Translate.vc / Portuguese → Turkish / Todavia
Todavia translate Turkish
524 parallel translation
Todavia tens a oportunidade de ser o que quiseres.
Hala istediğini yapma şansın var.
Todavia agradeceria que alguém me dissesse o que tem a ver isto com o nosso pequeno Henry.
Tüm bu olanların küçük Henry ile ne ilgisi olduğunu söylerseniz memnun olacağım.
Era incrível. E todavia, era um facto.
İnanılmazdı, ancak gerçekti.
Não podia acreditar que tivesse pintado aquele retrato, e todavia, lá estava o seu próprio nome tal como o tinha pintado.
Bu tabloyu kendisinin yaptığına inanamıyordu, fakat aşağıda imzası hala duruyordu.
Não, e todavia vejo bem tudo quanto nos rodeia.
Hiçbir şey görmüyorum. - Oysa görüyor da gözlerim ne varsa.
Todavia, agora ainda sei um pouco mais.
Ama şimdi az da olsa biliyorum.
Todavia, eu já começara a urdir a minha própria trama.
Ama o zamana kadar kendi senaryomu oluşturmaya başlamıştım.
Era incrível, e todavia não podia duvidar.
Akıl almaz bir şeydi.
Todavia poderia redimir-me, após sete anos, e nunca mais... depois de sete anos, poderia viver como um homem mortal entre mortais.
Ancak bu lanetimden kurtulabilirim. Yedi yıl sonra, sadece ama sadece yedi yıl sonra ölümlü insanların arasında ölümlü bir insan olarak yaşayabilirim.
E todavia, pergunto-me, virá este livro de para além do tempo com uma mensagem... não de morte, mas de vida?
Hâl böyle olunca sormadan edemiyorum bu kitap zamanın diğer tarafından bana bir mesaj olarak mı geldi acaba? Ölümün değil de hayatın bir mesajı olarak?
Todavia agora, claro, ao enfrentar a morte na cadeira eléctrica... não é capaz de dizer a verdade, é isso que quer que o jurí acredite?
Ama şimdi ölümle yüz yüze olduğun için doğrudan başka bir şey söyleyemiyorsun!
Todavia, a prespectiva de jantar um buffet numa recepção duma embaixada...
Yine de diplomatik bir resepsiyonda gerçek bir akşam yemeği yeme ihtimali...
Todavia se não te importares de me sair da frente, tornarei os teus sonhos realidade.
Ancak yolumdan nazikçe çekilirsen rüyanı gerçekleştiririm.
A sua paleta está estragada, os seus pincéis estão sêcos, todavia o génio... de Henri de Toulouse-Lautrec... está tão fresco e vivo... como no dia em que os pousou.
Paleti kalıp gibi olmuş, fırçaları kurumuştu. Yine de Henri de Toulouse-Lautrec'in dehası, onları tuvale aktardığı günkü kadar taze ve canlıydı.
" Todavia, sou o mais infeliz dos mortais em França...
Gene de Fransadaki fanilerin en kederlisiyim
Sabes, todavia, soa melhor do que alguns violinistas que ouvi.
Fakat bundan daha iyi şeyler de dinledim ben.
Poderia pensar-se que o melhor estava, todavia, para chegar dado que tinha superado o sol e a chuva, mas, fui atacado por um novo inimigo, as aves!
Tam işler iyi gidiyordu ki, güneşli ve yağmurlu havalardan sonra başarmak üzereydim ki, ortaya yeni düşman çıktı. Kuşlar!
" Todavia, esta não é uma carta fácil de escrever, como bem pode imaginar.
" ancak bu mektubu yazmak tahmin edebileceğin gibi, çok kolay değil.
Todavia, aplicam-se todas as exigências do respeito militar.
Ne var ki askeri saygının gözden kaçırılmamasını istiyoruz.
Todavia o moínho de vento não estava acabado, e o pé ferido de'Boxer'piorou em vez de melhorar.
Ama yel değirmeni hala bitmemişti, ve Boksör'ün yaralı ayağı gün geçtikçe kötüleşiyordu.
Todavia, se preferir procurar noutros hotéis...
