Translate.vc / Portuguese → Turkish / Saraya
Saraya translate Turkish
643 parallel translation
Gosto muito deste palácio.
Bu saraya bayıldım.
Não quero ninguém no palácio esta noite.
Hiç kimseyi bu gece saraya sokmayın.
Não é o caminho para o palácio.
Bu saraya giden yola hiç benzemiyor.
Entrarão no palácio e a resgatarão?
Saraya gizlice girip kızı mı alacaksınız? Elinizde ne var?
Devemos disfarçar-nos se vamos entrar no palácio.
Eğer saraya gireceksek kılık değiştirmeliyiz.
Desta vez, entraremos no palácio!
Bu sefer saraya giriyoruz.
Ao palácio!
Saraya.
Ao palácio!
Saraya!
O povo avança sobre o palácio do czar.
Yakıyorlar, yağmalıyorlar ve saraya doğru yürüyüp Çar'ı görmek istiyorlar!
Olhe, deixe-me levá-la de volta ao palácio.
Bak, bırakta seni saraya götüreyim.
- Então tem de regressar ao palácio.
- O zaman saraya geri dönmelisin.
Não estiveste em palácio?
Daha önce saraya geldin mi?
- Irei a palácio procurar justiça.
Saraya gidip hükümdar Mustafa'nın adaletine sığınacağım!
Todos os maltratados por Mustapha, nos sigam agora a palácio.
Şimdi 20 yıldır dolandırıcı Mustafa'nın ayağı altında ezilenler bizimle saraya gelsin.
Mas, com a condição de te comprometere a vir ao Palácio.
Bu durum sizin saraya gelmenizi sağlamak için.
Vou para o palácio hoje à noite, receber as instruções do Faraó.
Bu gece Firavun'dan talimatları almak için saraya gideceğim.
E agora só me resta passar o tempo com as cerimônias da vitória, alegres espetáculos cômicos, para o deleite da Corte.
Artık saraya yakışır bir şekilde, törenlerle, komik tiyatro gösterileriyle eğlenmenin zamanı geldi.
Lá ia o Lorde Eneias, sobrinho do Rei Príamo, a caminho do palácio, onde o futuro de Tróia estava a ser estudado pelo conselho real.
Kral Priam'in yegeni, Lord Aeneas saraya dogru yola çikmisti o sirada, sarayda kraliyet meclisi Truva'nin gelecegini tartisiyordu.
Só lhe pergunto isto porque tenho de ir ao palácio.
Bu sorulari sormamin sebebi saraya gitmem gerektigi için.
Temos de voltar para o palácio.
Saraya geri dönmeliyiz, Andraste.
Ainda tem esperanças de que eu não vá ao palácio?
- Hala saraya gitmeyecegimi umuyorsun.
- Ele veio ao palácio.
- Saraya geldi.
Para o palácio!
Saraya!
Homens de Esparta, para o palácio!
Spartalilar, saraya!
Mais tarde, sua bagagem será levada para o palácio.
Valizleriniz saraya daha sonra taşınacak.
Não para o palácio.
Saraya değil.
Desde a noite do grande banquete, ele se trancou no palácio rejeitando todos que queriam falar-lhe recusando-se a dormir ou a se alimentar procurando em muitos livros, só para largá-los em desespero.
Ziyafet gecesinden bu yana, saraya kapandı kendisiyle konuşmak isteyenleri geri çeviriyor uyumak istemiyor, yemek yemiyor kitapları karıştırıp duruyor, sonra da ümitsizce kenara itiyor.
Voltem todas para o palácio.
Hepiniz saraya dönün.
- Ajuda-los voltando para o palácio.
- Saraya geri dön.
Desde que a minha irmã te trouxe para a corte que te amei, te criei com o meu próprio filho, porque vi em ti... um valor, uma grandeza superior à dos outros homens.
Kızkardeşim seni saraya getirdiğinden beri seni sevdim, destekledim, seni kendi oğlumdan öte tuttum, çünkü sende... diğer insanlardan büyük bir değer ve yücelik gördüm.
Claro! Nunca foste a uma corte?
Evet, hiç saraya gitmedin mi?
Quanto aos netos, mandarei o carpinteiro real começar a construir os berços amanhã.
Ve torunlara gelince. Yarın beşiğe başlamaları için saraya oymacılar alacağım.
O presidente Wilson jamais teria chegado à Casa Branca se não fosse o seu apoio dado durante a guerra e o seu desempenho como secretário de Estado.
Eğer destek vermeseydiniz ve onun dışişleri bakanı olmasaydınız Başkan Wilson ne Beyaz Saraya girebilirdi ne de savaşı kazanabilirdi.
Apenas grandes soldados podem entrar naquela grande Casa Branca... onde o Sr. Abraham Lincoln vive.
Top Soldier, çalım satarak yürüyüp, Başkan Abraham Lincoln'ün yaşadığı büyük ve kutsal Beyaz Saraya gidecek
Instigando uma nação de telespectadores até à histeria, para nos levar de roldão até à Casa Branca com poderes que farão com que a lei marcial se pareça com anarquia.
Tüm ulusu televizyon başında histeriye sürükleyip, Bizi Beyaz Saraya taşımaları için. Sıkı yönetimi anarşi gibi göstermemizi sağlayacak güçlerle!
- Abriremos caminho com compras.
- Alışveriş yaparak saraya gideceğiz.
Não chegou ao palácio.
Saraya bile ulaşamamış.
Paolo, vai esta noite para o nosso palácio em Palermo.
Paolo, bu gece Palermo'daki saraya yerleşeceksin.
Esse é o objectivo da minha missão que me deu a honra de o conhecer a si e é sua família neste palácio.
Bu benim görevim böylece sizi ve ailenizi tanıma ve bu muhteşem saraya gelme şerefi bana bağışlanmış oldu.
E uma noite, os moradores da vila... marcharam em direção ao castelo... carregararam o seu antepassado até o jardim e o queimaram.
Ve bir gece, köyün insanları saraya yürümüş senin atanı bahçeye sürüklemiş ve yakmışlar.
- De volta ao castelo.
- Saraya dönüyoruz.
Se fizéssemos dela uma prostituta... e a mantivéssemos no palácio ela continuaria bonita?
Eğer onu fahişemiz yapıp saraya götürsek ve orada kalsa, güzel olarak kalır mı?
Não quisemos ir ao palácio.
Saraya gitmek istemedik. Bu resmi değildi, ama ciddi bir durumdu.
Não tenho aqui os ingredientes mas, se voltar para o palácio, faço-lhe um B e S.
Malzememiz yok, Gordon Paşa. Ama eğer saraya gelecekseniz, Size B ve S yaparım.
Mande-os regressar sem mim.
Saraya bensiz dönsünler.
Em 1792, em tempos da Revolução Francesa o povo de Paris assaltou o palácio forçando a fuga do rei.
1792'de, Fransız Devrimi döneminde Parisli'ler saraya saldırdı ve kral ile kraliçeyi kaçmaya zorladı.
Eu ia ao palácio.
Ben de saraya gidiyordum.
A minha proposta convir-lhe-á, assim como ao governo e ao Palácio.
Benim fikrim size ve hükümete ve saraya uyacaktır.
Senhor!
Efendimiz, soylu Laertes saraya geldi bu yakında.
E mate seus piolhos.
Saraya gidiyor.
É uma designação importante.
Bu, saraya tanınmış önemli bir ayrıcalıktır.