-la a salvo.
Senin işin onu korumak ve güvende olmasını sağlamak.
Podemos protegê-los.
- Sizi koruyabiliriz. - Neden?
Faremos tudo para protegê-lo.
Onu korumak için her şeyi yaparız.
Assim como estás a cometer um crime para protegê-la, ela cometeu vários para te proteger.
Onu korumak için suç işlemen gibi o da sırf seni korumak için suç üstüne suç işledi.
Se calhar os Deuses estão a protegê-lo.
Belki de tanrılar onu koruyordur.
Serás importante para a sua sobrevivência, e em breve, serás chamada para protegê-la.
Kurtulması için önemli biri olacaksın yakında onu korumak senin görevin olacak.
Olha, devias estar grato por eu ter conseguido ir com ela para protegê-la.
Onu korumak için eve sızdığıma şükret!
Eles podem protegê-lo.
Omnlar taşı koruyabilir.
Bem, então, vou levá-los para a minha igreja. Realmente acha que o seu Deus irá protegê-lo?
Adam ölüyor, kuşlar etinden yiyor beleşçiler botlarını alıyor, biri arazisini alıyor ve ben de hikayesini alıyorum.
Há algum motivo para andares em cima de mim? Bem, é o meu trabalho protegê-la.
- Bana böyle baskı yapmanın bir nedeni var mı?
Se o amas e queres protegê-lo, ele tem de fazer o teste.
Onu gerçekten seviyor ve korumak istiyorsan o teste girmeli.
Sabe que é a única forma de protegê-la.
Bunun, onu korumanın tek yolu olduğunu bilirdi.
Ele é um agente treinado, que estará lá só para sua protecção. Vai protegê-los a todos.
Güvenliğiniz için orada olacak, sizleri korumak amacıyla...
Não sei se é para me enganar ou para protegê-lo, mas sou amiga da mulher dele. Garanto que ele vai querer ver-me.
- Beni mi kandırıyorsun, onu mu koruyorsun bilemem ama eşinin bir arkadaşıyım ve mutlaka beni görmek isteyecektir.
Os guardas comprometem-se a protegê-lo sob condições bastante perigosas até às últimas instâncias.
Korucular, parkı çok tehlikeli şartlar altında son nefeslerine kadar korumayı kabul ederler.
Fará tudo para protegê-la.
Kızı korumak için her şeyi yapar.
- Estás a protegê-la?
- Onu koruyor musunuz?
A minha função é protegê-lo.
Görevim seni korumak.
Tentei, mas a Marinha está a protegê-lo.
Denedim ama donanma herifi koruyordu.
Estavam a protegê-lo dele mesmo.
Onu kendinden koruyorlardı.
- E a protegê-lo a si.
Sizi de koruyorlardı.
E o Lester estava a protegê-lo, visto que eles são irmãos. O que explica...
Lester da kardeşi olduğu için koruyordu, bu da açıklıyor ki...
Não presuma saber o que eu faria para protegê-las, porque já fiz muita coisa.
Onları korumak için ne kadar ileri gideceğimle ilgili varsayımlar yapma sakın. Çünkü çoktan çok uzun bir yol katettim.
É enviada para França para casar com o seu próximo rei, para se salvar e ao seu povo, uma aliança que deveria protegê-la.
Fransaya kendisini ve halkını kurtaracak.. kralıyla evlenmesi için gönderildi. onu koruyacak bir bağ..
- Eu vou protegê-la. - Está bem.
- Onu koruyacağım.
Confio neles, mas temos de protegê-los disto.
Onlara güveniyorum ama onları bundan korumalıyız.
Tenho de protegê-la.
- Onu korumalıyım.
Temos que protegê-la dela mesmo.
Onu kendinden korumak zorundayız.
E tu queres protegê-lo.
Sen de onu korumak istiyorsun.
Ele esconde-se, enquanto... todas as outras peças lutam para protegê-lo.
Diğer taşlar onu korurlarken, o saklanır.
Nenhum homem vale a pena, criança. E se valesse, preferiria que nos dissesses o seu nome do que morresses para protegê-lo.
Hiçbir erkek buna değmez evladım erkek de, onu koruman için ölmendense bize ismini söylemeyi tercih eder.
Os meus filhos estão desaparecidos, e prometestes protegê-los.
Ama bu hikayeyi sonraya saklayalım. Çocuklarım kayıp ve sen onları koruyacağına söz vermiştin.
Mas aqui, podemos ambos protegê-los.
Ama burada, ikimiz de onlara bakabiliriz.
Para protegê-la.
Onu korumak için.
- Somente para protegê-lo.
- Daniel'i korumak içindi.