Translate.vc / Portuguese → Turkish / Sar
Sar translate Turkish
97,884 parallel translation
Quero abraçar-te, mas não posso abraçar isso.
Sana sarılmak isterim, ama bu şekilde değil.
Não sei o que pensas que estás a fazer, mas vou lá fora fumar e se tiveres coragem de aparecer, vou dar-te uma sova.
Ne yaptığını sandığını bilmiyorum, ama sigara için dışarı çıkıyorum, poponu gösterecek cesaret varsa, onu burdan Houston'a tekmeleyeceğim.
Ainda penso que preciso de andar com a varinha e quero saber o que há no tecido que a envolve.
Hala, o çubuğu yanımda taşımam gerektiğini düşünüyorum ve sarılı olduğu kumaşta ne yazdığını öğrenmek istiyorum.
Podes causar um pouco de dano ambiental.
Çevresel hasarlara tepki verir. Dışarı çıkıp biraz zarar verebilirsin.
Tinha olhos amarelos, pêlos em todos os lados e... atacou-me com os dentes, como um cão selvagem.
Sarı gözleri vardı... saç her yerde, ve... Bana bir tür yabani köpek gibi dişlerle geldi.
Olá. - Dava-te um abraço, mas... - Não é preciso.
Selam, sana sarılırdım ama...
Agora, aceito o abraço.
Artık sarılabilirim.
É por isso que estiveste lá fora durante cinco minutos a decidir se entravas ou não e falavas sobre o que estás a passar? - Estava a falar ao telemóvel.
Bu yüzden mi beş dakikadır dışarıda durup içeri girip girmeme konusunda ve isteyip istememe konusunda kendinle mücadele ediyorsun?
Uso-os para conservar restos de comida.
Kalan yemekleri onlara sarıyorum.
Então vai expulsar-nos?
Ne yani, bizi öylece dışarı mı atacaksın?
E, se fosses como eu, devias ter embrulhado o original em papel alcalino, tê-lo posto numa caixa e guardado para futuras gerações.
Sonra da, eğer benim gibiysen orijinal parçayı, asitsiz bir kağıda sarıp gelecek jenerasyonlara verilmek üzere bir kutuya kaldırırdın.
Embrulhado em papel para sempre.
Sonsuza kadar bir kağıda sarılmış halde.
Fiz questão de embrulhá-las em papel alcalino e guardá-las em caixas.
Onları tabii ki asitsiz kağıda sarıp, kutulara kaldırdım.
Achas que a loura não quer o papel principal?
Sarışının başrolü kapmaya çalışmadığına emin misin?
Foi por isso que eu não estava no escritório.
Bu yüzden dışarıdaydım.
Os estranhos estão de fora como um polegar ferido.
Dışarıdan gelenler kabak gibi ortada görünürler.
Tristan estava fora o fim de semana, num simpósio.
Tristan bir sempozyum için dışarıda olacaktı.
Ou, se quiser, podemos escoltá-lo.
Ya da dışarıya kadar size eşlik ederiz.
- Como é que me livro disto?
Dışarı böyle çıkamazsın.
- E um deles saiu.
Ve onlardan biri dışarı çıkmış.
Não se vestiu para sair.
Dışarı çıkacakmış gibi giyinmemiş.
- E nós estaremos lá fora.
- Ve biz de dışarıda olacağız.
Está muito escuro.
- Dışarısı çok karanlık.
Para deixar o espírito sair.
Ruhu dışarı atmak için.
Depois, eles abraçaram-se.
Ve sonra sarıldılar.
Sair de lá para cá, para apanhar a Diana.
Dışarıdan oraya git böylece Diana alabilir.
O Zerstoerer já se ligou com a Eve no teu apartamento... por isso, lá não pode ser.
Zerstoerer, Havana ve senin çatı katına bağlandı, Bu yüzden dışarı.
Agora vou sair daqui e dar-lhe um ensaio de porrada.
Dışarı çıkıp ağzını yüzünü dağıtacağım.
- A Gretchen ainda não chegou. Marca uma reunião com o Jeremy Cohen.
Yani Gretchen hâlâ dışarıda ve Jeremy Cohen'la toplantı ayarlamana ihtiyacım var.
Porque não falas com a pessoa que o colocou naquela situação?
Peki niye onu dışarı çıkaran adama gitmiyorsun? Ne?
Porque a palavra da mulher que o condenou vale mais do que a do homem que o libertou.
Çünkü Mike'ı içeri tıkan kadının bir sözü onu dışarı çıkartan adamın bin sözünden değerli.
Porque depois de eu sair, cumpri a minha promessa e tentei fazer algo de bom.
Çünkü dışarı çıkar çıkmaz jüriye verdiğim, iyi şeyler yapmaya çalışma sözünü tutmak istedim.
Por isso, guarda a tua sabedoria para ti. Porque eu estou mesmo aqui para ajudar pessoas, não só para lhes lembrar do mundo cruel que há lá fora.
Aklını kendine sakla çünkü ben insanlara yardım etmek için buradayım dışarıda zalim bir dünya olduğunu söylemek için değil.
Saia lentamente com as mãos no ar.
Ellerin havada yavaşça dışarı çık.
Limpe-se e venha ter comigo lá fora.
Üstünü başını temizle. Benimle dışarıda buluş.
Todos para a rua.
Herkes dışarı! Hemen!
- Percebido.
Anladım ama dışarıda intihar yeleği giymiş bir adam var.
Algum tecido, provavelmente o intestino, furou a parede abdominal.
Muhtemelen bağırsağın, kas duvarından dışarı çıkmış.
Estou aqui fora, à chuva, com as entranhas penduradas, literalmente, com roupa de uma mulher morta num saco da roupa suja.
İşte ben de yağmurda bağırsaklarım resmen dışarıda durmuş kirli çamaşır torbasında ölü bir kadının giysilerini tutuyorum.
Se a abríssemos, saía gosma roxa de dentro.
Sanki onu kesip açsak, dışarı mor yapışkan sıvı çıkacak gibi.
- Indio, para oriente na 10.
- Indio, 10 doğudan dışarı.
Preciso de estar lá fora, a seguir a minha paixão.
Benim dışarıda, tutkumun peşinde gidiyor olmam lazım.
Volta a sair com ele e obriga-o a comprar-me um prédio de escritórios.
Adamla yine dışarı çık ki bana bir ofis satın alsın.
Tecnicamente, as regras do eBay dizem que não devemos colar links de sites externos.
Teknik olarak eBay kurallarına göre, dışarıdaki bir siteye bağlanmamamız gerekir.
Assim, a Sophia seria a única com links para sites externos.
Bu durumda, dışarıdaki bir sitenin linkini paylaşan tek kişi Sophia olur.
Vamos lá fora...
Dışarı çıkıp... - Hayır!
Acho que anda por aí um agente secreto sem disfarce.
Sanırım dışarıda foyası ortaya çıkmış gizli bir ajan var.
"Sai."
"Çık dışarı."
A minha pickup está mesmo à porta.
Kamyonetim hemen dışarıda.
Se volta a abrir a boca nesta sala, será retirado.
- Bir daha konuşursan dışarı çıkarılacaksın.
Se vou sozinho, rir-se-á de mim.
Oraya tek başıma gidersem gülerek kapı dışarı edecektir.