Translate.vc / Portuguese → Turkish / Stress
Stress translate Turkish
2,770 parallel translation
Faz sentido que em alturas de stress te possas sentir assim.
Stresli zamanlarda böyle hissetmen çok mantıklı, Vivien.
Quando estou sob stress, faço isto.
Sadece stresliyken bunu yapıyorum.
Estavas com stress no campo de golfe esta manhã?
Bu sabah golf sahasındayken stresli miydin yani?
Às vezes imagino se não ter o fardo do medo e do stress de ter um filho, talvez isso seja uma bênção também.
Bazen tüm bu korkuların ve bir çocuğun yükünü üstünde hissetmemek de belki de bir lütuftur diye düşünüyorum.
O stress não foi relevante, mas qualquer coisa que lhe aumentou a adrenalina fê-lo piorar.
Stresle ilgili olmazdı ama adrenalini artıracak her şey durumunu kötüleştirebilirdi.
O stress do meu trabalho na fábrica de robots assassinos... é demasiado.
Katil robot fabrikasındaki işimin stresini artık kaldıramıyorum.
E o médico disse que o stress do desaparecimento não ajuda.
Evet, doktor Gemma'nın olayı yüzünden durumunun daha kötüye gittiğini söylüyor.
São canetas, canecas, bolas de stress, blocos, comida.
Kalemler bardaklar, toplar defterler...
- de stress pós-traumático.
-... bir stres sonrası davranış bozukluğudur.
A realidade é que o stress, o conflito, a pobreza e consequentemente a privação gerada pelo próprio sistema monetário é a causa fundamental.
Gerçek olan parasal sisteminin kendisinin ürettiği baskı, çatışma, yoksulluk ve yoksunluktur. Bu kurumsal bir sebeptir.
Enquanto a neurose gerada pelo stress da situação leva frequentemente a actos violentos e socialmente ofensivos.
Bu durum, nevrotik bozuklukları meydana getirdiği sürece şiddet ve toplumsal çatışma olaylarına sebep olmaya devam edecektir.
ar puro e água, comida nutritiva, abundância material, transportes rápidos, limpos e eficientes, uma educação relevante, cuidados de saúde públicos, o fim da guerra, um ambiente que nos capacita a melhorarmos constantemente as nossas habilidades, extensionalidade humana, reduzido stress e reduzida criminalidade.
temiz hava ve su, besleyici gıda, malzeme zenginliği, hızlı temiz ve verimli ulaşım, uygun eğitim, kamu sağlığı, savaşa sona ermesi, yeteneklerimizi sürekli geliştirebileceğimiz bir ortam, nüfusun artırılabilirliği, azaltılmış stres ve düşük suç oranı.
O stress é sempre elevado devido a contas médicas, seguros, despesas de educação, insegurança no emprego e custos de vida.
Tıbbi faturalar, sigortalar, eğitim masrafları iş güvensizliği ve hayat pahalılığından dolayı devamlı bir stres vardır.
Com alterações de humor, e pensamentos estranhos, provocados por stress severo.
Ruh halim değişiyor, aşırı stres nedeniyle tuhaf şeyler düşünüyorum.
Notaste alguma vermelhidão ou sinal de stress no pénis dele?
Penisinde stresten zorlanmalar ve yırtıklar gördün mü hiç?
Não vejo porquê tanto stress!
Niye bu kadar tantana etti?
- ficar longe de todo o stress.
- Birlikte olmamız gerektiğini düşündük.
Tinha um sorriso que acabava com o stress do dia.
Bakınca bütün stresinizi geçiren bir gülümsemesi vardı.
Não entres em grande stress.
- Sınavı dert etme.
Aperta-me a mão. Aperta. Concentra todo o stress na mão.
- Bastır.Aklını başka konularla oyalama.
Provavelmente é stress.
Muhtemel stresten dolayı.
Estamos aqui para libertar o stress. Não para separar famílias.
Buraya stres atmak için geliyoruz, ailelerimizi dağıtmak için değil.
Sem stress. Tenho o meu saco cama. Posso dormir em qualquer lado.
