Translate.vc / Portuguese → Turkish / Saber
Saber translate Turkish
122,244 parallel translation
Não vai querer saber.
Bilmek istemezsin.
Quer mesmo saber as características de um cofre Trako 5700?
Trako 5700 model kasanın teknik özelliklerini mi anlatayım ulan?
Temos questões sobre a morte dele e gostaria de saber se sabe algo.
Ölümüyle ilgili soru işaretlerimiz var ve bir bilginiz var mı diye merak ettim.
A única questão é saber se que tem motivo para isso.
Asıl soru şu, korkmak için bir nedeni var mı?
Ele... se quer saber, não foi assim tão bom.
Merak ediyorsan söyleyeyim, herif o kadar da iyi değildi.
O que quer que ainda não saibas, vais arranjar forma de saber.
Çözümünü şimdi bilmesen bile elbet bulursun.
- Nem queiras saber o valor das multas.
- Gecikme bedelleri inanılmaz.
Só estou à espera de saber se entregam na próxima semana.
Gelecek hafta teslim edebilirler mi, onun cevabını bekliyorum.
Se tu e a Ruth estão a planear algo, eu quero saber.
Ruth ile bir planınız varsa öğrenmek istiyorum.
Queria saber o que se passava.
Neler olduğunu öğrenmek istedim.
Mas não pode saber que vocês são casados.
Sizin karı koca olduğunuzu öğrenmemeli.
Não vai saber.
Öğrenmeyecek.
Não há forma de saber.
Bunu bilemeyiz.
- Queres saber porquê?
- Niye, biliyor musun?
Gostava de saber a sua opinião.
Fikrinizi duymak isterim.
E corrija-me se eu estiver errado, mas estou curioso para saber se estas contas falsas não foram criadas como uma espécie de teste para potenciais gestores financeiros.
Yanılıyorsam düzeltin ama merakımdan soruyorum acaba bu sahte hesapların düzenlenme nedeni yatırım uzmanlarını sınamak mıydı?
Quero saber a tua opinião.
Görüşünü merak ediyorum.
Então, quer saber o que nós fizemos?
Peki biz ne yaptık, biliyor musun?
Tenho de saber quais os teus planos em relação ao Byrde.
Byrde'le ilgili planını öğrenmek istiyorum.
Claro que os tenho. Mas gostava de saber porque os vou buscar.
Tabii ki var ama niye çıkarıyorum ki?
Ouve, eu não quero que o Three cresça a saber que o pai estava disposto a ser um assassino.
Three'nin, cinayete meyilli bir babası olduğunu bilerek büyümesini istemiyorum, tamam mı?
E só preciso de saber se ainda está vivo.
Hâlâ sağ olup olmadığını öğrenmem lazım.
Ele vai precisar de saber tudo.
- Her şeyi ona anlatman gerek.
Como é que vou saber quem ele é?
Kim olduğunu nereden anlayacağım?
A história é boa, mas temos de a saber vender.
Tamam, güzel, ama daha da inandırıcılık katmalıyız.
Preciso de saber se alguém é compatível com o Kevin, caso seja preciso.
Lazım olursa, kocanızla hanginizin aynı kan grubuna sahip olduğunu bilirsek iyi olur.
- Como podia eu saber?
- Nereden bilebilirdim ki?
- Não queres saber.
- Bilmek istemezsin.
- Quero mesmo saber.
- İstiyorum ama.
Vai saber-se de qualquer forma, John.
Zaten hepsi ortaya çıkacaktı John.
Deves saber do que falo.
Az çok sen de biliyorsundur.
Queríamos saber se podíamos fazer a festa na pousada.
Partiyi otelde verelim diyoruz.
Não tenho de saber o resto.
Gerisini bilmeme gerek yok.
- Queres mesmo saber?
- Bilmek istiyor musun gerçekten?
Eu já devia saber.
Nasıl bilemedim.
Kevin, já deves saber que não faço aquilo que não quero.
Şimdiye kadar öğrenmiş olman lazım Kevin, içimden gelmese yapmazdım.
- Como vou saber?
- Ne bileyim amına koyayım?
Só há uma maneira de saber.
Öğrenmenin tek bir yolu.
Deus, dá-me a serenidade para aceitar aquilo que não posso mudar, a coragem para mudar aquilo que posso e a sabedoria para saber a diferença.
- Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve aradaki farkı bilmek için akıl bahşet.
Ficam a saber que aquele tampo de sanita é meu.
Hepiniz bilin diye söylüyorum, o benim klozet kapağım.
E agora percebo que querias saber a verdade sobre o acidente.
Ve şimdi kazayla ilgili gerçeği de bilmek istediğini fark ettim.
Deve saber a cor das meias que uso.
Muhtemelen şu an hangi renk çorap giydiğimi biliyordur.
Só gostava de saber que provas convenceram um juiz a assinar um mandado para uma operação tão grande.
Yargıcı böyle kapsamlı bir operasyon için mahkeme emri çıkarmaya hangi delil ikna etti, merak ediyorum.
Eles têm de saber que não matei o Marco!
Marco'yu benim öldürmediğimi kafalarına sok yeter!
Quem me dera saber.
Keşke bilsem.
Mas eu queria saber o que estava lá a fazer.
Ama şunu merak ediyorum siz niye oradaydınız?
Será que quero saber como fizeste isto sem me acordar?
Beni uyandırmadan bunu nasıl... yaptığınızı öğrenebilir miyim?
- Jasper, não. As pessoas têm o direito de saber que estão a trabalhar em vão.
İnsanların bir hiç uğruna... çalıştıklarını bilmeye hakları var.
Tens de saber que um sorteio aleatório é arriscado.
Rastgele isim çekmenin riskli olduğunu bilmen gerekir.
O senhor é o soldado, não devia saber?
Sen askersin. Bilmen gerekmez mi?
- Quero lá saber.
- Kimin sikinde ki?