Translate.vc / Portuguese → Turkish / Surge
Surge translate Turkish
935 parallel translation
Surge o mar.
Deniz görünür.
Se surge alguma música nova. ele toca-a logo.
Aklınıza gelen bir şarkı varsa, hemen onu çalıverin.
Surge na colina Andrew Jackson
Andrew Jackson görünürdü
Surge uma nova arma poderosa, o Tommy, uma metralhadora leve e mortal, semelhante a uma vespa, e o homicídio passa a ser distribuído por atacado.
Yeni ve güçlü bir silah çıktı, Tommy hafif, ölümcül, arı gibi bir makineli tüfek ve cinayet böylece daha geniş kapsamda işlenebildi.
O meu trabalho é tudo o que surge entre o homem e Deus.
İnsan ve Tanrı arasına giren her konu benim işimdir.
Agora, é claro, surge um problema de transporte para o campo.
Tabi bu sefer de, onları taşıma sorunu ortaya çıkacak.
Por vezes, surge... na pele de um pobre pedinte... implorando o perdão de Laura Belle... e outras vezes, ele entra nas casas... dos bons e tementes a Deus.
Bazen, düzlüklerden yılan gibi sinsice, yılan gibi süzülerek gelen bir hırsızdır O Bazen de... beni bağışla Laura Belle Zengin ve Tanrı korkusu olan bir evden de çıkıp gelebilir O.
Quando surge a ideia certa, faz clique cá dentro.
Doğru bir şey bulduğunda içinde bir tıkırdama olur.
Das sombras do conhecimento e de um quadro... pendurado na parede dum museu, surge a nossa história.
Bilginin gölgeliklerinden... ve müzede asılı duran portreden dile gelir bizim hikâyemiz.
Que eu a queira surge-me de repente com grande improbabilidade.
Seni istiyor olmam olasılığının bu kadar düşük olması, aniden dikkatimi çekti.
Um fluxo de musicalidade e, de repente, lá surge a solução.
Bir dizi güzel ses çıkar, ardından olay çözülüverir.
Às vezes Deus surge tão depressa.
Bazen, Tanrı hızır gibi yetişiyor!
De repente, surge este milionário de Miami.
Birden ortaya bu Miamili milyoner çıkıyor!
Quando surge uma boa oportunidade, devemos agarrá-la.
Karşına iyi bir fırsat çıktığında, ona iki elle sarılmalısın!
Logo a seguir, surge o guarda e você detém-no, ao menos por meio minuto.
Bir dakika sonra, bir koruma şu köşeden belirecek. Ve sen Pendlebury, onu en az yarım dakika oyalayacaksın.
Depois surge o divertimento, as tolices.
Sonra eğlence ve aptallık devreye girer.
Isso surge depois.
O daha sonra olacak.
De vez em quando, surge alguém do exterior para tentar ajudar-nos.
Arada sırada dışarıdan biri gelir buraya ve bize yardım etmeye çalışır.
Desde os tempos de meu pai que a profecia surge com cada cometa.
Babamın döneminden beri bu kehanet işitilir.
Sempre que nos levantamos, surge qualquer coisa que nos derruba novamente.
Tam toparlandık derken yine bir şey çıkıyor ve sil baştan başlıyoruz.
Quando um homem chega muito alto, o chão surge e bate nele um pouco mais duro quando ele cai.
Bir adam ne kadar başarılıysa o kadar yükseğe çıkar yere düştüğünde de o kadar çok ses çıkarır.
Temos que ser leais um com o outro desde o princípio, senão surge aquela desconfiança que é o verdadeiro túmulo de todos os amores.
Birgün olsun birbirimize güvensek olmaz mı? Şüphecilik, aşkı öldüren gerçek ölüm öpücüğüdür.
O seu ego destruído e retraído surge vitorioso.
Hırpalanmış ve sinmiş egosu zafer kazanıyor.
A reacção dissociativa não é algo que surge do nada... e desaparece com a mesma velocidade.
Tepkisel kişilik bölünmesi, öyle birdenbire ortaya çıkıp... çabuk yok olan bir şey değildir.
Quando surge uma pergunta na mente humana a resposta deve ser encontrada. Nem que demore uma eternidade.
