Translate.vc / Portuguese → Turkish / Ramá
Ramá translate Turkish
344 parallel translation
Cumpriu-se, então, o que foi dito pelo profeta Jeremias : Em Ramá se ouviu uma voz, choro e grandes lamentos :
Ramah'ta bir ses duyuldu, ağlayış ve acı feryat sesleri!
A voz foi ouvida em Ramá, Belém.
Beytüllahim'de, Ramah'da duyulmuştu.
Rama, que nos manda chuva.
Rama, yağmur tanrısı.
A de Rama Krishna e seu discípulo.
Tabii ki Rama Krishna ve müridiyle ilgili olanı.
Rama Krishna é um sábio Hindú, e tem este discípulo... que não crê, em absoluto, nos seus ensinamentos.
Rama Krishna bir Hindu bilgesidir. Efendisinin öğretilerine inanmayan Öğrencilerinden biri...
E Rama Krishna replica :
En nihayetinde Krishna cevabı yapıştırır :
Não, na área do algodão-em-rama.
- Hayır, ham pamuk işindeyim.
Algodão-em-rama, algodão...
Evet, elbette.
- Óptimo. Dá-lhe uma daquelas bebidas deles, uma Coke-a-rama?
Ona içecek bir şey verdin.
Eu sabia que, com a mãe, não haveria problema, graças ao instinto maternal. Mas eu não sabia como Rama, o pai, reagiria.
Annelik içgüdüleri yüzünden anne kurt ile bir problem yaşanmayacağını biliyordum ama babaları Rama'dan pek emin değildim.
Rama.
Rama.
Desculpa, Rama.
Üzgünüm, Rama.
Mas, Rama, nem toda a força da alcateia chega para a do tigre.
Ama, Rama, sürü bir kaplan ile baş edemez.
Hare Rama
Hare Rama
Rama, Hare Rama.
Rama, Hare Rama Oh!
- Hare Rama...
- Hare Rama - Oh, Tanrım!
Hare Rama
Hare Rama, Hare Rama Rama, Rama, Hare, Hare
"Nos meus cadernos da escola Nas carteiras e nas árvores"
"Okulda defterime, sırama, ağaçlara yazarım adını..."
Sei que houve uma perseguição de moto junto ao Bowl-a-Rama. Segundo a Paulette Rebchuck, um tipo misterioso e lindo deixou a Stephanie Zinone pelo beicinho.
Bowl-a-Rama'da motorsiklet avı olduğunu duydum ve Paulette Rebchuck'a göre, bu gizemli ve harika çocuk
"Cortou-se a rama que devia ter crescido por completo" ou algo do género.
Kesmek, tam gaz ileri gidecekken dallanıvermektir. Ya da ona benzer bir şey.
Prova "C". A buzina que eu fui buscar na Bike-o-Rama do Chuck.
Kanıt C. Chuck'ın Bisiklet Sarayı'ndan... almak üzere olduğum korna.
Bike-o-Rama.
Bisiklet Sarayı.
Rama, Senhor Rama.
Lord Rama, Lord Rama.
Senhor Rama, Senhor Rama, realize meu desejo.
Lord Rama, Lord Rama, dualarımı kabul et.
Querem ir até ao Bowl-O-Rama para tomar uma cerveja ou outra coisa?
Hey çocuklar, bira içip bowling oynamaya ne dersiniz?
O fogo de hoje que decorreu na baixa de Springfield, destruiu o Symphony Hall, o Museu de História Natural de Springfield, o Centro de Arte de Springfield e o Barney's Bowl-a-rama.
Bugünkü yangın Springfield yamaçlarına ulaştı, Springfield Senfoni Merkezi Doğal Tarih Müzesi, Springfield Sanat Merkezi ve Barney'in Bowling Salonuna
Sentava-se ao meu lado.
Benim sırama oturmuştu.
Papá, está tanto calor, que podias pôr um ovo no passeio.
Baba, hava çok sıcak. O kadar ki kaldırama yumurtlayabilirsin bile.
- Perna-o-rama.
- Bir bacak.
Quem era aquele Babe-O-Rama?
O bebek de kimdi?
"Diagrama-Rama"...
Maket günü.
Orquestravam sinfonias visuais, o que Vidor chamava música silenciosa.
Bunlar, DeMille'in Rama Krishna'dan alıntı yaparak kendi inancını tanımladığı sözlerdi.
A rama migada tem muitas aplicações.
Yaprakları alınıp pek çok yemeğe katılabilir.
Ela estava casada com o formoso Príncipe Rama... que fora banido para a floresta encantada... pela sua invejosa madrasta, a Rainha Kaikeyi.
Prenses, yakışıklı prens Rama ile evliymiş. Prens Rama ise kıskanç üvey annesi tarafından büyülü ormana atılmış.
Um dia... a Princesa Sita viu um veado ferido, no bosque... e pediu a Rama que o fosse socorrer.
Bir gün prenses Sita korulukta yaralı bir ceylan görmüş ve Rama ona yardıma gitmesi için rica etmiş.
Rama desenhou um círculo no chão e disse-lhe :
Rama yere bir daire çizmiş ve ona demiş ki :
Julgando que o seu querido Rama estivesse em perigo... a Princesa saíu do círculo para o ir ajudar.
Bunun sevgili Rama " nın sesi olduğunu düşünerek ağlamanın geldiği yere koşmuş.
Ali ficou ela muitas semanas... a olhar pela janela... cheia de saudades do seu Príncipe Rama.
Prenses orada haftalarca kaldı. Sürekli pencereden bakarak... prens Rama'nın özlemini duyuyordu.
Rama aproximou-se do palácio espinhoso... sem saber que Ravanna o aguardava.
Rama dikenler içindeki saraya yaklaştı Ravana " nın onu beklediğinin farkında değildi.
As flechas partiram pelos ares... na direcção de Rama.
Oklar havada hızla Rama " ya tam zehirlerini bıraktılar.
Não nos contas o que aconteceu a Rama e à Princesa?
Rama'yla prensese ne olduğunu anlatamaz mısın bize?
Rama estava morto no chão.
Rama yerde ölü yatıyordu.
A gazela deitou-se ao pé de Rama e deu-lhe a sua vida.
Ceylan Rama'nın yanına uzandı ve kendi hayatını ona verdi.
Depois de Rama ressuscitar... correu para o palácio do monstro para socorrer a Sita. Mas de repente... Ravanna apareceu!
Rama hayata geri döndükten sonra Sita'yı kurtarmak için hızla canavarın sarayına doğru yöneldi ama Ravana göründü.
Estas pessoas olham para o fundo da minha alma e atribuem-me um número pela ordem em que me associei.
Bu insanlar ruhumun derinliklerine bakıyorlar ve bana katılış sırama göre numara veriyorlar.
Toma lá, Bowl-a-rama.
Al bunu, Bowl-a-rama.
Costuma parar no Peep-O-Rama em Deacon Street.
O, Deacon Caddesindeki yerde oturur.
Na verdade, a minha filha Rama...
Sen Almanya da değilmiydin?
Ela está bem, não está?
benim kızım Rama...
Casaste a tua filha e não informaste o teu irmão mais velho?
Rama canım buraya gel
Lis, quando fores mais velha vais aprender que a sexta é um dia como os outros entre o "Must See" da NBC à quinta-feira e o "Treta-Rama" da CBS ao sábado.
Lisa biraz daha büyüdüğünde Cuma'nın NBC'nin "görmelisiniz" Perşembe'siyle CBS'in Cumartesi gecesi saçmalıkları arasında sıradan bir gün olduğunu anlayacaksın.