English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Triste

Triste translate Turkish

12,492 parallel translation
- Tão triste!
- Çok üzücü!
É mesmo triste.
- Gerçekten üzücü.
É triste!
Bu üzücü!
É uma história longa e bastante triste. Prefiro não falar disso agora.
Şey, bilirsin, uzun ve çok üzücü bir hikaye, şimdi anlatmak istemiyorum.
E uma alcatifa que me deixa triste.
Ve üzülmeme sebep olan bir halı.
Quando estou triste, gosto de me lembrar de uma coisa que a minha avó cantava.
Ben üzgün olduğumda eskiden büyükannemin söylediği bir şarkıyı hatırlarım.
Sei que te sentes triste.
Perişan halde olduğunu biliyorum.
Uma vez, a braguilha do pijama do meu avô abriu-se sem querer e eu vi a pilinha dele e fiquei muito triste.
Bir keresinde, büyük babamın pijamasının önü kazayla açıldı ve onun pipisini görüp çok üzüldüm.
Julguei que sim, porque estamos na roda-gigante e tu estás triste.
İyi zamanlamaydı sandım çünkü dönme dolaptasın, canın sıkkın.
Fiquei tão triste...
Beni çok üzmüştü.
Sr. Red, não só fez uma figura triste, como embaraçou toda a comunidade!
Bay Red, sadece kendinizi değil tüm toplumu rezil ettiniz.
O funeral foi muito triste.
Cenaze çok üzücüydü.
- Triste.
- Üzüldün.
É triste que você e os seus dedos pegajosos não conseguiram segurar provavelmente.
O kalin kafanin bütün bunlari anlamakta güçlük çektiğini görmek üzücü.
Sim. É terrivelmente triste, mas é verdade.
Evet, çok üzgünüm, ama bu doğrudur.
E se for, eu ficarei muito triste.
Ve öyleysen, çok üzülürüm.
Tão triste...
Ne acı.
Mas que triste.
Çok zavallıca.
Estou triste. Porque hoje Helena perde um dos seus verdadeiros filhos.
Üzülüyorum lakin bugün Helena'nın iyi evlatlarından biri aramızdan ayrılacak.
É tão triste.
Sadece çok üzücü.
Sabes que podes ficar triste por o teu pai e eu... Eu sei.
- Babanla aramızda yaşananlar yüzünden üzgün olman...
É muito triste.
Zaten utanç verici bir durum.
Estou infinitamente triste por ter-te magoado.
Seni kırdığım için ne kadar özür dilesem az.
Isso é muito triste.
Çok üzücü.
É tão triste não se conseguir andar como um ser humano.
Normal bir insan gibi yürüyememen kötü oldu.
Alegras um dia triste.
Acı bir günü aydınlattın.
Não estejas triste, Clark.
Üzülme Clark.
Não quero que fiques triste.
Üzülmeni istemiyorum.
Uma mulher bastante triste com um avental, inclinada à frente de um forno.
Fırının önünde domalmış önlük takan, gerçekten üzgün bir kadın.
É triste ver que ele já não está cá.
Onun artık burada olmadığını görmek üzücü.
Sim, fiquei tão triste com a tua cara toda lixada que quis compensar-te.
Evet, yamulan suratın yüzünden çok kötü hissediyordum... ve kendimi affettirmek istedim.
Que triste!
Yazık sana ya!
És um triste, meu. Um triste.
Acınacak haldesin.
Isso é mesmo triste.
Bu çok üzücü.
Será que ao me veres falhar te sentes melhor, que com a tua triste, e miserável vida?
Ben çakılınca, sen kendi rezil hayatınla mutlu mu oluyorsun?
Que triste isto ter acabado.
Yollarımızı ayırdığımıza çok üzülüyorum.
A estação está triste sem crianças.
Çocuklar olmadan ortalık çok sessiz.
É claro que é natural que ele queira ignorar ou minimizar o frio triste fim que espera a todos nós. De modo nenhum.
Tabii ki, hepimizi bekleyen soğuk ve üzücü sonu görmezden gelmeye çalışması çok doğal.
O pai é um cristão... para quem a perspectiva do final não é triste nem fria.
Babam, sonun üzücü ya da soğuk olacağını düşünmeyen bir hristiyan.
Esta noite, o mágico Lionel Shrike fará outra triste tentativa de chamar a atenção com o que ele chama de feito impossível.
Bu gece, sözde sihirbaz Lionel Shrike ilgi çekmek için acınası bir şov daha yapacak. Üstelik yapacağı numaranın adı "İmkânsız Maharet".
O momento mais triste da minha vida foi quando descobri que tinhas roubado o meu dinheiro e fugido.
Hayatımın en üzücü ânı tüm paramı çalıp tüydüğünü öğrendiğim andı.
E o mais triste de todos, o Mammogram.
En acıklısı da Mammogram.
Sinto-me triste por ele, para ser sincera.
Doğrusu onun için çok üzülüyorum.
Eles chamam isso de... Um triste adeus.
Bu zor bir hoşçakal.
E havia uma triste mãe que precisava de um filho.
Bir oğla ihtiyacı olan bir de anne varmış.
E aquilo que o tinha deixado tão triste e malvado partiu.
Onu bu kadar kaba yapan şey de yok olmuş.
Não há é mau em estares triste.
Üzgün olmak normal.
Porque está triste.
- Neden? Çünkü üzgünsün.
Cada respiração é triste
"Her nefesimde bir hüzün var."
Bem, sei que está triste e deve ter medo de voltar a tentar e...
Üzgün olduğunu biliyorum. Ve muhtemelen tekrar denemekten korkuyorsundur.
É bem triste.
İçler acısı gerçekten.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]