Translate.vc / Portuguese → Turkish / Toco
Toco translate Turkish
1,328 parallel translation
Quando eu te toco?
Ben dokunurken mi?
Não toco em lixo.
Çöpe dokunmam bile.
- É verdade, toco numa banda.
Bir grubum var, evet.
Ao contrário do Rei Midas, tudo o que toco transforma-se em merda.
Midas'ın tersine, değdiğim her şey boka dönüşüyor.
Cada vida que eu toco, termina. Brutalmente e sem motivo.
Bütün dokunduğum yaşamlar sona erdi... vahşice... ve sebepsizce.
Sabeis que não lhes toco, a menos que estejam a rebentar a transbordar...
İçleri krema dolu olmazsa onları yemem biliyorsun.
Eu cresci com eles, mas não toco tudo o que posso.
Bunlarla birlikte büyüdüm, ama kapasitemi kullanamıyorum.
Toco baixo.
Ben basçıyım.
E, quando toco... É como se estivéssemos transando.
Ve çaldığımda sanki sevişiyor gibi hissediyorum.
É por isso que eu toco, cara.
İşte bu yüzen çalıyorum dostum.
Toco-lhe a alma.
Ruhuna dokunuyorum.
Eu não lhe toco? Eu não lhe toco?
Demek ona dokunamam, ha?
Assim toco o teu coração.
Böylece kalbini tutuşturabilirim.
- Eu nâo lhe toco.
- Ben ona dokunmam.
Assusto-te? Não o toco.
Neden korktun?
Toco, mas não muito bem.
Evet, ama pek iyi değilim.
- Os golpes básicos.
- "Mosqueta", "Toco Mocho"... - Temeller...
Quando eu te toco, tu sentes-me?
Sana dokunduğumda beni hissediyor musun?
Metade de mim está em fogo, que fica doida quando não a toco.
Yarım ateşler içinde. Ona dokunmadığında çıIdırıyor.
Deixa que te diga, eu não toco nesta treta, está bem?
Sana bir şey söyleyeyim. Ben mala el sürmem, tamam mı?
Dás-me as provas, eu toco-lhes, e, se obtiver uma visão, temos negócio.
Sen bana kanıtı ver, dokunayım eğer bir şeyler görürsem, işlem tamamdır.
- Toco-te no peito como se fosse meu.
- Göğüslerine benimmiş gibi davranacağım.
- Um dia, toco-te...
- İşte, bazen. - Bir ara uğramalısın, sana çalarım- -
Ela pinta a minha música... e eu toco para a pintura dela.
O benim müziğimi resmediyor ben de resminin müziğini yapıyorum.
Eu toco tambor.
Def çalabiliyorum.
Se gostas de ajustamentos de reembolsos E a música que toco Manda um cheque para O meu amigo Ralph
Fon ayarlamasını ve çaldığım müziği sevdiyseniz arkadaşım Ralph'a bir çek yollayın.
Quase que lhe toco.
Neredeyse geldim.
De 78 não, mas toco os habituais.
78s değil belki ama, benzer albümler dinlerim.
Toco um bocadinho mais logo.
Size daha sonra çalacağım.
- Eu toco para voçês mais logo.
Size sonra çalacağım.
Sim, eu toco mais tarde.
Evet, sana sonra çalarım.
Que faço quanto à forma como toco?
- Sence nasıl çalmalıyım?
Toco numa banda chamada Steel Dragon.
Steel Dragon grubunda çalıyorum.
Nunca toco em drogas.
Uyuşturuculara elimi sürmem.
Ou toco-te, por isso... sai-me da frente!
Ya da sana dokunurum ve... yoldan alırım.
- Toco bateria.
Bir grupta mı?
Bom, ao menos eu não toco no Freddy.
En azından ben Freddy " yi parmaklamıyorum.
Se toco em alguém, uma vida cheia de merda corre toda em frente aos meus olhos.
Birine dokunuyorum, ve bütün boktan hayatı gözlerimin önünden geçiyor.
- Toco naquilo? - Sim, toque. E carregue no botão.
- Buna mı dokunuyorum?
- Toco antes em ti!
- Sana dokunacağım!
Sim, toco para os meninos na igreja.
- Kilisede çocuklar için söylüyorum.
- Não toco nessa coisa.
- Ona elimi sürmem.
E eu não toco mesmo nada.
Oysa ben hiç müzik aleti çalamam.
Não lhe toco mais.
Bir daha dokunmayacağım.
E como hoje toco quis livrar-me do odor corporal.
Leş gibi kokmak istemiyorum.
Se abrir a boca, não lhe toco nem com um dedo, mas irá para a prisão.
Eğer çeneni açarsan sana el sürmeyeceğim ama hapishaneye gideceksin.
Às vezes quando bebo demais, toco a minha música alto demais.
Bazen çok içki içtiğimde, müziğin sesini çok açarım da.
Toco no fogo E ele congela-me
Ateşe dokundum ve beni dondurdu.
- Não, não toco em homens.
- Hayır, Ralph.
Não toco em peixe.
Elimi balığa bulaştıramam.
Não toco nessas coisas.
Onlardan çok kullandım.