İnsanın aklına bir soru düştü mü cevap, bulması binlerce yıl sürse de, bulunmalıdır.
Dado que nenhuma grande potência naval ameaça hoje o mundo livre, a preponderância esmagadora dos navios na Marinha surge como supérflua.
Günümüz özgür dünyasını tehdit eden bir deniz kuvveti bulunmadığı için donanmanın üstün hakimiyetli gemileri gereksiz görünmektedir.
É mesmo sobre amor que surge a minha questão.
Ben de aşkı soracaktım size.
Um nome surge-me imediatamente à cabeça...
Tamamen harap olmadan ve dışarı sızmadan önce O'na bir isim verip ilan etmeli miyiz?
- O fantasma surge intermitentemente.
- Hayalet aralıklarla beliriyor.
Mas por vezes surge um problema tão difícil que...
Ama bazen insanın karşısına öyle büyük sorunlar çıkıyor ki...
Até que um dia surge outra oportunidade.
Ta ki o yeni fırsatın doğduğu güne kadar.
Ressoando nas páginas da História, surge a história de três homens e uma mulher, cuja coragem chocou uma geração.
Tarih kitaplarından çıkıp gelen ve cesaretleriyle bir kuşağı etkileyen üç erkekle bir kadının hikayesi.
Da mesma equipa que produziu Lawrence de Glamorgan, Ponte Sobre o Rio Trent, A Louca de Biggleswade e Krakatoa, A Este de Leamington, surge uma história de três pessoas e uma mulher, unidos pelo destino, que saíram em busca do lendário Pólo do Sara e encontraram-se a eles próprios.
Glamorganlı Lawrence Trent Köprüsü Biggleswade'in Deli Kadını ve Krakatoa, Leamington'ın Doğusu filmlerini yapan ekipten, Büyük Sahradaki efsanevi kutbu aramaya çıkıp kendilerini bulan kaderleri birbirine bağlı üç erkekle bir kadının öyküsü.
Os All Blacks estão a juntar-se depressa, e surge o apito.
Siyahlar saldırıyor, düdük çaldı.
Quando o anão se acalma surge de pronto outra controvérsia.
Cüce adam yatıştırıldı ve diğer bir tartışma başladı.
Que mulher é esta Que surge com tanta raiva
Bu kadın kim, erdemli, sinirli...
E vigiámo-lo durante quase uma semana e quem é que nos surge?
Nerdeyse bir hafta izleyince karşımıza kim çıktı biliyor musun?
- A cada minuto surge uma nova.
- Her dakika yeni bir tane doğuyor.
Basta aproveitar uma boa oportunidade quando ela nos surge. Tens razão, amor.
- Güzel bir şey gördüğünde elini uzatmak yeter.
- Como você surge com esses nomes?
- O isimleri nereden biliyorsun?
Mas mesmo antes de um trabalho terminar... parece que... surge logo outro.
Ama daha bir iş bitmeden başka bir iş çıkıveriyor hep.
Eis que surge a lenda viva.
Ah, işte yaşayan efsane geliyor.
Da leitura cuidadosa dos seus escritos, surge em primeiro lugar, a acusação de magia.
Çalışmaların dikkatlice okunduğunda, ilk olarak öne çıkan şey : büyücülük!
Esse tipo de oportunidade não surge duas vezes.
Bu tür bir şansı bir daha bulamayabilirsin.
Quando o outro tipo de sono surge, o sono leve, há duas tomadas que podem ser ligadas :
O hafif uyku üstünüze çöktüğünde... önünüzde iki kapı açılır.
Surge um rosto que detém uma coroa.
Bir yüz çıktı. - Asil kaşı üzerinde bir taç var.
Quando surge a alvorada em NGC 891.
NGC 891'den "Alacakaranlık Çökerken"
O sistema nervoso central já näo surge como um órgäo auto-suficiente.
Merkezi sinir sistemi, artık tek başına çalışan bir organ gibi gözükmüyor.
E só surge a esta hora da noite?
Aziz Vitus dans hastalığı.
Só surge a esta hora da noite.
Evet, öyle.
É aí que surge o meu ideal.
Koruyucu hekimliğin hekimlikle alakası bile yoktur.