Translate.vc / Portuguese → Turkish / Timing
Timing translate Turkish
406 parallel translation
Mau, não, mas tens um péssimo timing.
Kötü olan sen değilsin, zamanlaman.
Ela boa dicção e timing.
Diksiyonu ve zamanlaması iyi olmak.
O caminho, o "timing", mantimentos, tudo.
Rota, zamanlama, erzaklar, her şey.
E uma questão de "timing".
Bu tamamen zamanlama meselesi.
O meu timing está todo errado...
Senden evliliğimizi sürdürmemizi istemem için doğru bir zaman değil.
Tens um timing perfeito.
Bu kadar kötü zamanda gelinemezdi. Muhteşemsin.
Se assim fosse, não nos avisaria, e se realmente planeiam atacar esta noite, o "timing" seria perfeito.
Öyle olsaydı bizi uyarmazdı. Eğer bu onların final vuruşuysa daha iyi bir zaman seçemezlerdi.
O seu "timing" é excelente... mas devia continuar a aperfeiçoar o seu acto.
Zamanlamanız mükemmel. Ama oyunculuğunuzu geliştirmelisiniz.
Não tenho noção do "timing" oportuno.
Zamanlamam yok.
O seu timing não podia ser pior.
Zamanlaması daha kötü olamazdı.
Tens um bom timing.
Zamanlaman kokuşmuş.
Porra Barry, tens um timing péssimo.
Barry, kötü bir zamanlaman var.
Um timing perfeito.
Mükemmel zamanlama.
No entanto, acho que o timing foi um pouco irónico.
Ama gene de bunun hayatın bir cilvesi olduğunu düşünüyorum.
Excelente "timing"!
- İyi zamanlama.
Não consigo acertar o timing.
Avans ayarını yapamıyorum.
Como Al costuma dizer, timing é tudo.
Al'ın söylediği gibi, zamanlama her şey demek.
Trabalhe o seu timing.
Zamanlamana çalış.
Mau timing.
Kötü zamanlama.
Cavalheiros, o "timing" de vocês é impecável.
Beyler, zamanlamanız kusursuz.
Que timing excelente!
En iyi zamanlama!
Acho que o problema básico com o início de uma relação é que cada pessoa tem o seu próprio timing sexual, enquanto que a outra pessoa não sabe de nada.
İlişkinin temelindeki sorun bence bir tarafın, diğerinin haberi olmadığı neyin ne zaman olduğunu gösteren bir takvimi olması.
O timing podia ter sido melhor, mas ele parece bem.
Zamanlama dah iyi olabilirdi ama sanırım bu da işe yarar.
Eu recusei, mas agora, brilhante. Timing perfeito.
Harika zamanlama.
Não tens noção de "timing"?
Hiç zamanlama duygun yok mu senin?
Devo dizer que... O vosso timing é impecável.
Şunu ifade etmeliyim,... zamanlamanız kusursuz.
O teu timing não podia ser melhor.
Zamanlaman daha iyi olamazdı.
Timing perfeito.
Çok yakındı.
Nem lhe digo o quão fortuito foi o timing.
Hepsinin zamanlamasının ne kadar tesadüfî olduğunu söylememe gerek yok.
Acho que só precisamos de trabalhar no nosso timing.
Zamanlamamız üzerinde çalışmalıyız sanırım.
- Foi mau timing.
- Kötü zamanlamaydı.
Obrigado. Que timing perfeito.
Sağol, harika zamanlama.
- E que tal o meu timing?
- Peki ya zamanlamam?
"Timing" perfeito.
Zamanlaması harika.
- Coincidência? - Foi ele quem errou no timing!
Bir serserinin yanlış zamanlaması.
- Bem, o timing é tudo.
- Zamanlama çok önemlidir.
Por muito que gostasse de passar mais tempo com vocês, o timing tem de ser preciso.
Sizinle daha çok zaman geçirmeyi çok isterdim ama zamanlama kusursuz olmalı.
Ele sempre teve bom timing.
- Zamanlaması daima iyidir.
Sobrinho, tens um timing perfeito.
Yeğenim, zamanlaman çok iyi.
- Isto estraga o nosso "timing"?
Kaçış suya mı düştü? Olabilir.
É tudo uma questão de timing.
Bu iş sadece bir günlük.
É tudo uma questão de timing.
O timing'le bütündür.
Timing perfeito. De que estás a falar?
- Sen neden bahsediyorsun?
Só alguém com um perfeito "timing" cómico... podia produzir esta energia de uma vez.
Mizah zamanlaması iyi biri, tek hamlede bu kadar enerji üretir.
E o mais importante, : timing, 0 momento oerto é tudo,
Ve en önemlisi zamanlama. Zamanlama çok önemli.
Como foi o meu "timing", Felix?
Zamanlamam nasıl Felix?
Apenas o timing não poderia ter sido pior.
Sadece, zamanlama bundan daha kötü olamazdı.
Não têm sentido de timing. Eu vou sentar-me aqui.
Ben şöyle oturayım.
Esta operação requer um timing preciso.
Bu operasyonda zamanlama çok önemli.
Por uma vez o seu timing foi bom.
İlk defa, zamanlaman harika.
Bom timing.
— Güzel zamanlama.