Translate.vc / Portuguese → Turkish / Réus
Réus translate Turkish
211 parallel translation
As próprias testemunhas do Estado... ... não reconheceram os réus... em questão neste julgamento.
Savcının kendi tanıkları davalıların iddianamede yer alan suçun işlendiği mekanda bulunduklarını söyleyemedi.
Na ausência de provas convincentes do corpus delicti, eu proponho que esta acusação seja anulada, e que as acusações contra os réus sejam retiradas.
Ceset ya da cismani delil bulunmadığına göre bu iddianın kayıtlardan çıkartılmasını ve davalılar hakkındaki suçlamaların düşmesini talep ediyorum.
Acho que esta fraude é produto de alguma mente... ... envenenada com hostilidade contra estes réus!
Bence bu mektup davalılara kötülük etmek isteyen... hatıram... hasta ruhlu birinin uydurması!
Achamos que no caso das pessoas do estado contra os réus... ... acusados do assassinato do Joseph Wilson, como consta do processo.
İddianamede Joseph Wilson'ın ölümünden sorumlu tutularak cinayetle yargılanan sanıklar hakkında aşağıdaki karara vardık.
Não houve indiciamento por escrito... contra os réus.
Savunmaya yazılı bir iddianame hiç verilmedi.
Reis, Primeiros Ministros, Arcebispos e mesmo advogados já ficaram no banco dos réus.
Krallar, başbakanlar, başpiskoposlar, hatta avukatlar aynı şeyi yaşamıştır.
Espero que se saia tão bem no banco dos réus.
Umarım mahkemede de aynı şekilde iyi olur.
... e a Coroa provará que Sasha Ismail, o acusado no banco dos réus, não era apenas um abutre que roubava as armas aos mortos nos campos de batalha do Norte de África, mas que, posteriormente, fez uma diabólica carreira no tráfico ilegal de tais armas,
Majestelerinin savcısı, sanık sandalyesinde oturan Sasha İsmail'in sadece Kuzey Afrika savaş alanındaki cesetlerin silahlarını soyan bir leş yiyiciden ibaret olmadığını, fakat daha sonra Cezayir'den Kenya'ya gelen yasadışı silah trafiğini de aynı amaçla meslek edindiğini kanıtlayacak
Se a polícia chegar agora vamos parar ao banco dos réus.
Eper polis şimdi gelirse her ikimiz de sanık sandalyesinde oluruz.
Este caso é incomum... já que os réus são acusados de crimes... cometidos em nome da lei.
Bu dava çok alışılmadık bir dava. Çünkü davalılar kanun adına işledikleri suçlarla itham ediliyorlar.
Assim, vocês, meritíssimos, como juízes do Tribunal... presidirão um julgamento... que sentará juízes no banco dos réus.
Dolayısıyla siz saygıdeğer hakimler, bu karşınızda oturan hakimleri yargılamak için burada bulunuyorsunuz.
No banco dos réus.
Sanıklar arasında.
Também apresento algumas medidas emitidas pelo mesmo decreto... cada uma assinada por algum dos réus... pelas quais centenas de pessoas foram presas e levadas para campos de concentração.
Ayrıca hepsi burada oturan sanıklar tarafından imzalanmış olan,........ yüzlerce insanın tutuklanmasını ve........ toplama kamplarına gönderilmesini sağlayan bir kaç belgeyi de sunmak istiyorum.
Meritíssimo... os réus julgados aqui hoje... não dirigiam pessoalmente os campos de concentração.
Sayın hakimler, bugün burada yargılanan sanıklar elbette toplama kamplarını bizzat yönetmediler.
Mas os documentos apresentados neste caso têm demonstrado... que os réus criaram e executaram leis... e armaram julgamentos... que enviaram milhões de vítimas aos seus... destinos.
Ancak size sunduğumuz belgelerin de gösterdiği gibi sanıklar milyonlarca kişinin ölmesine sebep olan....... kanunları biçimlendirdiler uyguladılar ve olaylardan sorumlu oldular.
Mas eu acho que foi errado... indecente... e terrivelmente injusto por parte da acusação... mostrar esses filmes neste caso... nesta sala... neste momento... contra os réus!
Savcılığın yaptığı birşeyi.. ... son derece.. ... yanlış ve adaletsiz bulduğumu söylemeliyim.
Mas o mais irônico de tudo é... que a acusação mostrou aqueles filmes contra os réus... homens que permaneceram no poder por uma única razão... prevenir que coisas piores acontecessem.
İşin en tuhaf kısmı da savcılığın bu filmleri, sadece bir tek sebep için görevlerinde kalmış tek düşünceleri bu olayları engellemek olan sanıklara karşı delil olarak sunmasıydı.
É fácil condenar um homem que está no banco dos réus.
Mahkemede bir insanı karalamak kolaydır.
E isto conclui a apresentação das provas documentais... contra os réus.
Sanıklara karşı sunmak istediğimiz son belge de....... tarafınıza sunulmuştur.
Os réus podem fazer suas declarações finais.
Tanıklar son ifadelerini verebilirler.
Apesar dos actos cometidos... não podemos dizer que os réus... são realmente responsáveis por crimes contra a humanidade. O que acha você, Dan?
İşlenmiş olan suçlar gözönüne alındığında, sanıkların gerçekten....... insanlık suçu işledikleri yorumunu yapmak pek olası değil.
Você falava de crimes contra a humanidade... e dizia que os réus não eram responsáveis pelos seus actos.
İnsanlığa karşı suçlardan bahsediyordun ve tanıkların yaptıklarından sorumlu olmadıklarını söylüyordun.
O tribunal estudou cuidadosamente o sumário... e encontrou nele... inúmeras evidências que confirmam... além de qualquer dúvida... as acusações contra os réus.
