Translate.vc / Portuguese → Turkish / Teller
Teller translate Turkish
668 parallel translation
Era The Fortune Teller de Victor Herbert.
Victor Herbert'in The Fortune Teller adlı oyunuydu.
Tropecei um pé na cerca de arame!
Ayaklarım yanıyor ve teller de beni mahvetti!
É melhor acordarem, ou ainda vão encontrar as vossas mulheres e filhos esmagados entre as cercas de arame farpado!
O yüzden uyansanız iyi olur. Yoksa kendinizi, kadınlarınızı ve çocuklarınızı dikenli teller ve çitler arasında bulacaksınız.
Até que as cercas cheguem para ficarem de vez.
Teller buraya gelene kadar.
A violência, e a outra o arame farpado.
Biri şiddet, diğeri de dikenli teller.
Já não está mais enfrentando o arame farpado e o posseiro.
Dikenli teller ve gecekonducularla artık dövüşmek yok.
Um dia haverá vedações. Vão haver vedações ao longo do trilho.
Bir gün bu yolun iki yanında teller olacak.
Prefiro combater os índios que abrir caminho pelo raio das vedações.
Teller arasından geçmektense yerlilerle savaşmayı tercih ederim.
Foi o Sam Teeler de Pecos.
Sam Teller da, Pacos'daydı.
David, quantas pessoas tem agora... na sua selva de arame farpado?
David, şu anda dikenli teller ormanında kaç kişi var?
E na mala, traz uma espécie de espinhos.
Bavulundan da bir sürü dikenli teller, çiviler çıkardı.
Que arame?
- Hangi teller?
- Este arame!
- Bu teller!
- Arame farpado, minas...
Dikenli teller? Kara mayınları? - 6.000 hayat?
Eram mantidos presos, não tanto por paredes altas ou arame farpado ou por metralhadoras, mas pela terra e o mar à sua volta e a selva não era neutra, e muito menos o mar.
Sadece yüksek duvarlar, dikenli teller veya makineli tüfekler değil etraflarını saran kara ve deniz de onları oraya hapsediyordu. Orman da, okyanus da tarafsız değildi.
Teller.
Teller.
Sabes o que dizem : "Não beijes uma rapariga num banco..." ( teller )
"Bankada bir kızı öpme." derler.
Porque faz queixa ". ( teller = conta ) Soupy Sales.
"Çünkü veznedardır." Soupy Sales.
Corrigan. Teller.
Corrigan.
Dobermans, uma torre de vigia e uma vedação de arame.
Dobermanlar, gözetleme kulesi ve dikenli teller.
A linha pode estar em baixo.
Teller kopmuş olabilir.
Não há comunicação entre nós e River Junction!
Burasıyla, River Junction arasında teller kopuk!
Quando fui ao hospital, o seu nariz estava partido o seu queixo despedaçado, preso por um arame.
Hastaneye vardığımda burnu kırılmıştı. Kırılan çenesini, teller yardımıyla, birarada tutabiliyorlardı...
As cordas da guitarra estavam ao contrário.
Kalın teller üstte olacağına altta olurdu.
Havia vedações eléctricas e para lá destas, havia guardas.
Fakat teller elektrikliydi ve dışarıda SS'in muhafızları vardı.
Atravessada por barras de aço tanto na vertical como na horizontal.
Çelik teller yatay ve dikey olarak çaprazlama gelmiş oluyor.
! Se a causa for instalações defeituosas, pode haver fogo em todo o lado!
Dunc, eğer bu yangın kötü teller nedeniyle çıkmışsa,... her yerde yangınlar çıkabilir!
Quem é Pete Teller?
Pete Teller kim?
As pessoas são lindas, os escritórios também... as secretárias fazem compras na Bonwit Taylor...
İnsanlar güzel, ofisler güzel. Bütün sekreterler Bonwit Teller'dan alış veriş yaparlar.
Arame farpado e mulheres são os maiores agentes da civilização!
Dikenli teller ve kadınlar dünyadaki en medeni iki faktörler.
A seguir, temos a aranha de teia de rede, da família das Filistatidae, que tece uma teia afunilada cujos fios têm uma força de tracção proporcionalmente igual ao tipo do fio de alta tensão usado nas pontes.
Sırada ağ örümceği var, Filistatidae familyası tür Kukulcania. Huni tarzında ağ yapar ve ipleri çok güçlüdür. Köprü yapımında kullanılan teller kadar güçlüdür.
" Como defesa, os turcos utilizaram arame farpado, no mar e em terra
" Türkler denize ve karaya dikenli teller çekti.
Eles já apanharam o seu irmão. Não podem apanhá-la a ela também.
Atom bombasını test etmeden önce Edward Teller tüm atmosferin yanacağını düşünmüştü.
Os fios entravam em curto-circuito a altas temperaturas.
Teller yüksek ısıda kısa devre yapıyordu.
O médico diz que ele vai ficar bom, assim que tirar os pontos da língua e o arame do maxilar.
Dikişleri alınıp, çenesindeki teller de çıkartıldığında iyileşeceğini söylüyor doktorlar.
Os fios vão derreter, e a casa vai incendiar-se.
Devre sistemlerine aşırı yük bindireceğim. Bütün teller eriyecek, ve ev alevler içinde yanacak.
Os guardas irão te matar se a cerca eletrificada não fizer primeiro.
BEKÇİLER SENİ ÖLDÜRÜR ELEKTRİKLİ TELLER DAHA ÖNÇE ÖLDÜRMEZSE.
Du-Quois e eu vamos nos misturar com a manada aqui... e passaremos assim pelo portão e pela cerca eletrificada.
Du Quois ve ben burada sürüye katılacağız. Ve elektrikli teller arasındaki kapıdan geçeceğiz.
Guardas, redes eléctricas...
Nöbetçiler, elektrikli teller.
O que é que começou a fazer? E essa cerca?
Ne için bunlar, bu teller?
O telhado também tem sensores de cinco em cinco metros.
Damda da teller var. Beş metrede bir alıcılar.
- Não se apanha a MF. Debaixo da auto-estrada há linhas de alta tensão.
Köprü ve yüksek gerilimli teller altında FM kanalı düşürmek zor.
Sem mais lama, morte, ratos, bombas, estilhaços, sobressaltos, arame farpado e aquelas malditas canções horríveis que têm a palavra "whoops" no titulo.
Artık çamur yok, ölüm, fareler, bombalar, şarapneller, vızıltı sesleri, dikenli teller ve isminde "Tüh be" geçen o lanet olasıca berbat şarkılar da yok.
Ela foi despromovida a caixa de janela.
Bu, Bayan Rhoades oluyor. She got demoted to drive-up window teller.
Disse que ele também usa fios.
Bana teller kullandığını da söylemiştin.
- Mas arame farpado, cães e guardas?
- Ama ya teller, köpekler, korumalar?
Vou pôr-lhe o braço, cordas novas...
Evet, onaracaktım, yeni bir sap, yeni teller...
Temos fibras de cordel fincadas nos pulsos e braços.
Bileklerine ve kollarına gömülmüş bükük teller bulduk.
Não toquem em nada, pode haver alguma armadilha...
Hiçbir şeye dokunma. Her tarafta teller var. Bubi tuzağı kurmuş olabilirler.
De certeza que é por isso.
Tüm tepelerde teller kopmuştur.
O arame farpado e os guardas.
Dikenli teller ve nöbetçiler.