Ama başka otellerde aramak isterseniz siz bilirsiniz.
Aposto que todavia há muitos no Texas que pensa que a guerra continua.
İddiaya girerim ki, Teksas'takiler hala savaşın devam ettiğini sanıyorlardır.
Todavia, tens de regressar para a escola.
Okula dönmen şart.
Todavia, o erro só foi descoberto tarde de mais.
Bununla birlikte iş işten geçinceye kadar hata ortaya çıkarılamadı.
- Todavia, é um livro interessante.
- Yine de ilginç bir kitap.
Todavia tudo o que fizer será uma dor como nunca sofreste.
Ama biliyorum ki şu andan itibaren yaptığım herşeyde senin bugüne kadar çektiğinden daha büyük acı var.
Todavia ainda não chamaram meu filho.
Oğlumu henüz çağırmadılar çünkü.
Todavia, tenha esperança, pelo menos.
Sizin en azından, hâlâ umudunuz var.
Todavia respira.
Hala nefes alıyor.
Todavia ainda os tenho.
Eksiden mi, hala görüyorum.
Todavia, teríamos combustível para lançar ao navio hidrográfico.
Böyleyken, belki yakıt meteoroloji gemisi tango deltaya ulaşmaya yeter.
O rei, todavia.
Yine de kralım!
Aquele que crê em mim... ainda que morto... todavia viverá.
Bana iman eden kişi, ölse de, yaşayacaktır.
"Todavia, nem o varão é sem a mulher," nem a mulher sem o varão... "
"Ama kadın erkeksiz, erkek de kadınsız..."
Todavia, por acaso estou livre para o jantar.
Ama yemek için kimseye sözüm yok...
Todavia, sabem o que realmente lhes aconteceu? O que sentem um pelo outro?
Ama içlerinde ne olduğunu, birbirlerine karşı ne hissettiklerini biliyor musunuz?
Todavia, em nome do governo, apresento minhas desculpas.
Buna rağmen, kendi adıma sizden özür diliyorum.
Todavia, gostaria de esclarecer umas coisas.
Yine de, bazı noktaların altını çizmek isterim.
Todavia, temos razões para esperar o melhor.
Yine de en iyisini dilemek için nedenimiz var.
# # E todavia...
# # And yet
Todavia, por ser uma mulher honesta,... consegui uma solução para si.
Ama, aldığım paranın karşılığını vermeye inanan bir kadın olduğum için, size kendimi affettireceğim.
Todavia, numa reunião como a vossa, há o risco de incendiar os espíritos.
Sizin gösteriniz polisi tahrik edebilir.
Todavia, asseguro-lhe que o outro ferido está livre de perigo.
Ama diğer kurban tehlikede değil.
Todavia, por mais de 2.000 anos... exploradores tinham sido atraídos pelo Norte, na sua misteriosa brancura... onde o homem, literalmente, caminha sobre as águas.
Fakat, 2 000 yılı aşkın süredir,... kaşifler kuzeye, insanın tam anlamıyla suyun üzerinde yürüdüğü, bu gizemli beyazlığa çekiliyordu.
Todavia, presumivelmente foi acaso.
Yine de büyük ihtimalle tesadüftü.
Todavia, não estou a debater os media.
Her neyse, medya hakkında konuşmam.
Todavia, dezasseis mil Prussianos mortos. Serão boas notícias em Paris.
Ama, 16,000 ölü Prusyalı Paris için iyi haber.
Primeiro, todavia, gostaria que tratasses do xerife e do seu delegado.
Ama yine de şerif ve yardımcısının icabına bakmanızı istiyorum.
Todavia, os russos tinham-no e de repente, os nossos soldados descobriram de que de um momento para o outro, a arma deixava de disparar.
Askerlerimiz aniden silahların artık ateş almadığını ve çalışmadığını farketti.
Uma fronteira que divide duas nações todavia marca o seu solo amistoso, o paralelo 49 : A única fronteira sem defesa no mundo.
49'uncu paralel — dünyadaki savunmasız tek hudut
Todavia não se faça o que quero, mas sim o que tu queres.
Yine de benim değil, senin istediğin olsun.