English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Turing

Turing translate Turkish

136 parallel translation
Não estamos projetando uma nave envenenada Tenente.
Burada "turing" yapmıyoruz, Binbaşı. ÇN : Turing :
Isto é exatamente o que estamos projetando... uma nave envenenada, de alta dobra, de reação rápida do século 24.
Tam olarak dizayn ettiğimiz şey bu- - bir 24. yüzyıl, warp kapasiteli, ultra-duyarlı turing.
Foram durante esses anos pré-guerra que outro jovem brilhandte, Alan Turing, entra em nossa história.
Savaş öncesi yıllarda bunlar olurken bir başka parlak genç, Alan Turing hikayemize girer.
Turing ficou mais famoso pelo seu serviço militar no parque Bletchley, quebrando o código alemão Enigma.
Turing en çok ; savaş zamanı, Alman enigma kodlarını kıran Bletchley Park'taki çalışmalarıyla meşhurdur.
Turing era um homem muito mais prático que Gödel.
Turing, Gödel'den çok daha pratik bir adamdı.
Turing, cinco anos depois, o seu tratamento da incompletude, isso eu acho que era mais consistente.
Fakat, Turing'in, 5 yıl sonra... "eksiklik" e yaklaşımı... sanırım, giderek daha... doğru bir rotaya giriyordu.
Turing interpretou a incompletude em termos de computadores e mostrou que, já que são máquinas lógicas, a incompletude significa que sempre haverá alguns problemas que eles jamais poderão resolver.
Turing, "eksiklik" i bilgisayar koşullarına taşıdı. Ve bilgisayarlar, mantık makineleri oldukları için, "Eksiklik"'in manasını "bilgisayarların asla çözmeyeceği bazı problemler olacaktır"
E pior, Turing provou que não há como dizer de antemão quais eram estes problemas.
Ve daha beteri... bu problemlerin neler olacağını önceden söylemenin imkansız olduğunu ıspatladı.
Então Turing vem e deixa tudo muito pior, ao menos com Gödel havia esperança de que pudéssemos distinguir entre o demonstrável e o não demonstrável, e apenas deixar o não demonstrável de lado.
Ve sonra Turing ortaya çıktı ve işleri daha beter yaptı. En azından Gödel'de ıspatlanabilirle ıspatlanamazı ayırıp, ıspatlanamazı kolayca bir kenara bırakmak için bir umut vardı.
O que Turing faz é provar que não há como dizer quais seriam os problemas não demonstráveis.
Turing'in yaptığı, gerçekte, problemlerin hangilerinin ıspatlanamaz olduğunu önceden söylemenin imkansızlığını ıspatlamak oldu.
Este é o problema da parada de Turing.
İşte bu... Turing'in "durma problemi"
Turing expõe isso bem fácil porque ele fala sobre máquinas, se a máquina vai parar ou não.
Fakat, Turing bu sorunu dünyaya indirdi, çünkü makineler hakkında konuşuyordu, yani, makinelerin durup durmayacağı hakkında...
Turing pega a profunda descoberta da incompletude de Gödel e faz dela um corolário de algo mais básico, que é incomputabilidade, coisas que não são computáveis, que nenhum computador pode calcular.
Turing, Gödel'in çok derin keşfi olan "eksikliği" "hesaplanamazlık" biçiminde daha temel bir şeyin sonucu haline getirdi. Hesaplanamaz şeyler...
Algumas partes já estão no trabalho de Turing embora ela não as enfatize.
Turing'in çalışmalarında, bunu vurgulamasa da...
Travesso como o problema da parada é, a parte mais profunda da incompletude de Turing, não era o que ele disse sobre computadores lógicos, mas o que ele disse sobre nós e nossas mentes.
Durma problemi gibi ürkütücü olan, ve Turing için "eksikliğin" en çarpıcı kısmı mantık ve bilgisayar hakkında söyledikleri değil, fakat biz ve zihinlerimiz hakkında söyledikleriydi.
Era a questão que traduzia quem era o Turing.
Bu Turing'in kim olduğunun merkezine inen soruydu.
Turing era um homem com duas grandes paixões.
Turing iki büyük aşkı olan bir adamdı.
Turing nunca recuperou aquele primeiro amor puro, mas nunca se esqueceu do que ele significara.
Turing ilk aşkının saflığını tekrar asla bulamadı, fakat neler olduğunun hafızasından silinmesine de izin vermedi.
Quando Turing desenvolveu a idéia do computador, ele começou a se apaixonar de uma forma muito diferente, com o poder ilimitado que ele imaginara.
