Translate.vc / Portuguese → Turkish / Russell
Russell translate Turkish
3,132 parallel translation
- Estamos... a procurar o Russell, obviamente sem sucesso.
Russell'i ariyoruz zaten. Besbelli ki basariya ulasamiyoruz.
Pam e Russell Grey. Certo.
- Şartlı tahliye kurulu akrabaları ile yaşadığını söyledi...
Vocês dois irão verificar a ficha da prisão de Crawley.
Pam ve Russell Grey.
Peço desculpa, pelo Russell.
- Russell için üzgünüm.
Quando falares outra vez com o Branch, podias avisá-lo que preciso de dados sobre o Russell Grey,
- Teşekkür ederim, Ruby. - Yardımcı ile tekrar konuştuğun zaman, ona söyle, Crawley'in eniştesi
- o cunhado do Crawley?
Russell Grey geçmişi lazım.
- Russell Grey.
- Russell Grey.
- O Russell disse-me que és um conhecedor nato.
Russell bana tam bir muhbir olduğunu söyledi. Şey...
O Russell contou-te disso.
Evet. Russell sana söylemiş.
Russell.
Oh, Russell.
Lobisomens, metamorfos, o Russel Edgington...
Kurtadamları, şekil değiştirenleri, Russell Edgington'ı...
Não sei onde tu e o Russel jantaram a noite passada, mas da próxima vez têm que me levar.
Dün gece Russell'la nerede yemek yediniz bilmiyorum ama bir dahakine beni de götüreceksiniz.
Salvei-te, Russell.
Seni ben kurtardım Russell.
Estou preocupada com o Russell.
Russell beni kaygılandırıyor.
O Russell é inconsequente.
Russell önemsiz birisi.
E agora que ele e o Russell estão à solta, tenho medo que o ataque novamente.
Üstüne bir de Russell'la birlikte firarda. Tekrar peşine düşmesinden çekiniyorum. - Kullanabilir miyim?
Temos uma gravação do Russell Edgington e do Steve Newlin a eviscerar 22 irmãos de uma República na sede da Gamma Kappa Tau ontem à noite.
Russell Edgington ile Steve Newlin'ın dün gece bir öğrenci birliğinin yirmi iki üyesini katledişini gösteren bir videomuz var.
Asseguraram ao mundo, asseguraram ao presidente, que o Russell Edgington estava morto e mentiram.
Dünyaya güvence verdiniz. Başkana güvence verdiniz. Russell Edgington öldü derken yalan söylediniz.
O Russell Edgington e o Steve Newlin, vêm atrás da Sookie, e o Bill e o Eric estão loucos com a religião vampírica e ninguém a vai salvar desta vez.
Russell Edgington ve Steve Newlin Sookie'nin peşindeler ve Bill ile Eric de kafayı vampir diniyle bozdukları için kimse yardıma gelmeyecek.
Esquece isto. O Russel Edgington e o Steve Newlin, vêm-te buscar.
Russell Edgington ve Steve Newlin senin için geliyorlar.
O Russell Edgington está vivo?
Russell Edgington hayatta mı? - Evet.
O Russel Edgington está vivo?
Russell Edgington hayatta mı?
O Russell Edgington continuará a procurar-me.
Russell Edgington benim peşimden gelmeye devam edecek.
Basta de ter medo do Russell.
Russell'dan saklanmak yok artık.
Ainda nem posso acreditar que o Eric e o Bill não iam avisar a Sookie que o Russell Edgington andava atrás dela.
Eric ile Bill'in Sookie'yi Russell Edgington'ın peşine düştüğüne dair uyarmamasını hala aklım almıyor.
O infame vampiro terrorista Russell Edgington, gravado por uma câmara de vigilância numa República em Louisiana, o local de um violento ataque vampiro que matou 22 pessoas.