Tatlım, uyku tulumum var, her yerde yatarım.
Sob certas circunstâncias, o stress pode tornar-te super atento, alerta a todos os detalhes.
Doğru şartlar altında stres, farkındalığınızı arttırır. Her ayrıntı dikkatinizi çeker.
Era só stress, BlackBerrys e comprimidos para dormir.
Hep stresli, BlackBerry'ler ve uyku hapları...
- Pois, o stress é mesmo stressante.
Evet, dert etmek çok dertli.
A maioria das enxaquecas têm a ver com stress.
Genelde stresten de olur
Você fez bem, Eddie, muito agradável. Sem stress.
Hazırsın sanırım di mi?
Ou stress pós-traumático
Ya da post-travmatik strese.
Ar limpo, sem stress... Criar as crianças...
Temiz hava, stres yok, çocuklarımı yetiştiririm.
Por vezes é apenas derivado do stress, está bem?
Bazen sadece stresten dolayı ortaya çıkmış olabilir, tamam mı?
Vocês homens acham que é tudo culpa do stress.
Siz erkekler herşey için stresi suçlu buluyorsunuz.
É stress e cansaço acumulados.
Yoruldum artık.
Estava assim "A sério Tommy, não vou passar da 2ª mudança." "Com calma e sem stress..." e mal virou costas, eu estava assim...
"Tommy, yemin ederim, sadece yavaşça ikinci vitese alacağım."
O médico diz que se evitar o stress, estou pronto para mais 100 mil milhas.
Doktor stresten uzak durmamı söyledi. Bir sonraki 100,000 km den sonra iyi olacakmışım.
Deixou um bom trabalho em Sydney devido ao stress.
Sidney'de çok iyi bir işi stresli diye bırakmış.
Vou tirar o stress muito literal daqui.
Stresin olması normal
É só o stress da mudança.
Taşınma stresinden olmuştur.
O que eu acho é que está sob tanto stress que a sua mente está a tentar processar tudo de uma vez.
Çok fazla stres altında olduğunuzu düşünüyorum. Kendinizi fazla strese sokuyorsunuz. Aklınız hepsini tek seferde işlemeye çalışıyor.
Sem stress.
Stres yapma.
Mas eu sou uma líder confiante, E eu respondo muito bem ao stress e prazos.
Ama kendinden emin bir liderim, strese ve kısıtlamalara çok dayanıklıyımdır.
Mas eu sou uma líder confiante, E eu respondo bem... muito bem... ao stress e prazos.
Ama kendinden emin bir liderim, strese ve kısıtlamalara çok dayanıklıyımdır.
O stress causado por viagens longas pode levar a enfartes.
Uzun uçuşlardaki yorgunluk kalp durmasına sebep olabilir.
Não precisas de mais stress.
Daha fazla strese ihtiyacın yok.
Não é saudável. Depois do stress com a minha família na semana passada, este portátil é a única coisa que me mantém sã.
Geçen haftaki aile faciasından sonra bu bilgisayar, akıl sağlığımı koruyan tek şey.
De acordo com informações assimétricas, o Mitzuko tem uma capitalização bolsista e activos desgastados. O "teste de stress" indica que pode ter uma caída acentuada, mas também que pode recuperar.
Mitzuko hakkında topladığımız bilgilere göre Mitzuko, piyasa sermayesi ve kaynaklarını bünyesinde biriktirmiş ve gösterdikleri stres, büyük bir kızgınlığa yol açabilir.
Devia experimentar tisana, é excelente para reduzir o stress.
Bitkisel çayları denemelisin. Stresi azaltmakta bire birdir. Bunu yapmaya devam edemezsin.
Muito stress?
Çok stresli miydi?
A Blair é uma mulher extraordinária, mas após uma tragédia pessoal recente, e o stress que envolve um casamento desta magnitude, ela não tem agido normalmente.
Blair olağanüstü bir kadındır ama şahsen yaşadığı trajediden ve bu büyüklükte bir düğünün verdiği stresten dolayı kendinde değildir.
É só stress.
Sadece stresten oluyor.
Há demasiado stress na minha vida.
Hayatım çok stresli.