Translate.vc / Portuguese → Turkish / Sel
Sel translate Turkish
678 parallel translation
" As minhas lágrimas eram como granizo que me escorria pelo rosto
"Sel gibi yaşlarla ıslandı yanaklarım"
O que quer que aconteça esta noite, incêndio ou dilúvio, amanhã mando despedir este homem.
Bu gece, yangın, sel ne olursa olsun, o adamı yarın kovacağım.
Nem que haja outra enchente... esta casa continuará firme em seus alicerces.
- Şüphen olmasın. İkinci bir sel baskını olsa bile, bu ev sağlam temeli ile her zaman ayakta duracaktır.
Ficará do jeito que está até a enchente vir.
- Bu sözünü unutma. - Sel basana kadar kalacaksın.
- Até ela vir.
- Sel basana kadar.
Prometa que ficará como está até a enchente chegar.
Bu sözünü unutma. Sel basana kadar kalacaksın. Sel basana kadar.
pois, no meio do turbilhão da vossa paixão, deveis guardar a doçura, capaz de conferir suavidade.
Duyduğun coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa, onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın.
As enxurradas levaram tudo. excepto eu e a minha irmãzinha Nan.
Sel bastı, götürdü, ben ve kızkardeşim Nan hariç.
Há inundações e tempestades que rolam por baixo do ombro de uma montanha.
Dağ yamacından gürül gürül akan sel şeklinde olanı vardır.
Às dezenas, centenas e milhares, torrentes intermináveis de homens, bestas e fardos - e mesmo inúmero gado - desembocaram na Avenida das Esfinges.
Onlarcası, yüzlercesi, binlercesi, bitmek bilmeyen bir insan, hayvan ve bir o kadar sığır, sel halinde,
Choveu muito naquela noite
# O gece yağmur sel oldu aktı #
Seria uma bênção se... se essa gente... desaparecesse.
Bir sel onları yeryüzünden silip götürse bu ülke için bir lütuf olurdu.
Chamar ressaca a isto... é como chamar ao Dilúvio de Johnstown... chuvisco ligeiro.
Eğer bu baş ağrısıysa... Johnstown'daki sel baskını için... yaz yağmuru demen lazım.
O Sena inundou as margens, submergindo milhares de casas na zona ribeirinha.
Seine nehri taşmış ve alçak yerlerdeki binlerce evi sel basmış.
"Do teu lado, um fluxo curativo" "Seja a cura dos nossos pecados"
"İyileştirici bir sel olsun, günahlarımı temizlesin."
Dois bebés novos. Uma inundação.
İki yeni bebek, bir sel basması.
O noivo foi atrasado pela inundação em Baker Flats... assim o casamento atrasou-se duas horas.
Damat Baker Flats'ta sel yüzünden mahsur kaldı o yüzden de düğün geç başladı.
Eu disse dia chuvoso, não inundação.
Hey, Yağmurlu gün için dedim, sel için değil.
Vá, não se faz isso na sel... Não!
Ormanda biz bunu yapmayız.
Na sua cara os cabelos são ouro em guerra que o vento do mar e o sol combatem em vão.
# Saf altından bir sel gibi Kaşlarına dökülür saçları # # İmbat, deniz ve güneş Çekişir birbiriyle bir dokunuş uğruna #
É uma avalanche!
Adeta bir sel, bir çığ.
Ouve, lembras-te daquela grande inundação?
Dinle. Şu büyük sel baskınını hatırlıyor musun?
Já lhe disse, isto é um voo com fins de caridade transporta plasma sanguíneo e equipamento de emergência para as vítimas das inundações de Rovigo, em Itália.
Size söylüyorum bu İtalya Rovigo'daki sel felaketi kurbanlarına kan, plazma ve acil yardım malzemeleri yetiştirmeye çalışan acil bir uçuştur.
Se eu quiser notícia ruim lerei sobre Noé e o dilúvio. Diga, Avram.
Kötü haber istersem, Nuh ve sel hikayesini okurum.
Os stocks de 5 Pfennig que foram destruídos na grande tempestade.
