English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Tren

Tren translate Turkish

5,431 parallel translation
Óptimo. Então, ele é o "Homem do Comboio".
Demek "Tren Adam".
Qual é a relação entre isso e o facto dele roubar e matar alguém?
Peki, neden bir tane tren çalıp, birisini öldürsün ki?
O rapaz que roubou o comboio?
Tren çalan çocuğu mu diyorsun?
PN 10-02, é um comboio?
PN 10-02 tren mi?
Agora, o 40-94 mudaria a rota no quilómetro 20 para evitar uma colisão, mas, não o fez naquela noite devido a uma manutenção,
Genelde 40-94 çarpışmayı önlemek için 20 kilometre sonra buraya girerdi. Ama o gece yapmadı. Çünkü bazı bakım onarım yüzünden orada park etmiş bir tren vardı.
Então, talvez, quando ele subiu à cabine,
Belli de tren hareket ettikten sonra yola çıkmıştır.
O Henry já estava morto quando o comboio o atropelou.
Henry tren üstünden geçtiğinde zaten ölüymüş.
Há algumas semanas atrás, ele chegou a casa espancado e, não me quis dizer quem o tinha feito, mas... parece que devia dinheiro a um apostador.
Bir kaç hafta önce eve bayağı bir kavga etmiş şekilde geldi. Ama kimin yaptığını söylemedi. Görüşüne göre, tren istasyonundaki bahisçiye çok fazla borcu vardı.
Aposto que ele sabe quem manda nos depósitos ferroviários.
Eminim ki bugünlerde tren istasyonunda bahisleri kimin oynattığını biliyordur.
O André viu dois Henrys, no depósito dos caminhos-de-ferro, naquela noite.
Andre o gece tren yolunda iki tane Henry görmüş.
Era suposto teres ido até Portland, mas por minha causa, saíste em Chico e não estavas no comboio quando descarrilou.
Portland'a gitmen gerekiyordu ama benim sayemde Chico'da indin. Tren raydan çıktığında trende değildin. Ölebilirdin.
Não consigo fazer isso enquanto o comboio está em movimento.
Hayır, tren giderken yapamam bunu.
Não estava à espera de uma viagem destas.
Tren yolculuğumdan umduğum bu değildi.
Horário de comboios.
Tren tarifesi.
O comboio está cheio.
Tren doldu.
Sabia que fecharam o parque porque um carrinho saiu voando?
Tren uçtu diye şu kapattıkları hani.
E mostrar-lhes os velhos comboios do pai deles. Limpavamo-los, montávamos as pistas, e punhamo-los a funcionar.
Onlara babalarının eski tren setini gösterip şöyle bir tozunu alır ve rayları bir araya getirip tekrar çalıştırırdık.
- Tenho um bilhete de comboio.
- Tren biletim var.
O trem é do outro lado do estado.
Tren eyaletin diğer yakasında.
De avião, de comboio, de carro, tanto faz.
Uçak, tren, otomobil, neyle olursa olsun.
Parece um comboio a passar ou algo parecido.
Tren mi yapmışlar ne.
Viram-na numa estação em Maryland.
Maryland'da bir tren garında görülmüş.
Vamos apanhar um comboio.
Yakalamamız gereken bir tren var.
Sei que tens de ficar cá, mas há alguma estação aqui perto?
Burada kalman gerektiğini biliyorum yakınlarda tren ya da otobüs durağı var mı?
O disfarce do Batman que o Sr. J usou no assalto do comboio.
Bu da Bay J'nin tren soygunu için kullandığı Batman kostümü.
Desculpa pelo comboio.
Tren için özür dilerim.
Falo do comboio, é bem mais longe do que se pensa e...
Hayır, sorun tren. Bilindiğinden daha uzakta ve ben... Hey!
Enviarão um comboio e massacrarão o teu irmão.
- Türkler tren gönderip kardeşlerini katledecek!
Um mês num camelo, agora demora uma semana num comboio.
Deve ile bir ay süren yol, artık tren ile bir hafta sürüyor.
Vou levá-lo à estação de comboios.
- Onu tren istasyonuna götürüyorum...
Chegou o comboio e estragou tudo.
Tren geldi ve her şeyi mahvetti.
O comboio.
- Tren...
Vão fazer até uma esquadra da polícia, uma estação de comboios,
Ek olarak, bir de polis karakolu. Bir tren istasyonu. 6000 kişilik istihdam sağlayacak bize.
Temos uma testemunha que viu o Barrow na estação de comboios.
Barrow'u tren istasyonunda gördüğünü söyleyen bir tanığımız var.
Acordos entre ferrovias e transportadoras.
Kamyon ve tren yolu şirketleri ile anlaşmalarım var.
Imagine, uma linha de comboios a sair de Jersey.
Jersey sahili boyunca uzanan tren yolunu bir düşünsene.
Mas nunca pensei ter de me sacrificar.
Ama, o tren yolunda kendimin yatacağını hiç düşünmezdim.
Sra. Fazekas, chegou o comboio para o seu sobrinho.
Bayan Fazekas. Yeğeniniz için tren seti elime yeni geldi.
Não, estás bem.
Tren enkazı gibi mi? Hayır, iyisin.
É uma estação de comboio vazia.
Kullanılmayan bir tren istasyonu.
Nós seguimo-la até à estação de comboios.
Onu tren istasyonuna kadar takip ettik.
- Comboio expresso.
- Ekspres tren.
Ela está à espera de um comboio, Ryan.
Bir tren bekliyor, Ryan.
As donas de casa pegam no dinheiro das compras e apanham um táxi para a estação de comboios.
Ev kadınları mutfak harçlığını alıp tren istasyonuna doğru bir taksiye binerler.
Andam a servir-se delas a torto e a direito.
Millet üzerlerinden tren gibi geçiyor.
À espera de um comboio, Ryan.
Bir tren bekliyor, Ryan.
Queres encontrar-te com um miúda gira perto dos carris, Harper?
Tren yolunun yanında güzel bir kıza buluşma mı teklif ediyorsun Harper?
Eventualmente, os túneis irão desmoronar-se.
Tren tünelleri en nihayetinde çökecek.
Em Park Avenue, depois da estação ferroviária.
Tren istasyonunun hemen gerisinde Park Avenue'da.
Este comboio vai colidir.
Tren kaza yapacak.
É impossível invadir o sistema de controle sem ter acesso à Chave-Mestra.
Skeleton Key olmadan tren kontrol sistemine giriş sağlamam imkansız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]