Translate.vc / Portuguese → Turkish / Sun
Sun translate Turkish
3,001 parallel translation
Então, és o Artur?
Sen Arthur'sun?
Tu és o Marino.
Sen Marino'sun.
- Leste o "Arte de Guerra" do Sun Tzu?
- Savaş sanatı Sun Tzu tarafından okumak?
Com todo o respeito pelo Sun Tzu de onde eu venho... se achas o tipo que o fez... arrancas-lhe o coração.
AII Sun Tzu nedeniyle saygı......where dan geliyorum......gerçekten bulmak did o adam......gerçekten gözyaşı kalbi.
Sun Tzu, meus amigos.
Sun Tzu, arkadaşlarım.
És a Jo, não és? - Sou eu.
ve sende Jo sun değil mi?
És a Jo, não és? - Sim. Miúdas.
- selam sen Jo sun değil mi?
Odeio a Sunkist e a Sunmaid e todas as marcas com meninas bonitas.
Sunkist'ten, Sun-maid'den ve üzerinde güleryüzlü kız olan tüm markalardan nefret ediyorum.
Sabe, o senhor já passou por isso antes, Sr. Trombone.
Evet, zaten bu sayede Bay Trombon'sun.
Desculpe. - És quem eu disser!
Ben ne dersem, O'sun!
Neste ambiente tem a sensação de que é o Anil Kapoor e eu sou a Sri Devi, no "Lamhaa", e que estou prestes a fazer a dança do pavão?
Sence de bu durum aynı eski Hint filmlerini canlandırmadı mı? Sen Anil Kapoor'sun ve ben de "Lamhaa" filminden Sri Devi. - Sanki şimdi kalkıp dans edeceğiz gibi hissetmiyor musun?
Eu ficaria feliz em limpar a cela do Sun Eater por ti, Superman.
Güneş yiyicinin kafesini, senin yerine severek temizlerim, Superman.
Conhece o meu animal de estimação, o Sun Eater.
Evcil güneş yiyicimle tanış.
E tu és Moose o grande homem.
- Sende Moose'sun adamım. Heyooo!
Dá-lhe a tua fé, ou nada.
Ya ona inancını sun ya da hiçbir şeye karışma.
Você é o Bispo de Valência, e ganhará 16 mil ducados anuais.
Valensiya Piskoposu'sun. Yıllık 16,000 düka alacaksın.
Ele tinha um daqueles barquinhos, um Sun Fish, aqueles barquinhos que só têm uma vela...
İllaki bir balığı olurdu. Hani şu, güneş balıklarından. Tekneler vardır ya, tek...
- Porque tu és ele.
Çünkü sen O'sun.
Deixem o Sr. Sun descansar.
bay sun dinlensin.
O Sun Wen trata da angariação de fundos no exterior.
yurt dışındaki bağış kollarımız.
O Keqiang disse que se a revolta falhasse, devias informar o Sun Wen imediatamente.
Keqiang söyledi, isyan başarısız olursa, hemen Sun Wen'e bilgi vermelisin.
Ouvi dizer que o Sun Wen fugiu há muito para o estrangeiro, há mais de uma década que não regressa.
Sun Wen uzun süre önce yurtdışına kaçtı, 10 yılı aşkın süredir dönmedi.
Não alertamos os nossos enviados e governos estrangeiros sobre o Sun, dizendo-lhes que devem monitorizar os movimentos dele?
demek istediğim dış temsilciliklerimiz sun hakkında bizi bilgilendirmiyorlarmı? elçilerimiz sun'nın hareketlerini takip etmeliler?
Mas o Sun dá palestras públicas por todo o lado, angaria fundos, organiza rebeldes, trafica armas, conspira revoltas.
buna rağmen Sun heryerde halka konferanslar veriyor, fonların arttırılması, isyancıların organizasyonu, silah kaçakcılığı, ayaklanma planları hakkında.
O Sun fez o suficiente para agitar o barco.
