English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Suv

Suv translate Turkish

647 parallel translation
Conduz um carro recente, provavelmente uma carrinha ou um SUV.
Eski model bir araba kullanıyor, muhtemelen bir minivan... ya da bir jeep. ( suv )
A médica de serviço viu um SUV último modelo, vermelho escuro ou preto.
Acil Servis görevlisi son model bir araba görmüş. Koyu kırmızı ya da siyah, spor araba.
SUV a passar.
SUV geliyor.
Bem, estava a ver o Dateline e o Stone Phillips disse que os SUV rolam quando se vira depressa. E o tanque da gasolina explode ao mais pequeno toque.
Belgesel izliyordum Stone Philips keskin dönüş yaptığında ciplerin daima ters döndüğünü ve benzin deposunun patladığını söylemişti.
Estou a perseguir um Cadilac roubado em direcção oeste em Murray. - Uma barricada, Kip.
Çalınan Cadillac SUV takibi, Murray Yolu'nun güneyine gidiyor.
- Um SUV?
- SUV?
Um desses jipes.
Şu SUV'lerden.
Ok? Olha também para o "S" em "SUV" e "Sunday."
Bir de "cip", "pazar" ve "Shepherd" daki p'ye bakın.
Constou-me que estes utilitários capotam, às vezes, com muita facilidade.
Bu SUV'ların bazen çok kolay takla attıklarını duymuştum.
Só sei que ele tem um SUV.
Tek bildiğim siyah bir cip kullandıkları.
Starbucks em cada esquina e um SUV em cada garagem.
Marketler her köşede, ve SUV her garajda...
Uma SUV verde estará esperando.
Yeşil bir cip bekliyor olacak.
Tem dois carros ali e um SUV cinza.
İki araba ötede büyük gri bir jip var.
- Roubei uma carrinha de uns... gangsters à porta de um club de strip.
- Bir şey buldun mu? - Bir SUV buldum, uh, striptiz klübünün dışındaki gangsterlerden.
SUV, para oeste na Warwick, vire na próxima à direita.
Warwick'in batısı, ilk sağa dönün.
Um semi-articulado atravessa a auto-estrada e vai embater num jipe vermelho.
- Bir tır gelerek... - Aman Tanrım. ... kırmızı bir SUV'a çarpıyor.
Temos o processo do jipe Strickland ao meio dia.
Barry, öğlende SUV davası var.
A descrição corresponde a um SUV preto ou similar.
Araç tarife uyuyor.
Tragam-me um jipe, uma carrinha, um autocarro, uma scooter, uma moto, ou um triciclo.
Bana bir SUV, bir minibüs, bir otobüs, bir scooter.. .. motosiklet ya da Japon faytonu bulun.
Olha quem tem um bonito, comfortável SUV?
Kimde SUV var?
Um bonito "SUV."
GüzeI.
É o alarme do SUV.
Arabanın alarmı bu.
Regressarás ao SUV... e logo seguirás pela estrada de regresso ao povo.
Arabaya geri dönüp yolu izleyip geri döneceğim.
Este é o SUV do Tom Hirsch.
Bu, Tom Hirsch'ün cipi.
- Empalou um SUV?
- Cipin tepesinden mi girmiş?
Um... um SUV preto.
Siyah bir SUV.
O terrorista dirigia um 4X4 SUV, parou atrás do ônibus... enquanto ele pegava passageiros nessa parada
Otobüs, bir duraktan yolcularını alırken 4x4 SUV kullanan terörist, otobüsün arkasında durdu.
- Vi o S.U.V. lá fora.
- Orada SUV'u gördüm.
Eu tenho um S.U.V. BMW e gosto. Desculpem!
Benim BMW'm ve SUV'um var ve araba kullanmayı seviyorum.
É por isso que eu sei que tu não tiveste nada a ver... com a criação daquele SUV esquisito, e com ar de gangster que o tio Earl arrastou até aqui.
Earl dayının buraya taşıdığı gangster işi, döner jantlı... ... SUV'yi yaratmakta parmağın... -... olmadığını oradan biliyorum.
Duas horas atrás eu estou no Suv.
İki saat önce arabaya atladım.
Não o eu que leva as crianças para a escola em uma droga de suv.
Lanet bir arabayla çocukları okuldan alan beni değil.
- Preciso das chaves do SUV branco.
- Kırmızı cipin anahtarına ihtiyacım var.
Dois SUV's pretos e um Mercedes.
İki siyah SUV ve bir Mercedes.
- Os SUV's estão fora.
- SUV'Iar görünmüyor.
Os SUV's estão a sair.
SUV'Iar ayrıIıyor.
Guy e Bernie, seguem os SUV's.
Guy ve Bernie SUV'Iarı izIeyin.
Os SUV estão parados na entrada.
SUV'Iar girişte durdu.
Ele conduz um SUV prateado.
Gümüş rengi bir arazi aracı.
Por isso, segui-a até ao estacionamento e ela entrou num elegante SUV preto. E disse a frase "in omnia paratus," que significa "pronta para tudo".
Havalı siyah bir cipe girdi ve "In Omnia Paratus" dedi.
Encontrámos a carteira no SUV.
Cüzdanı cipin içinde bulundu.
Quero segurar o SUV, para que não capote. - Está bem.
Aracın üzerimize devrilmeyeceğine emin olmak istiyorum.
Eu sou louca pelo novo Range Rovers. Mas não para dirigir um carro desses.
Şu günlerde yüz ifadeni değiştirmeden yeni bir SUV almak imkânsız.
Eu sou o presidente deste SUV.
Bu SUV'nin müdürü benim.
Eu já te disse, o SUV é grande demais.
Sana çoktan söyledim, SUV çok büyük.
Está um carro em cima da tampa do esgoto.
Kapağın üzerinde bir SUV var.
Lake a gritar obscenidades e aos pontapés ao SUV.
Hey, Janine. - Janine.
- Esta viatura tem alguma morada?
Devam edin. SUV *'dan bir adres bulabildiniz mi?
- Penso que era um jipe cinzento.
Gri SUV, sanırım.
A matrícula do SUV preto e uma dezena de outras coisinhas.
Siyah cipin plakası ve bir sürü başka şey.
- Aposto 10 dólares que o condutor do SUV está bêbedo.
Pekala.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]