English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Socio

Socio translate Turkish

48 parallel translation
Deixou uma vaga para um novo socio.
Yeni ortağıma yer açtı.
Sou seu socio.
Ben senin ortağınım.
- Socio...
Sosyo.
"Socio" é una linda disciplina.
Sosyoloji. Çok hoş.
No entanto, ele usa o gás e electricidade de França, o que demonstra os seus sentimentos patrióticos, e, por outro lado, adaptou-se a uma socio-cultura da qual retirou grandes benefícios.
Kendisi, halen, yurtseverliğinin bir göstergesi olarak Fransa'nın gazını ve elektriğini kullanmaktadır. Büyük ölçüde yararlandığı bir kültüre uyum göstermiştir.
Não só porque retém tudo aquilo que reprimimos... porque é demasiado doloroso para exprimir, porque é punido pela socio-cultura.
Toplum tarafından cezalandırılacağımız düşüncesiyle dışa vurduğumuzda bize çok acı vereceğinden korkup içimizde bastırdığımız şeylerin tümünü içerdiği için değil yalnızca.
O que têm perante vós é um relatório demográfico, dividindo cada um dos nossos territórios por idade e grupo socio-económico.
Önümüzde detaylı bir rapor var. Her bölgenin yaşa ve sosyoekonomik gruplara göre dağılımını gösteriyor.
Um ano de como socio no clube da gelatina.
Ayın Jölesi Kulübü'ne bir yıllık üyelik.
A máquina sugere um certo tipo de coisas, que são referências socio-políticas dos anos 50.
Karıştırıcının verdiği mesaj 1950'lerin cinsiyet ayrımcısı politikalarına çok uygun.
Esta será ditada pelo vosso sexo, passado estatuto socio-económico experiência pessoal, et cetera, et cetera.
Bunu sizin cinsiyetiniz, geçmişiniz sosyo-ekonomik statünüz kişisel deneyiminiz, vesaire belirleyecek.
É realmente fascinante..... de um socio biológico ponto de vista.
Bu gerçekten, çok etkileyici sosyo biyolojik açıdan, elbette.
Ingram é um socio.
Ingram benim ortaklarımdan birisidir.
O socio apareceu morto.
Sonrada ölü bulunmuş.
É o seu socio.
Lopez onun ortağı.
Os vencedores nunca fazem batota e os batoteiros nunca vencem, e no fim, os filhos, os netos e os bisnetos seguem o mesmo percurso, todas as gerações se esfolam para chegar ao topo da cadeia alimentar socio-económica.
Kazananlar asla hile yapmaz, hilekarlar asla kazanamaz, ve en sonunda, çocukların, onların çocukları, onların çocukları aynı oluşumu takip eden her jenerasyonun derisi sosyo-ekonomik zincirin en üstünü beslemek için yüzülür.
Dá-me um relatório de incidentes por região... passado socio económico e por espécies.
Bana o bölgenin sosyoekonimik altyapısına ve orada yaşayan türlerine göre bir olay raporu hazırla.
O Hammond insiste na ideia de que a SG-1 precisa de um imbecil socio-político, para equilibrar a nossa tremenda serenidade.
Hammond karşı konulmaz karizmamızı dengelemek için sosyopolitik bir ineğe ihtiyacımız olduğunu düşünüyor.
Sinto a necessidade de ter um contexto socio-filosófico... para saber que contribuo bem ao integrar raças, cores e credos.
Ben şu an ırkları, renkleri ve dinleri biraraya getirerek iyi bir şey.... yaptığımı hissetmek için bir sosyo-filozofik bakış açısına ihtiyaç duyuyorum.
Prepara outro copo, socio.
Başka bir kokteyl daha yap ortak.
Diferenças classes socio-econômicas.
Farklı yaş, farklı cinsiyet. Farklı sosyo-ekonomik düzey.
Claramente eu sabia os factos básicos... data de nascimento, naturalidade, estado socio-económico.
Tabii ki tüm temel unsurları biliyordum ; ... doğum tarihi, doğup büyüdüğüm yer, sosyoekonomik karakter.
- ¡ Socio!
- Hayır, dostum.
Encontre quem cantou "Kook-koo" a pouco e seja socio dele.
Koo-koo diye şarkı söyleyen şu kargayı bul ve onunla takıl.
As regras estipularam que... as estátuas deviam recriar a diversidade étnica e socio-económica que torna a cidade tão vibrante e viva.
