Translate.vc / Portuguese → Turkish / Sudan
Sudan translate Turkish
2,426 parallel translation
E o calor produzido poderia ser suficiente para derreter a camada interna de gelo criando um oceano interno de água líquida protegido do vazio do espaço por uma camada de gelo sobre ele.
Ve belki de bu ısı üretimi alt taraftaki buz parçasını eritmek için yeterli geliyordur. Sıvı sudan meydana gelmiş bir okyanus üzerindeki katı buz tabakasıyla gizlenerek, uzayın vakumundan korur.
Encharcado, mas ainda reconhecível. - Bilhetes?
Sudan ıslanmış ama hala fark edilebilir...
Sentimo-nos como a Tanya e o David Mayburn, um casal feliz a tentar adoptar uma menina de 6 meses de Al-Fashir no Sudão.
Tanya ve David Mayburn gibi hissediyoruz, Sudan, Al-Fashir'den altı aylık bir çocuk evlat isteyen, mutlu bir çiftiz.
Cartum, Sudão
Hartum, Sudan.
O Sudão é nosso aliado.
Sudan müttefikimizdir.
Os sudaneses não sabem onde está.
Sudan'ın sizin kimliğiniz hakkında hiç bir fikri yok.
Hassan al-Tourabi Guia islâmico do regime sudanês
Sudan Rejiminin İslami Önderi.
Não há nenhuma evidência de que foi feita no Sudão.
Bu çekimin Sudan'da yapıldığını kanıtlayan bir şey yok.
Sabe, o Geoff odiava a água. A sério.
Biliyor musun Geoff sudan nefret ederdi.
Quando me pescou da água.
Beni sudan çıkardığında.
Por pouco, não saía dali vivo.
Sudan zor çıktım.
Não tens medo da água, pois não?
sudan korkmuyorsun, değil mi?
Quero morder a cauda do caraças do tigre elétrico. E montá-lo até ao fim do caraças da linha.
Elektronik kaplanı kuyruğundan yakalayıp eşek sudan gelene kadar binmek istiyorum.
Temos algo de novo sobre o Sudão?
Sudan işiyle ilgili elimizde bir şey var mı?
Leu o artigo do Friedman sobre o Sudão, esta manhã?
Bu sabah Sudan'daki Friedman'ın haberini okudun mu?
Qual é o problema? Tem medo de um pouco de água?
azıcık sudan mı korkuyorsun?
Ou... um sermão à Roosevelt?
Yani havadan sudan mı olacak yoksa Franklin Roosvelt'in radyoda yaptığı tarzda mı?
- Ele deu-me uma desculpa esfarrapada.
- Sudan bir bahane uydurdu. - Neymiş?
Acho que posso falar com eles sobre o tempo.
Sanırım onlarla havadan sudan konuşsam daha iyi olacak.
Meu amigo, Índia ou Sudão, a China ou a Malásia recebiam-no bem.
Hindistan, Sudan, Çin, Malezya seni kabul edecektir.
- Tenho boatos de alguns contactos da comunidade de exilados do Sudão em Nova Iorque, mas são de há cinco anos.
New York'da Sudan göçmenleriyle bağlantılı birkaç kişi söyleniyor, ama bu beş yıl önceydi.
A Vanessa morreu no Sudão há 5 anos.
Vanessa beş yıl önce Sudan'da ölmüş.
Eles saíam da água... Três ou quatro de cada vez.
Üç dört kişi bir anda sudan çıktılar.
Acabámos de a pescar da água.
Onu demin sudan çıkardık.
Pelo menos é mais criativo do que alho e água benta.
En azından sarımsak ve kutsal sudan daha yaratıcı.
Graham espera uma ameaça vinda da terra, não da água.
- Graham tehdidin karadan gelmesini bekliyor, sudan değil.
Não saímos da água até ao amanhecer.
Şafak vaktine kadar sudan çıkamadık.
A única desvantagem do calcário embora seja uma pedra muito forte é o desgaste da estrada e tudo o resto a base bruta se dissolve em ácido fraco e o ácido deriva da água águas da chuva que se combinam com o dióxido de carbono na atmosfera e então a chuva cai no calcário que é carbonato de cálcio.
Kalkerin tek kötü noktası çok sert bir kaya olmasına rağmen aşınması ve geri kalanının sert bazı zayıf asitli çözeltileri çözmesi. Asit de sudan türer. Yağmur suyuyla birleşen karbondioksit atmosferde sonra da yağmura dönüşür.
Parece uma polpa humana!
Müvekkilime bakın! Eşek sudan gelince kadar dayak yedi.
Calma, detetive, só estou batendo papo.
Sakin olun, Dedektif. Sadece havadan sudan konuşuyorum.
O paizinho tem medo da àgua.
Babanız sudan biraz korkar.
E não podes continuar a falar com o ar.
Sürakli havadan sudan bahsedilmez ki
O sinal mostra os 4 assaltantes a sair da água e a subir nas bicicletas.
RFID sinyallerine göre dört fail sudan çıkıp bisikletlerine biniyor.
Por favor,... diga-me que não ligou para uma conversa estimulante.
Lütfen... havadan sudan konuşmak için aradım deme.
Saia da água!
Çık çabuk sudan!
Preciso que todos vocês saiam da água agora!
Derhal sudan çıkmanızı istiyorum!
Saiam da água! Isto é uma emergência!
Sudan çıkın!
Saiam da água, agora!
Acil durum! Derhal sudan çıkın!
Sai da água, Kelly.
Sudan uzak dur Kelly!
Todos para fora!
Herkes sudan çıksın!
No centro do Sudao, ha uma tribo de guerreiros chamada Ngbaka.
Sudan'ın orta yerinde, Nbaka olarak tanınan savaşçı bir kabile bulunur.
Mas estive a poupar.
Hadi sudan tasarruf edelim.
Meu, sai daí.
Çık şu pis sudan.
E, claro, a água cobre 70 por cento da superfície do nosso planeta.
Gezegenimizin yüzeyinin % 70'i sudan oluşuyor.
Nós pela nossa parte considerámos a limpeza da zona, através de uma bomba guiada por laser, de 250kg, lançada do ar ou do mar.
Lazer güdümlü 113 kilogramlık bombaları ya havadan ya da daha etkili olması için sudan bırakmayı planlıyoruz.
Antes de te conhecer Eu era um navio no mar
Sudan çıkmış balıktım senden önce.
Rápido!
Hemen o adamları sudan dışarı çıkarın!
Tire-a da água!
Sudan çıkar hemen!
Saiam da água!
Sudan çıkın!
Tire-os da água.
Çıkar onları sudan!
Sai!
Çık çabuk sudan!