Vampir terörist Russell Edgington'ın Louisiana'daki bir öğrenci yurdunda 22 kişiyi katlettiğine dair güvenlik kamerası kayıtları olduğu iddia edildi.
E é bom que arrases, pregador! Porque parece que tu e o Russell podem ter iniciado uma guerra.
İnandırıcı olsan iyi olur vaiz efendi çünkü Russell'la ikiniz bir savaş başlatmış olabilirsiniz.
O vídeo de vigilância que se tornou um fenómeno na Internet, mostra o Reverendo Newlin e alguém que aparenta ser o Russell Edgington, a entrarem numa República. Onde os 22 jovens foram mais tarde encontrados... exangues.
Peder Newlin ve Russell Edgington olduğunu düşündüğümüz bir adamın, 22 öğrencinin kanları süzülmüş bir halde bulunduğu yurda giriş yaptığını gösteren güvenlik kamerası kaydı, İnternet'te büyük bir tartışmaya sebep oldu.
Dr. Russell?
Doktor Russell?
Sra. Bingham, este é o CSI Russell.
Bayan Bingham, bu CSI Russell.
Russell.
Russell.
Recebemos a chamada agora, o que aconteceu?
Hey, Russell, çağrıyı az önce aldık, neler oluyor?
O que queres, sr. Russell?
Öyleyse ne istiyorsunuz Bay Russell?
O Russell disse que você é o melhor.
Russell işin erbabı olduğunu söyledi.
O Russell pediu-me a tipagem ABO.
Russell kan grubu analizi yapmamı istedi.
O Russell disse para usarmos as mãos e a cabeça.
Russell kafanı ve ellerini kullan dedi.
- Sr. Russell, a tristeza matou o meu marido antes da sua hora.
- Bay Russell kocam keder yüzünden mezara erken girdi.
A ligar ao Russell, a admitir a derrota.
Russell'ı arayıp yenilgiyi kabul edeceğim. Ne?
Russell, é o Stokes.
Russell, ben Stokes.
O empregado do Alcide é a única pessoa que pode identificar quem quer que tenha libertado o Russell.
Russell'ı kaçıran her kim ise Alcide'in çalışanı onu teşhis edebilecek tek kişi.
O Russell já está enterrado há mais de um ano.
Russell bir seneden daha uzun zamandır yer altında.
Vamos caçar o Russell.
Haydi Russell'ı avlayalım.
Está a tirar o Russell fora dali com as próprias mãos.
Elleriyle kazıp Russell'ı çıkartıyor.
Um membro feminino da Autoridade libertou o Russell.
Otorite'nin kadın bir üyesi Russell'ı hür kılmış.
Contaste à Nora que tínhamos enterrado o Russell vivo?
Nora'ya Russell'ı diri diri gömdüğümüzü söyledin mi? - Hayır.
Não foste capaz de ficar calado e agora ela está a usar o Russell contra nós.
Çenene hakim olamadın diye Russell'ı bize karşı kullanıyor.
Por favor, avisa o Sr. Compton e o Sr. Northman que o Guardião instruiu que têm até ao amanhecer para encontrar o Russell Edgington... ou serão eliminados.
Öyleyse lütfen Bay Northman ile Bay Compton'a Muhafız'ın kendilerine Russell Edgington'ı tan ağarana kadar bulmaları için vakit verdiğini yoksa yok edileceklerini söyleyin.
Se fingiu salvar-nos para poder levar-nos até ao Russell?
Bizi Russell'a gönderebilmek için kurtarıyormuş gibi davrandıysa?
- O Russell pode ser um aliado poderoso para os interesses dela.
Russell onun davası için güçlü bir müttefik olabilir.
Mas se ela nos pudesse entregar a ele, aí... estaria numa posição para negociar com ele.
Ama ikimizi onun önüne sunarsa Russell'la pazarlık edebilecek bir konuma gelirdi.
- Levaram o Russell lá para dentro.
Russell'ı içeri götürmüşler.