Translate.vc / Portuguese → Turkish / Trina
Trina translate Turkish
348 parallel translation
Aquele não é o homem que vimos na estação de Tirana?
Bu Trina'daki garip küçük adam değil mi?
Quando voltarmos, a Trina estará connosco para lhe dizer o que pode fazer com o spam de Mail.
Reklamlardan sonra, Trina size önemsiz e - postalar için ne yapabileceğinizi anlatacak.
Trina Salmon, ok?
Süt dağıtıcısı, Trina Salmon.
Trila Sinclair, morta ao chegar à barbearia pareceu viver a pílulas para emagrecer e laxantes.
Trina Sinclair, saç boyası zehirlenmesinden, yolda öldü. Saçıyla uyumlu bir toka ararken diyet hapları ve müshil yüzünden öldü.
Trina, enfia o meu pulso.
Trina, yumruğumu sok kendine.
Trina, não tenho o teu cão.
- Trina, köpeğin bende değil.
Trina, estás a sangrar.
Trina saçmalıyorsun. Evine git.
Alguém não devia dar o gosto a esse filho de puta!
Kimse ona bu zevki tattırmamalı! - Trina git artık.
Trina, vai. Já! És tão puta como a tua irmã!
- Sen de ablan gibi orospusun.
Bem, acalmemo-nos, sim, Trina?
Tamam, sakin olalım.
Trina, ela dorme com o teu gajo.
Biliyor musun Trina? Sevgilinle yatıyor.
Só estávamos...
Trina biz sadece...
A vossa atenção, por favor : certos alunos serão convocados à Direcção para ajudar a polícia a respeito do desaparecimento de Trina Sinclair.
Dikkat dikkat. Trina Sinclair'in ortadan kaybolmasıyla ilgili yürütülen polis soruşturmasına yardımcı olmak için bazı öğrenciler çağırılacaktır.
A Trila Sinclair bateu-me. Porque gostamos do Jason McCardy.
Trina Sinclair bana vurdu, çünkü Jason McCardy benden hoşlanıyordu.
- Depois tivemos a Trina e a Sofia.
- Sonra Trina, ardından Sophia.
Onde está Trina?
Terina nerede?
Trina, preciso que me traga uma coisa do quarto das miúdas.
Trina, bana evimden bir şey getirmeni istiyorum. Kızların odasındaki bir şeyi.
A senhora sabia da câmara da ama.
Trina, dadı kamerasını biliyordun değil mi?
- A Trina vai testemunhar contra ele.
Ağzını bıçak açmıyor. Trina'nın ifadesini kullanırız.
Eu, a Trina e os primos.
Ben, Trina ve bütün kuzenler.
Trina, cala-te.
- Hayır, dahası var. - Onun hakkında öğrenmen gereken bir şey var.
Trina? Não, espera.
Ben bir şeyler planlıyor.
A mais nova... Sempre que a vejo... só me quer é abraçar...
Küçüğünün adı, Trina, beni görünce, kollarıma koşar.
Trabalhava aqui como conselheira.
- Trina Rolston.
- Não, Trina não era casada.
- Hayır, Trina evli değildi.
Eu costumava dizer a brincar que vinham mais pessoas aqui para a ouvirem do que para me ouvir a mim. E foi aqui que viu Trina, pela última vez?
Onunla konuşmaya gelenlerin, beni dinlemeye gelenlerden çok olduğunu söyleyerek ona takılırdım.
Sim. Ela era incansável.
- Trina'yı son gördüğünüz yer burası mı?
Trina também fazia.
- Toplumun bir parçasısınız. - Trina da öyleydi.
- Acha que eu matei a Trina? - Eu não disse isso.
Trina'yı benim öldürdüğümü mü düşünüyorsunuz?
Devo tê-lo emprestado à Trina a dada altura.
- Bir ara Trina'ya ödünç vermiş olmalıyım.
Sempre achei que a verdadeira paixão da vida de Trina fosse o seu trabalho.
Her zaman Trina'nın gerçek aşkının işi olduğunu düşünmüştüm.
Trina estava grávida.
Trina hamileydi.
- Um deles tinha ADN da vítima.
- Bir tanesinde kurbanına ait DNA vardı. - Trina Rolston mı?
O pai do filho de Trina Rolston é, claramente, fumador.
Trina Rolston'ın çocuğunun babasının içici olduğu belli.
Então, fumou três cigarros no mesmo local em que encontramos o corpo de Trina Rolston?
- Ben de dışarı çıkıyorum. - Yani tam Trina Rolston'ı bulduğumuz noktada üç sigara mı içtin?
E, de alguma forma, um cigarro também tem o ADN de Trina.
Ve her nasılsa, bir sigaranın üzerinde Trina'nın da DNA'sı vardı.
Encontrei cabelos de Trina Rolston na camisa de Paul Stryzewski.
Paul Stryzewski'nin gömleğinde Trina Rolston'ın saçlarını buldum.
Não lhe vou contar nada em relação à Trina.
Sana Trina'yla ilgili hiçbir şey anlatmayacağım.
No meu caso, Trina Rolston é a vítima, Paul Stryzewski é o suspeito, e Sait Juliana é o local.
Benim davamda, Trina Rolston kurban, Paul Stryzewski şüpheli ve Saint Juliana Kilisesi de mahal.
Não faças isso, não faças isso.
Bunu yapma. - Ve Luke New York Borsası'ndan çıkarken, kardeşi Paul Trina Rolston'ın cesedini buldu. Yapma. "
E Trina estava grávida de um da quarta geração.
Ve Trina dördüncüye hamileydi.
Eu só queria perguntar a Luke o que deveria fazer em relação ao facto de Trina estar grávida. Como assim?
Luke'a, Trina'nın hamile kalmasıyla iigili olarak ne yapmam gerektiğini sormak istedim.
A gravidez de Trina não foi planeada.
- Ne demek istiyorsun? - Trina kazara hamile kalmıştı.
Reconheci Trina.
- Trina'yı tanıdım.
Trina e eu nunca iríamos ficar juntos.
Bakın, Trina ve ben asla birlikte olamazdık.
- Olá, sou a Trina.
- Merhaba, Ben Trina.
- Dra. Lewis, sou a Trina.
- Dr. Lewis, Ben Trina.
Muito bem. Trila Sinclair.
Tamam, Trina Sinclair.
- Trina Rolston.
- Kime bakıyorum?
- Isto é dos filhos da Trina?
- Bunlar Trina'nın çocuklarının mı?
Nós estamos a tentar perceber se você o matou a ele, e à Trina Rolston.
Biz senin Trina Rolston'ı ve onu öldürüp öldürmediğini öğrenmeye çalışıyoruz.