Sel felaketinde tamamen yok olan 5 Fenik pulları. - Tayfun yardımlaşma pulu!
Tem havido muitas inundações.
Çok fazla sel oldu.
Mesmo que haja inundações, que o gado se espante ou que os índios nos ataquem, terá sempre comida e café quente.
Bakın, sel de olsa, sürüleriniz de dağılsa, donsanız da... Kızılderililer kafa derinizi yüzse de... daima kap kap yemeğiniz ve sıcak kahveniz hazır olacak.
Para onde, para a fossa inundada?
- Nereye götürdün? Sel baskını sonucu kapanan çakıl ocağında mı?
E sobretudo quando partimos, as pessoas irromperam em lágrimas.
Gözyaşlarının sel olduğu bu ortamdan derhal uzaklaştık.
O nome dela não era Idê... e não foi na inundação, mas sei como é...
Ama adı Hürriyet değildi... ve sel de yoktu, ama ne istediğini...
Chamo-me Sel e o meu planeta é Saturno.
Adım Sel, gezegenim Satürn.
Dentro desta inundação os visionários brilharam
Bu sel içinde önsezili kişinin parıltısı
A minha mente é uma torrente impetuosa... de regatos de pensamento... despenhando-se em cascatas de alternativas criativas.
Kafamdakiler, düşünce nehirlerinden... azgın dalgalarla taşıp... yaratıcı alternatif şelaleler şeklinde dökülen kudurmuş bir sel gibi.
Fique atento, em caso de incêndio, inundação ou outros desastres...
Gözcülük yaparsın, değil mi? Yangın, sel ya da tanrının gazabına karşı.
E se fecha quando nos alagamos.
Evi sel basana kadar da kapanmaz artık.
Floods, locusts and tornadoes
* Sel, çekirge istilası ve hortum *
Floods, locusts and tornados
* Sel, çekirge istilası ve hortum *
We could bear floods and fire
* Sel ve yangını göğüsleyebilirdik *
- Gosto da ideia da inundação.
- Ani sel fikrini sevdim.
Normalmente um cataclismo natural. Uma geada, uma inundação, grandes chuvas.
Ah, genellikle bir doğal afet- - bir donma, bir sel, büyük bir yağış.
- Quer dizer algo à Cidade da Cheia?
- Sel Kenti'ne söyleyeceğiniz şey var mı?
- Que quer dizer com Cidade da Cheia?
- Sel Kenti de ne demek?
Imaginou também que houve grandes inundações, e erupções vulcânicas em toda a Terra ao mesmo tempo.
Ayrıca, o dönemde, Dünya'nın her yerinde birçok sel baskını ve volkan patlamaları olduğunu farz etti.
Não há provas geológicas para inundações e erupções vulcânicas, há 3500 anos atrás.
3500 yıl öncesine ait sel baskını ya da volkan aktivitelerine dair bir kanıt yok.
Os computadores mostram com sucesso, os climas de outros planetas, predizem a morte das florestas, terras de plantação crestas, a inundação de cidades costeiras, refúgios ambientais, propagação de grandes desastres no próximo século, a menos que mudemos os nossos métodos.
Diğer gezegenlerin iklimlerini başarıyla açıklayan bilgisayar modelleri gelecek yüzyıl için, orman ölümleri çölleşmiş tarlalar, kıyı şehirlerinde sel baskınları çevresel mülteciler her tarafa yayılmış felaketler öngörüyor yaklaşımımızı değiştirmediğimiz sürece.
Secas, inundações, tempestades, guerras, sismos, erupções vulcânicas, epidemias.
Kuraklık, sel, fırtına, savaşlar depremler, volkan patlamaları, salgınlar
E uma luz solar intensa entra pela janela.
Ve yoğun günışığı içeri sel gibi akıyor.
Uma inundação!
Korkunç bir sel felaketi!
Lama, inundações, inferno, ou águas altas.
Çamur, sel veya su taşkını...
- Desde que não apanhemos uma constipação.
- Şayet sel olmazsa.
Fogo, sangue, ou o quê?
Yangın mı, sel mi?