English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Publico

Publico translate Turkish

11,674 parallel translation
Ela vê tudo o que eu publico.
Gönderilerimin hepsini karıştırıyor.
" Não sou eu que publico tudo isto, juro.
Yemin ederim bunları paylaşan ben değilim.
O mesmo telefone público em 18 meses, ele vive nessa rua.
18 ay içinde aynı ankesörlü telefondan aradıysa o sokakta yaşıyor demektir.
O suspeito bombista continua a monte e a polícia está a vigiar todos os portos e aeroportos, pedindo ao público que permaneça vigilante.
Bombalama zanlısı ise hâlâ kaçak durumda polis tüm deniz yolları ve havalimanlarını göz hapsinde tutup halktan ihtiyatlı olmasını istiyor.
A ATF cancelou temporariamente a emissão de novas licenças de porte de armas, obrigando muito fornecedores independentes de equipamento de caça e de armas a fechar as portas ao público.
Federal büronun yeni silah ruhsatlarına geçici olarak yasak getirmesi pek çok av ekipmanları ve ateşli silah tedarikçisini kapılarını halka kapatmaya zorladı.
Muitos acham assustador falar em público.
Topluluğa konuşmak birçok insan için korkutucudur.
Acredita-se ser causada por um pequeno verme ou parasita, o público anda a chamar de "Gripe do Verme".
Küçük, solucan benzeri bir parazitten kaynaklı olduğuna inanılan bu hastalığa halk arasında "solucan gribi" deniyor.
TRANSPORTADOR PÚBLICO
GENEL IŞINLAYICI
Adoro que me dêem comida à boca em público.
Herkesin ortasında kaşıkla yedirilmeye bayılırım.
Ela nem deve querer falar connosco em público.
- Kiz muhtemelen insan içinde bizle konusmak istemeyecektir.
E o público começou a rir.
Seyirciler gülmeye başladı.
Estou perante si esta noite, a fazer uma coisa que achei que não conseguia fazer. Falar para um público de 200 pessoas, apresentar uma mulher que significou tanto para mim e para tantos outros e criei uma filha de que tenho tanto orgulho.
Bu gece karşınızda hiç yapamayacağımı düşündüğüm bir şeyi yapıyor iki yüz kişiden fazla insanın önünde kızımı büyütürken hep yanımda olan benim için ve pek çok insan için büyük değere sahip birini bir kadını takdim ediyorum.
Temos que tornar isto público.
Bunu açıklamalıyız.
Tornar público.
Halka anlatalım.
Mas desde que o Alejandro convenientemente o roubou, o Ministério Público agora não tem caso e é obrigado a retirar as queixas contra os agentes.
Ama Alejandro rahatlıkla çaldığından beri savcı olayın içinde yok ve polislere karşı açılan davalar düşürülmeye zorlanmış.
O Ministério Público não pode acusar sem provas.
Savcı delil olmadan dava açamaz.
" O Ministério Público recuperou o dinheiro roubado da sala de provas.
Bölge savcısı, çalınan delil parasını kurtardı.
Tens o público à espera.
İzleyicin bekler.
- Imenso público. Não é só...
- Çok büyük bir seyirci topluluğu var.
- Pensa como seria tocar um desses cartões em público.
Halka açık bir yerde böyle kartlardan birisini eline almanın nasıl olduğunu düşün.
A INVESTIGAÇÃO DE ED E LORRAINE WARREN NO CASO DE AMITYVILLE CHAMOU A ATENÇÃO DOS MEDIA E COLOCOU-OS SOB O OLHAR DO PÚBLICO.
Ed ve Lorraine Warren'ın Amityville davası üzerine olan araştırması medyanın ilgisini çekti ve bunu halkın gözleri önüne serdiler.
Sim, em público, eu provocava-o.
Evet, halkın arasındayken onu teşvik ettim.
O show da Octa foi um embuste para expor-te ao público.
Octa şovu, onu halka ifşâ etmek için kurgulanmıştı.
- Eu sei, mas queremos público.
- Biliyorum ama bize izleyici lazım.
O público está garantido.
Seyirci garanti.
A olhar para as costas dele e para as caras no público.
Onun sırtını ve seyircilerin yüzünü izliyorum.
- É público?
- Kamu avukatı falan mısın?
Urinar em público, lixo?
- Alenen işeme, çöp atma, hiç mi?
