English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Seattle

Seattle translate Turkish

2,411 parallel translation
"Melhor hambúrguer de Seattle".
- "Seattle'ın En İyi Hamburgeri."
KCMU. A reportagem rock de Seattle.
KCMU Seattle'ın kasıp kavrulduğuna dair bir rapor.
Na verdade, o cenário sempre foi óptimo em Seattle.
Gerçeği söylemek gerekirse, Seattle'da hep büyük olaylar olmuştur.
O meu nome é Cameron Crowe e era um jornalista rock quando me mudei a primeira vez para Seattle, em meados de 80.
Ben Cameron Crowe, 80'lerin ortalarında Seattle'a ilk taşındığımda Rock gazetecisiydim.
Em qualquer noite em Seattle, não era difícil encontrar o Stone e o Jeff nalgum local a ouvir música ao vivo.
Seattle'da herhangi bir gece canlı müzik dinlemek için dışarı çıktığınızda Stone ve Jeff'le karşılaşmamanız neredeyse mümkün değildi.
Havia dezenas de grupos em Seattle, mas todos se conheciam e toda a gente falava da nova banda do Jeff e do Stone, os Mother Love Bone, e o seu espantoso e carismático vocalista.
Seattle'da onlarca grup vardı, ama hepsi birbirlerini biliyordu ve herkes Jeff ve Stone'un yeni grubu olan Mother Love Bone'dan ve onların karizmatik solistlerinden bahsediyordu.
Acho que se eu e o meu pai não tivéssemos uma relação tão atribulada naquela altura, provavelmente teria saído de Seattle.
Eğer o dönem babam ile o kadar tartışmalı bir ilişkim olmasaydı büyük ihtimal Seattle'ı terk etmiştim.
Em Seattle, sinto que sou uma espécie de miúdo novo e... Vou ser um miúdo novo por uns tempos.
Seattle'da kendimi yeni çocuk gibi hissediyorum ve bir süre için böyle olacağım.
Sou a Tabitha Soren com o "MTV News." Os Pearl Jam serão a segunda banda de Seattle num mês, a entrar para o top de álbuns pop da Billboard em número um, na próxima semana.
Pearl Jam önümüzdeki hafta bir ay içerisinde Billboard pop albümleri listesine ilk sıradan girecek olan ikinci Seattle grubu.
Uma jovem que se manteve à porta de casa em Seattle, com as lágrimas a escorrerem-lhe pela cara disse :
Bir genç Seattle'daki evinin önünde durup yüzünde yaşlarla şunu demiş,
Quase um ano depois de começarem a luta com a Ticketmaster, os Pearl Jam mantêm-se sozinhos entre as principais bandas rock que se poderiam ter juntado ao grupo no seu boicote, mas nunca o fizeram.
Ticketmaster'la mücadelesine başlamasından yaklaşık bir yıI sonra, Pearl Jam önemli rock grupları arasında yalnız kalıyor bu rock grupları boykotunda Seattle'Iı bu gruba katılabilirlerdi ama hiçbir zaman katıImıyorlar.
Mudei-me para Seattle em 1983 e acho que tudo o que queria fazer nessa altura era viver numa cidade maior onde havia mais pessoas como eu, mais cultura, concertos punk-rock e se quisesse podia ver um bom filme.
1983 yıIında Seattle'a taşındım, ve o noktaya kadar tüm yapmak istediğim daha büyük bir şehirde yaşamaktı çünkü orada bana benzeyen insanlar vardı daha fazla kültür ve bir punk-rock gösterisi vardı. Eğer gidip iyi bir film görmek istiyorsam,
Lutei e passei por aquilo e desisti de tocar música durante algum tempo, regressei a Seattle e disse :
Böyle bir süreçten geçerek çabaladım, çalmayı bir süreliğine bıraktım, Seattle'a döndüm ve Yapamıyorum, benden bu kadar dedim. "
Regressávamos de uma visita à minha tia, em Seattle.
Seattle'daki halamı ziyaretten dönüyorduk.
Deixei Seattle, deixei os meus amigos, deixei tudo o que amava para estar aqui contigo.
Seattle'dan ayrıldım, arkadaşlarımdan ayrıldım, yanında olabilmek için sevdiğim her şeyden vazgeçtim.
Falhou a missão em Seattle.
Seattle'daki görevini yerine getirmemiş.
Desapareceste como uma baforada de fumo em Seattle.
Seattle'da duman gibi iz bırakmadan yok oldun.
Então eu me mudei para Seattle por esse imbecil.
Sonra o budala için Seattle'a taşındım.
Seattle
Seattle.
Tem ficado com mais cabelos brancos que nuvens numa tarde de Inverno.
Saçların yıllardır Seattle'daki 5 Mayıs kutlamalarından daha gri durumda.
Bem, isso parece difícil de acreditar, porque eu ia rumo a Seattle vindo de Detroit. Então não há como possa estar nesta porra de Concord, New Hampshire.
Buna inanmakta zorlanabilirim çünkü ben Detroit'ten Seattle'a doğru gidiyordum ve lanet New Hampshire Concord'ta olmama imkan yok.
De Seattle, Salt Lake, Denver, Chicago e daqui.
Seattle, Salt lake, Denver, Chicago ve burası.