Mahkeme kayıtları dikkatle inceledi ve tanıkların işledikleri iddia edilen suçları hiçbir şüpheye mahâl vermeden kanıtlayan deliller buldu.
Mas o tribunal afirma... que os homens sentados no banco de réus são responsáveis pelos seus actos.
Onların yerine mahkeme heyeti tanık sandalyesinde oturan kişilerin yaptıklarından sorumlu olduklarını söylüyor.
Se ele e os outros réus foram seres perversos... se todos os líderes do Terceiro Reich... foram monstros sádicos e maníacos... então esses eventos não teriam maior importância moral... que um terremoto ou qualquer outro desastre natural.
Eğer o ve diğer tüm tanıklar alçak insanlar olsalardı ve Üçüncü Yönetim'in tüm liderleri sadist birer manyak olsaydı, tüm olanların ahlaki açıdan bir depremden veya..... bir diğer doğal felaketten farkı olmazdı.
Algo que o leva a crer que um ou todos os réus estejam inocentes?
Size birinin ya da bu üçünün masum olduğuna inandıracak herhangi bir şey oldu mu?
Os réus, todos eles, são acusados de homicídio e roubo de gado.
Davalılar, üçü de, cinayet ve hırsızlıktan suçlanıyor...
- O que está no banco dos réus.
- Hemen orada.
- Não, está no banco dos réus.
- Benim mekânımdasınız lordum.
Os réus são todos alemães.
Sanıkların hepsi Alman.
Informo o tribunal, de que os réus não estão autorizados... a fazer declarações.
Mahkemeye, sanıkların beyanat vermeye hakları olmadığını bildirdim.
Fiquei muito surpreendido pela aparência dos réus.
Sanıkların görünüşleri beni oldukça şaşırtmıştı.
Encontrei um dos réus, o Sr. Barker, uma vez numa reunião social.
Sanıklardan Bay Barker'la bir keresinde bir vesileyle tanışmıştık.
Starkey, é o defensor dos cinco réus?
- Bay Starkey, beşini de temsil edecek misiniz?
Os três réus são cidadãos australianos e como este país é agora uma sociedade autónoma eles podem ser julgados apenas pelo exército australiano.
Bu üç sanık Avustralyalı kişiler. Ve bu ülke de şimdi bağımsız bir devlet. Onları sadece Avustralya ordusu yargılayabilir.
Os réus, major, estavam a servir nos carabineiros Bushveldt uma unidade sob comando britânico.
Sanıklar Bushveldt Süvari Birliği'nde hizmet ediyorlardı. İngiliz komutasında olan bir birlik.
Réus Morant, Handcock e Witton são acusados do assassinato de um prisioneiro bôer chamado Visser.
Sanıklar Morant, Handcock ve Witton Visser ismindeki bir Boer mahkumu öldürmekle suçlanıyorlar.
Dois dos réus nem sequer estavam no forte Edward...
Sanıklardan ikisi Fort Edward'da bile değildi.
As instruções do capitão Hunt deveriam ser obedecidas o que remove qualquer insinuação de intenção maliciosa da parte dos réus.
Bu gerçek dava için şahitler tarafından kabul edilmiştir. Yüzbaşı Hunt'ın talimatlarına uyulması gerekiyordu ki bu da sanıklar tarafından kötü bir kasıt olmadığını açıkça destekliyor.
Que os réus levantem.
Davalılar ayağa kalksın.
Considerando todos os fatos apresentados. -. E após cuidadosa deliberaçção, considero os réus culpados.
İki avukatın da sunduğu iddaları göz önünde tutarak ve uzunca düşündükten sonra sanıkları suçlu buluyorum.
" Mas não o exponhas em público ou vais parar ao banco dos réus
" Ama sakın dolaşma mal meydanda yoksa hapse tıkarlar çabuk
Não serás testemunha desse julgamento. Estarás no banco dos réus com os teus amigos.
Arkadaşlarının yanında sen de ırkçı duyguları kabartmak suçundan suçlanıyor olacaksın.
Que quer dizer? Que eu e os senhores que estão no banco dos réus acreditamos que a sociedade sul-africana é plural, recebendo contribuições de todos os segmentos da comunidade.
Şunu demek istiyorum, ben ve sanık sandalyelerindeki beyler Güney Afrika'nın, halkın her kesiminin bileşimiyle oluşan çoğulcu bir ülke olduğuna inanıyoruz.
E porque parece ser o mais culpado dos réus... e tem precedentes... condeno-a entre seis meses a um ano... numa casa de correcção juvenil.
Sanıklar içinde en suçlu siz olduğunuz için ve daha önceden de dosyalarınız olduğu için Bu sebeplerle yılın 6 ayını ıslah evinde geçirmene karar verilmiştir.
Há sério risco de os réus fugirem desta jurisdição.
Sanıkların yargıdan kaçma riski var.
Os réus que se levantem e virem-se para o júri.
Sanıklar lütfen ayağa kalksın ve jüriye dönsünler.
Que os réus se levantem.
Sanıklar ayağa kalksın.
Os réus estão sob uma ordem judicial restritiva que os impede de actuarem como investigadores paranormais.
Sanıkların mahkeme emriyle paranormal araştırma yapmaları yasaklanmıştır.
Dr. Venkman... Pode dizer ao tribunal porquê o senhor e os outros réus cavaram um buraco na 1 ª Avenida?
Dr. Venkman lütfen mahkemeye söyler misiniz niçin siz ve arkadaşlarınız Birinci Cadde'ye büyük bir delik kazdınız?
Excelência, o promotor público fez várias afirmações quando a Sra. Chamberlain estava no banco dos réus.
Savcı Bayan Chamberlain'e kürsüdeyken bir çok ithamda bulundu.