Queima-o em público.
Onu halkın önünde yak.
O regime de Malan tem muito pouco apoio do público britânico.
Malan rejiminin İngiliz kamuoyunda çok az desteği var.
Num contra-ataque para pressionar o governo britânico, Seretse Khama, governante exilado da Bechuanalândia apelou ao público inglês.
İngiliz Hükümeti'ni baskı altına alacak karşı bir hareketle, sürgüne gönderilen Bechuanaland şefi Seretse Khama bugün İngiliz kamuoyuna çağrıda bulundu.
Não acredito que o público britânico irá tolerar tal injustiça para comigo, e, mais importante, para o meu povo em sofrimento que sempre se manteve leal à coroa britânica.
İngiliz kamuoyunun bana ve daha da önemlisi İngiliz tacına her zaman sadık bu acı çeken insanlara yapılan bu haksızlığa göz yumacağına inanmıyorum.
"Governo mente ao público britânico no assunto Khama por medo da África do Sul."
"Hükümet Khama olayında Güney Afrika'dan korktuğu için İngiliz halkına yalan söylüyor."
É isso que o público quer e eu vou dar-lhes!
Seyircilerin istediği bu ve ben de bunu onlara vereceğim!
Agora, só têm uma hipótese de pasmar o público, por isso escolham cuidadosamente de entre a lista de canções que seleccionei para cada um.
Seyirciyi kendinden geçirmek için tek bir kurşununuz var o yüzden, sizin için seçtiğim listeden şarkınızı dikkatle seçin.
Os seus espectáculos ridículos são a razão do teatro não ter público.
İçler acısı gösterilerin tiyatronun hiç izleyici almamasının nedenini gösteriyor.
Amanhã vamos ter uma antestreia do espectáculo e o público vai ser nada menos do que a Miss Nana Noodleman.
Yarın gösterimizin ilk galasını gerçekleştireceğiz. Ve izleyicimiz Büyükanne Noodleman'dan başkası değil.
Achas que consegues cantar assim em frente ao público?
Gerçek izleyicinin önünde bunu söyleyebilir misin?
- O público está sentado, Mr. Moon.
- İzleyiciler yerini aldı Bay Moon.
Olhem, tenho de vos dizer... Não temos cá grande público, hoje.
Şunu söylemeliyim ki çok sayıda izleyicimiz yok.
Quando a SHIELD caiu, A Viúva Negra lançou os arquivos HYDRA para o público.
SHIELD yıkıldığında Black Widow, HYDRA dosyalarını kamuya sundu.
Mr. Stark gostaria de evitar a possibilidade de um outro incidente público.
Bay Stark başka bir kamusal olay ihtimalini önlemek istiyor.
A competição terminou, mas o alemão Long parece partilhar o interesse do público de Berlim em ver o que de melhor o fantástico Owens tem para oferecer.
Müsabaka sona erdi. Fakat Alman Long, Berlin'deki kalabalığın merakını paylaşıyor gibi. Herkes müthiş Owens'ın en iyi atlayışını görmek için sabırsız.
Usa um telefone público.
- Ankesörlü telefon kullan.
"Depois, é o meu explícito desígnio que as minhas cinzas " sejam levadas para um local sem sentido, " de preferência público e densamente populado.
"Daha sonra küllerim, umumi ve ziyadesiyle kalabalık sıradan bir yere götürülecek."
Sabes quem grita assim em público?
İnsan içinde kim böyle bağırır, biliyor musun?
quer dizer "inimigo público número 1."
"Toplumun bir numaralı düşmanı" ( Public Enemy Number 1 )
Acho que devias ir para um local público, cheio de gente.
Bence umumi bir yere gitmen iyi olur, kalabalık bir yere.
Pareces um defensor público.
Kamu avukatına dönmüşsün lan.
Pensa nisto como uma busca no Google, só que em vez de procurar só tudo o que as pessoas tornam público, também procuramos o que não tornam.
Bunu Google arama olarak düşün yalnızca insanların paylaştıkları şeyleri aramak dışında. Ayrıca paylaşmadıkları her şeye de bakabiliyoruz, yani...
Precisamos de jornalistas experientes para guiarem o público por entre histórias muito complicadas.
Çok ama çok karmaşık hikayelerde kamuoyunu yönlendirmek için deneyimli gazetecilere ihtiyacın var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]