A Terry está em Seattle.
Terry Seattle'a uçtu.
Polícia de Seattle.
Selam, Seattle polisiyiz biz.
Um dia após a estreia, ele ofereceu-se como voluntário num abrigo em Seattle.
Film çıktıktan sonraki gün Seattle'daki barınağa zaman ayırmaya başladı.
Os velhotes de Seattle ficaram encantados quanto baste.
Seattle'ın ihtiyarları gayet büyülenmiş görünüyordu.
A 25 dias das eleições, o mayor Lesley Adams, que vai no terceiro mandato, tem uma ligeira vantagem sobre o vereador e candidato, Darren Richmond, na corrida para mayor de Seattle...
Seçimlere 25 gün kalmışken üç dönemdir belediye başkanı koltuğundaki Lesley Adams seçimlerde, rakibi şehir meclisi başkanı Darren Richmond'a karşı yarışı az farkla önde götürü- -
Vocês são Seattle, a verdadeira Seattle, etc. "
"Bu şehri makinistler kurmuştur. " Sen Seattle'sın, gerçek Seattle... falan filan. "
Quando a cimeira da OMC foi planeada para Seattle, a Administração esperava que fosse um triunfo para Bill Clinton nos últimos meses da sua presidência.
Dünya Ticaret Zirvesi Seattle'da düzenleneceği zaman hükümet açıkça bunun başkanlığındaki son ayda olan Bill Clinton için bir zafer olacağını umuyordu.
Em 1999, dezenas de milhares de pessoas convergiram para Seattle para protestar contra a OMC e o seu efeito sobre o ambiente e o trabalho.
1999'da on binlerce insan Seattle'da W.T.O'nun çevre ve işçiler üzerindeki etkilerini protesto etmek için bir araya geldi.
Conheci essas pessoas em Seattle e fui apresentado a um grupo maior de indivíduos.
Onlarla Seattle'da tanıştım ve daha büyük bir grubun parçası oldum.
Estávamos ali com as nossas roupas escuras, na baixa de Seattle, rodeados de empresas que espalhavam devastação e destruição pelo planeta, e decidimos ir em frente.
Kaldırıma dön! Siyahlar içinde işte buradayız. Seattle'ın merkezi dünyaya zarar veren onu bir enkaza dönüştüren şirketlerle dolu.
Depois da cimeira da OMC, decidi mudar-me para Eugene para manter o contato com algumas das pessoas de Seattle.
W.T.O.'dan sonra Eugene'e taşınmaya karar verdim. Seattle'da tanıştığım insanlarla bağlantımı koparmamak için.
Só não entendo porque é que Seattle precisa de mais um centro comercial.
Seattle bir tane daha şatafatlı alışveriş merkezini n'apsın, anlamıyorum.
Desculpem, senhores, sou o detetive Holder, da Polícia de Seattle.
Pardon, beyler. Seattle emniyetinden Dedektif Holden ben.
Seattle All Stars.
Anlayamadım? Seattle All-Star kampanyası.
O senhor é o porta-voz dos Seattle All Stars.
- Seattle All-Stars'ın sözcüsüymüşsün.
A história desta casa é a história de Seattle.
Bu locanın hikâyesi Seattle'ın hikâyesidir.
Somos da Polícia de Seattle.
Seattle Emniyeti'nden geliyoruz.
- Polícia de Seattle. Não sei quem a deixou entrar, mas tem de sair, já.
Girmenize kim izin verdi bilmiyorum ama hemen çıkmanız gerekiyor.
Por agora, e acima de tudo pelo povo de Seattle, temos de respirar fundo e manter a nossa rota.
Fakat şimdilik en önemlisi de Seattle halkı için derin bir nefes almalı ve yolumuzda ilerlemeliyiz.
Aqui estamos nós, a poucos dias do nascimento do projeto de renovação da orla de Seattle.
Seattle Limanı yenileme çalışmalarına sadece günler kaldı, arkadaşlar!
No primeiro Dia de São Valentim que passaram juntos, o Marshall e Lily iam ver o "Sintonia do Amor".
Açıklayayım. İlk Sevgililer Günü'nde Marshall'la Lily Sleepless in Seattle filmini izlemek üzerelermiş.
Era o médico no "Seattle Med", certo?
Sen Seattle Tıp'taki çocuksun, değil mi?
Realizei o filme "Não Digas Nada"
Say Anything " adlı filmi çekmiştim, ve bir sonraki filmimi burada Seattle'da çekmek için sabırsızlanıyordum.
e estava ansioso por fazer o próximo, aqui em Seattle, e iria ter aquela mistura de músicas que eu adoro.
Filmin benim sevdiğim müziklerden oluşan bir şarkı listesi olacaktı.
A tua mãe decidiu meter-se no carro e ir a Seattle para...
Annen arabaya atlayıp Seattle'a gelmeyi karar...
Então ela mudou-se para Seattle e o Andre chamou-me para comer sushi...
Sonra arkadaşım Seattle'a taşındı.
É a sua primeira vez em Seattle?
Seattle'a ilk kez mi geliyorsunuz?
Só passei por cá, para saudar o "rei de Seattle"
Az önce Seattle'ın kralıyla kadeh tokuşturdum.
- A senhora não pode estar aqui.
Seattle polisi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]