Translate.vc / Portuguese → Turkish / Pátio
Pátio translate Turkish
1,949 parallel translation
Estou no pátio.
Avludayım.
Está no pátio um e quer ver-te.
- Saat birde bahçede olacak. Seni görmek istiyor.
E não saias do pátio até eu chegar a casa.
Ben eve gelene kadar da apartmanın avlusundan ayrılmak yok.
Fica no pátio, está bem?
Avludan dışarı çıkma, tamam mı?
Mas, se calhar, é melhor começarem lá fora, pelo pátio.
Yine de verandadan başlasanız fena olmaz.
No pátio da escola O pequeno Peaches brinca
Okul bahçesinin dışında, taş gibi kızlar oyun oynar.
Se dependesse de ti, nem teríamos atravessado o pátio.
Eğer sana kalsaydı, avluyu geçmeyi bile asla başaramazdık.
Guardas, há uma luta no pátio. Vamos.
Gardiyanlar, bahçede kavga var, gelin.
Fomos apanhados no pátio.
Avluya sıkıştık.
O Jimmy está a correr sobre os salpicos no pátio.
Hayır, kesinlikle hayır.
Aparece no pátio daqui a uma hora.
Bir saat içinde buluşalım.
Deixa os prisioneiros irem para o pátio.
Tutsakları bahçeye sal.
Quem deixou estes prisioneiros irem para o pátio?
Bu tutsakları kim bahçeye saldı?
Diz aos outros para se reunirem no pátio, esta noite.
Diğerlerine bu gece yardım toplayacağımızı söyle.
Bem, infelizmente, 20 crianças da pré primária, que estavam a brincar no pátio não perderam.
Şey, ne yazık ki yandaki bahçede oynayan... 20 anaokul öğrencisi kaçırmadı.
- Ele costuma ir ao pátio?
- Hiç bahçeye çıkıyor mu?
Agora... agora, mãe, quando beijares o Teddy, elas serão soltas no pátio, mas só para saberes, há 50 % de chances de as gaivotas as apanharem e as comerem.
Şimdi... şimdi, anne, sen Teddy'yi öperken, onlar kutudan çıkmış olacak, ama sadece yarı yarıya şansımız var ki martılar saldırıp onları parçalamazsa.
No pátio do recreio?
Bahçede mi?
- Estamos debaixo do pátio.
- Avlunun altındayız.
Agora está lua cheia. " Ele tinha uma hora por dia no pátio de cimento.
Günde bir saat beton avluda dolaşıyordu.
Mas assim que chegarmos ao pátio, vai ser tiro ao pato.
Bir kere alana çıktığımızda, gerisi çantada keklik.
E que tal no pátio do O'Malley's?
O'malley'deki Patio nasıl olur?
Ouso dizer que nem sou o primeiro, nem serei o último a aparecer nu no pátio de Havard.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Harvard'ın avlusunda çıplak görülen ne ilk ne de son kişiyim.
O Darby conduz o seu laboratório de "meth" fora do pátio do Diesel em Pope.
Darby'nin uyuşturucu laboratuarı Pope'taki mazot arazisinin orada.
O Darby está a traficar "meth" no pátio do diesel lá em Pope.
Darby, Pope'taki mazot arazisinde uyuşturucu satışı yapıyor.
Sim, tem o pátio às segundas, quartas e sextas, e eu tenho visitas supervisionadas à biblioteca de 15 em 15 dias.
- Bahçeye pazartesi, çarşamba ve cumaları çıkacak. Ben de her hafta sonu kütüphanede denetleme ziyaretlere katılacağım.
- Bem, a modos que me foquei no pátio.
- Daha çok bahçeye odaklandım.
Portanto, por que haverias de te focar no pátio?
Neden bahçeye odaklanayım dedin ki?
- Mas acho que devias ver o pátio. - Não, não, não.
Ama bence bahçeyi bir görmelisin.
Passearei no pátio até que os arranjos estejam concluídos.
Ayarlamalar halledilene kadar yürüyeceğim.
Tive de andar atrás dele pelo pátio. Foi horrível.
Dışarda onun peşinde koşturmam gerekti, korkunçtu.
Alguém lhe enfiou pedras nas cuecas no pátio do recreio?
Biri oyun alanında pantolonuna taş mı koymuş?
Está no pátio.
Lobide.
Há muitos homens destruídos por terem os quartos no rés-do-chão, frente ao pátio.
Avluya bakan odalarda kalan ve bu yüzden mahvolmuş birçok adam gördüm.
O homem que não podia atravessar o próprio pátio para salvar a namorada.
Adam arka bahçesine manitasını kurtarmak için bile gidemiyor.
Ali vai a maior cabrona do pátio.
- New York'un en güzel kıçı bu karıda.
O pátio era o meu estádio, o meu relvado.
Avlu benim stadyumumdu.
Larguem suas armas no pátio e saiam!
Silahlarınızı atarak dışarı çıkın!
Tenho uma fenda no pátio, que tenho de mandar reparar.
Avludaki çatlağı unutuyordum. Hemen onarmalıyım.
E tem um pátio, onde talvez eu possa cultivar alguma coisa, e uma cave e...
Bir de bir şeyler yetiştirebileceğim ufak bir avlusu var, ve bir de bodrum katı, ve...
O pátio é na outra direcção.
Avlu bu tarafta.
"O dormitório dos rapazes é do outro lado do pátio. Vemos as janelas deles."
" Erkek yatakhanesi avlunun karşısında, pencereleri bizimkinden görünüyor.
Encurtava os braços e corria pelo pátio de trás e perseguia os gatos da vizinhança e rosnava e rugia.
Kollarımı toplayıp arka bahçede dolaşıyor ve komşu kedilerini kovalıyordum, gurulduyordum ve kükrüyordum.
O teu quarto agora é da senhora Dooley... uma instrutora de dança, que gosta de praticar os seus passos no pátio de trás.
Artık odanda Bayan Dooley var. Adımlarını arka tarafta çalışmaktan hoşlanan bir dans öğretmeni.
- Comissário? É só atravessar o pátio. Tras-nos café e mais alguma coisa.
Karşıya git de bize kahve falan getir.
Viu o meu pai? Sim, penso que está no pátio traseiro
Um, evet, Arka bahçede.
Podia dar uma olhada no pátio?
Bahçeye bakar mısınız?
Detectamos minas no pátio!
Avluda mayın tespit edildi!
- Voz de conversar no pátio?
Eğer ikinci bir vasiyet varsa, size çifte ödeme yapacağım.
A mangueira do pátio do restaurante.
Restoranın avlusundaki hortumla doldurduk.
- No pátio.
- Bahçede.