Sun işleri yeterince zorlaştırıyor.
O Sun anda a iludir as pessoas com as suas mentiras, que tantos seguiram o caminho dele.
Sun'yalanlarıyla insanları kandırıyor, onun peşinden bir sürü insan gidiyor.
Sim, vamos erradicar o Sun Wen e os seus cúmplices.
evet, yok etsinler. Sun Wen ve onun topluluğunu.
O Sun Wen disse, que a China é fraca.
Sun Wen dediki, çin güçsüz.
Trata-se de si, Sun.
bu seninle ilgili, Sun.
A corte Qing apoia e protege-vos, e mesmo assim conspiram revoltas, seguindo patifes como Sun Wen.
Qing hanedanlığı sizleri destekler ve sizleri korur, ama Sun Wen gibi isyan ederseniz, hepinizin sonu böyle olur.
Dr. Sun.
Oh, doktor. Sun.
Precisa de ajuda, Dr. Sun?
yardıma ihtiyacınız varmı, doktor. Sun?
Sun, estou pronto.
Sun, ben hazırım.
Porque não pedem ao Sun Wen para ser o vosso líder?
neden lideriniz Sun Wen'e sormuyorsunuz?
De momento, o Sun Wen ainda está no estrangeiro, e o Huang Keqiang está a caminho de cá.
şu anda. Sun Wen hala yurtdışında, ve Huang Keqiang'da onunla beraber.
Sun Yat-sen e Huang Xing.
Sun Yat-sen ve Huang Xing.
Zhaoming, a Sun Wen ainda está no estrangeiro?
Zhaoming Sun Wen hala yurtdışındamı?
Sr. Sun Wen.
bay. Sun Wen.
O teu pai é o Embaixador Imperial Chinês, e tu intercedes pelo Sun Wen?
Baban Çin İmparatorluk Elçisi, ve sen Sun Wen ile konuştun?
Sun Wen, és um súbdito da Dinastia Qing no entanto não mostras qualquer respeito pelo teu país.
Sun Wen, bu Qing hanedanlığının konusu ama, ülken için hiç saygılı davranmıyorsun.
Dr. Sun, não iremos quebrar um contrato comercial tão importante.
doktor. Sun, biz böyle önemli bir sözleşmeyi sonlandırmayacağız.
Sr. Sun, os nossos bancos alemães só querem saber de negócios, não nos interessam as políticas internas.
bay. Sun, alman bankalarımız sadece iş ile ilgili endişe duyar, biz iç politikayı umursamayız.
Sir John Newell Jordan, disse a mesma coisa sobre o empréstimo.
Sun, bakanımız pekinde, bay John Newell Jordan, bu krediyle ilgili aynı şeyleri söyledi.
Sun Wen.
Sun Wen.
Sr. Sun Yat-sen, eu sei que é o líder desta revolução, e respeito a vossa revolução.
bay. Sun Yat-sen, biliyorum bu devrimin liderisiniz, ve devriminize saygı duyuyorum.
Ouvi dizer que as meninas na China têm de ficar com os pés muito apertados desde muito novas.
Sun, duyduğuma göre Çinli kızların genç yaştan itibaren ayaklarını bağlamak zorundalarmış.
Pensei que seria fácil derrotá-los, mas os rebeldes do Sun são resistentes.
onları yenmek düşündüğümüzden kolay olurdu, ancak Sun'nın isyancıları kendilerini çabuk toparlıyorlar.
O Banco das Quatro Nações foi persuadido por Sun, receio que não iremos receber um cêntimo deste empréstimo.
4 uluslar arası banka Sun tarafından ikna edilmiş, korkarımki bu kredinin bir sentini bile alamayacağız.
Os céus irão punir o Sun Wen por isto.
Allah bunun için.. Sun Wen'i cezalandıracaktır.
Sr. Sun, o nosso ministro em Pequim,
bay.
Sr. Sun,
bay.