Katılım şartlarına göre... heykelin, şehri bu kadar enerjik ve canlı kılan etnik ve sosyoekonomik... farklılıkları yansıtması gerekiyormuş.
oi, socio! como vai, socio?
Merhaba üye, nasılsın?
o que faz, socio?
Naber üye?
estou pronto, socio!
İş üstündeyim.
assim o socio sera visto, antes de tudo, como um trabalhador, e somente quando necessario, como pessoa com problemas mentais.
Bu sayede üyeler akıl hastası gibi değil işçi gibi görünebilirler.
Muito bem! o sr. gigio e realmente um socio responsavel!
Güzel, sorumluluk sahibisin.
O amor verdadeiro é apenas uma teoria, certo? Sim, uma teoria com muitos anos de investigação e estudo socio-económico e de análises estatísticas da psicosexualidade do homem e da mulher e seus relacionamentos.
Evet öyle ama erkeklerin ve kadınların incelendiği cinsel, sosyal, psikolojik araştırmalara dayalı bir teori bu.
E esses ingredientes, no caso de Marrocos, o ingrediente socio-económico é o mais importante.
Ve, Fas olayındaki bu bileşenlerden, sosyo-ekonomik bileşen en önemlisiydi.
O que acha? Que lá porque cresci em Westside sou um daqueles socio sei lá, um daqueles delinquentes que não distinguem o bem do mal? !
Ne sanıyorsun, batı kıyısında büyüdüm diye sosyal bilinçte olmayan doğruyla yanlışı ayırt edemeyen tiplerden olduğumu mu sandın?
Larga, socio. Larga.
- Bırak beni ahbap.
Mas uma das principais origens do stress é a qualidade das relações sociais. E se há algo que reduza a qualidade das relações sociais, é a estratificação socio-económica da sociedade.
Ama stresin en önemli kaynakları sosyal ilişkilerin kalitesidir ve eğer sosyal ilişkilerin kalitesini azaltan bir şey varsa toplumdaki sosyo-ekonomik tabakalaşmadır.
Tal como o estudo Merva Fowles apresentado antes claramente mostra, o comportamento socialmente ofensivo está directamente relacionado com as circunstâncias socio-económicas.
Daha önceden sunulan Merva Fowles araştırması açıkça ortaya koyar ki ; toplumsal saldırgan davranış doğrudan kişilerin sosyo-ekonomik durumu ile ilgilidir.
Socio, que se passou na tua cara?
Yüzüne ne oldu ahbap?
Socio, a menos que também queiras levar dum colegial, Vai-te embora já.
Ahbap, bir kolej çocuğundan dayak yemek istemiyor olsaydın, şu an çekip giderdim.
Não, não vou a nenhuma parte, socio, até que me digas por que nos estás seguindo.
Hayır, hiçbir yere gitmiyorum adamım, sen bizi neden takip ettiğini söylemediğin sürece.
A campanha política do Hector salienta a igualdade socio-económica para todos.
Hector'ın siyasi partisi herkesin sosyoekonomik eşitliğini vurguluyor.
Nos últimos anos, consegui o equipamento adequado, o socio perfeito e a localização perfeita.
Son yıllarda, Ben, doğru ekipman aldın ideal ve mükemmel bir yer.
Hey, estou olhando para este arquivo e estou curioso porque estás tão metido com este socio, Victor.
Hey onun dosyasına bakıyordum da,... neden bu kadar Victor'un üzerine gittiğini merak ediyorum.
Mas eu estava esperando Eu podia ver seu socio, Walden?
Ama ortağınız Walden'ı görmeyi umuyordum.
Eu fiz de ti um socio significa que estás a investir na empresa.
- Ortak olmak, şirkette hak sahibi olmak demek.
Status socio-económico, raça, género... o dia em que nascemos, beleza, altura.
Sosyoekonomik durum, ırk, cinsiyet doğduğumuz gün, güzellik, boy.
Um socio-quê?
Sosyo ne?
O bom professor ensina numa das melhores escolas de arte na cidade, quando não está ocupado a ser o melhor ladrão do século 20... Rigoroso, preciso, e socio paticamente bruto quando se trata de dar um golpe.
İş geldiği zaman titiz, hassas ve sosyopatlık derecesinde acımasız olan 20. yüzyılın en iyi hırsızı olması dışında şehirdeki en iyi sanat okullarında görev yapan bir profesör.
Socio quê?
Ne sosu?
- "Socio".
Sosyoloji.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]