Translate.vc / Portuguese → Turkish / Sucre
Sucre translate Turkish
187 parallel translation
Por favorzinho com sucre por cima?
Ne olur, lütfen? Böyle konuşmayı bırakacağım.
Sucre, na minha terra, ensinavam-nos que os estrangeiros eram demônios que queriam roubar a gordura do nosso corpo para lubrificar a maquinaria.
Sucre, büyüdüğüm yerde bize yabancıların, vücut yağı çalan iblisler olduğunu ve hükümetin makineleri yağlamak için bu insan yağını kullandıklarını öğretirlerdi.
Sargento Sucre?
Çavuş Sucre?
Sargento Sucre, comece você.
Çavuş Sucre? Siz başlayın.
Fernando Sucre é uma personagem incrível.
Fernando Sucre inanılmaz bir karakter.
Maricruz tem outra pessoa, que na realidade é... um primo do Sucre.
Marie-Cruz un başka bir talibi daha var
Então há outro homem em jogo.
Sucre'nin kuzeni de bu işin içinde
Sucre sente-se ameaçado. E quer tomar parte no plano... para sair e assim poder evitar o casamento.
Sucre tehdit edilmiş hissediyor, ve evliliği durdurmak için plana dahil olmak istiyor.
Vamos, Sucre, vais para a solitária.
Hadi, Sucre, tek kişilk hücreye gidiyorsun.
A pedir que o Sucre... impeça o casamento da sua noiva com o homem equivocado.
Sucreden ise kız arkadaşının yanlış adamla evlenmesini engellemesi beklenecek.
Se lá ficassem, o público provavelmente desistiria de ver, se não andássemos para a frente.
Fernando Sucre, silahlı soygundan 5 yıl.
Nem o Sucre, nem o Abruzzi.
- Evet, doğru.
Quando se encurrala um animal, não se sabe como vai reagir, e devo dizer que o Sucre mostrou um lado que nunca vimos.
Sadece su üstünde kaldıklarından emin olmamız lazım. Utah'ta işimizi hallederken... Gerçekten paranın orada olacağını düşünüyor musun?
Vamos, Sucre, vais para a solitária.
Hadi, Sucre. Gözetime gidiyorsun.
Tenho visto a tua massa, Sucre.
Tekmelerini gördüm, Sucre.
Conhece um recluso chamado Sucre?
Sucre adlı tutukluyu tanıyor musun?
Vamos embora, Sucre.
Gidelim, Sucre.
Sucre.
Sucre.
Sucre espera um minuto.
Sucre, dur.
Scofield, Sucre.
Scofield, Sucre.
Sucre vamos embora.
Sucre, yürü.
Sucre vamos.
Sucre, hadi.
Tira as mãos, Sucre!
Ellerini çek, Sucre!
Como estás a ir, Sucre? Quase lá.
N'aber, Sucre?
A partir de agora, sou o Sucre de uma só sílaba : "sim", "não", "amor", "ódio", "amor".
Bundan sonra adım Tek - Hece - Sucre.
O Sucre disse-me que és a farmácia local.
Sucre, senin yerel eczacı olduğunu söyledi.
Sucre?
Sucre mi?
Fernando Sucre, liberto da solitária.
Fernando Sucre, hücre hapsinden çıkıyor.
- Vai ter com o Sucre.
- Sucre'yi bul.
Sucre, pendura o lençol.
Sucre, çarşafı as.
Sure, Sucre.
Tabii, Sucre.
- O Sucre foi para...
- Sucre... - Duydum.
- Então e o Sucre?
- Peki Sucre?
Preciso que leves uma mensagem ao Sucre.
Sucre'ye benden bir mesaj götür.
O Lincoln e o Sucre disseram-me tudo.
Lincoln ve Sucre bana her şeyi anlattılar.
Burrows, Sucre.
Burrows, Sucre.
- Tu cortaste...
Sen... onun... Sucre, kapa ceneni.
- Sucre, cala-te. Olá?
Merhaba?
Fernando Sucre. Cinco anos por assalto qualificado.
Fernando Sucre, silahlı soygundan 5 yıl.
Sabes, Sucre, talvez tu e eu devêssemos pegar naqueles 5 milhões, percebes?
Belki de o 5 milyon doları sen ve ben gidip almalıyız.
Fernando Sucre.
Fernando Sucre.
Sucre traz um pouco de comédia, o T-Bag traz um tipo de ameaça sedutor, e o Michael está lá para mover o guião, e o Lincoln é o pedaço chocante.
Sucre biraz komedi katıyor, T-Bag bir çeşit karşı konulamaz bir bela getiriyor. Ve Michael planı uygulamak için orada ve Lincoln ise düşüncelere dalmış yakışıklı adam.
" Oh, meu, tenho uma cena com o Sucre.
" Hey, adamım, Sucre ile bir sahnem var.
Tenho confirmação do Fernando Sucre.
Az önce, Fernando Sucre olduğuna dair kesin bir bilgi aldık.
- Petey, fala o Sucre.
- Petey, benim, Sucre.
Tipo Fernando Sucre?
Bildiğimiz Fernando Sucre mi?
Sucre?
Sucre?
O Sucre sempre foi o homem... e continua a ser, o melhor amigo do Michael.
Buradan çıkış yok, genç hanım.
Algumas, pelo Sucre.
Bu yerde hala bir şey yok.
O Sucre?
Sucre mi?
Está bem...
Biliyor musun, Sucre?