Ne zaman ki bilgisayar fikrini geliştirmeye başladı çok farklı biçimde, tam güçle, tasavvur ettiğine aşık olmaya başladı.
Agora com Turing, ela aparece como uma questão sobre nós e a natureza de nossas mentes.
Ve şimdi Turing'le, kendimiz ve zihinlerimizin yapısı hakkında bir soruya dönüşerek odaklanmıştı.
É uma visão estabelecida que Turing era um computacionalista.
Turing'in bilgisayar = beyin diyen biri olduğu yönünde standart bir bakış açısı vardır.
Turing entendeu que Gödel e seu próprio trabalho dizem que se nossas mentes fossem computadores, então a incompletude se aplicaria a nós.
Turing, Gödel'in ve kendisinin çalışmalarının "eğer zihinlerimiz bilgisayarsa,'eksiklik'bizde de geçerli olur ve mantığın sınırları, bizim sınırlarımız olur"
A personalidade de Turing é uma coisa, sua matemática não tem que ser igual à sua personalidade.
Turing'in kişiliği elbette önemlidir. Matematiği, kişiliğiyle tutarlı olmak zorunda değildir.
Turing conhecia bem estes problemas e queria desesperadamente provar que poderia achar as fórmulas da mente humana a partir de simples cálculos.
Turing bu problemlerin gayet tabi farkındaydı, fakat yine de, çaresizce ; sadece hesaplamalarından insan aklının dolgunluğunun elde edilebileceğini ıspatlamaya çalıştı.
A filosofia pessoal de Turing, que seguiu toda sua vida, era não ter hipocrisia, falsidades ou enganações.
Bütün hayatını kıstıran ikiyüzlülük, taviz ve aldatmalardan özgürleşme yönündeki şahsi felsefesi de bunu istiyordu.
Turing era um homosexual quando isso era ilegal e até mesmo perigoso.
Turing, hem tehlikeli hem de yasadışı olduğu halde homoseksüeldi.
Se nós fossemos computadores então seríamos o tipo de criatura que Turing queria que fossemos.
Eğer bilgisayar olsaydık, Turing'in olmasını istediği türde yaratıklar olurduk.
Eu suspeito que Turing oscilou um pouco mas eu acho que em muitas análises e críticas das outras pessoas que o criticaram,
- Ben Turing'in karasız kaldığından şüphe ediyorum. Fakat, bence... diğer insanların O'nunla ilgili eleştirileri hakkındaki pek çok analizinde : bakış açısını eleştirenlere, argümanlarındaki sakatlıkları gösterir ve şöyle der :
Mas ele o fez estudando máquinas oráculo, que são como super máquinas de Turing, não são máquinas que podemos achar ou construí-las a partir de peças comuns, mas mesmo assim são entidades teóricas.
Bu şeyleri, görünümü bir çeşit süper Turing makinelerine benzeyen "oracle" makinelerinin, ötesine geçerek yaptı. Oracle makineleri, sıradan bir dizayn işinin neticesi olarak görülmesi mümkün olmayan makinelerdir. Bununla beraber ;
Essa tensão entre o humano e o computacional era central na vida de Turing e fez parte dele até os eventos que levaram à sua morte.
İnsan ve bilgisayar diliyle hesaplama arasındaki gerilim, Turing'in hayatının merkezinde yer aldı. Ve olaylar onu ölüme sürükleyene kadar da bununla yaşadı.
Após a guerra, Turing chamava cada vez mais a atenção dos serviços secretos.
Savaş sonrası, Turing kendisini giderek artan biçimde gizli servislerin hedef tahtasında buldu.
As autoridades decidiram que ele precisava ser corrigido.
yetkililer Turing'de tamir edilmesi gereken bir arıza olduğuna karar verdiler.
Turing fora tratado como uma máquina, quimicamente reprogramado, para eliminar a incerteza da sua sexualidade e o risco que eles achavam que isso causava à segurança.
Turing'e ; kimyasal olarak programlanmış bir makineden daha fazlası değilmiş gibi muamele edildi. Cinsiyetindeki belirsizliği, güvenlik ve düzene karşı hissettikleri tehdit edici duruşunu bertaraf etmek için, O'nu, kimyasal olarak yeniden programladılar.
No dia 7 de junho de 1954, Turing foi encontrado morto.
7 Haziran 1954'te Turing ölü bulundu.
Turing envenenou a maçã com cianeto.
Turing elmayı siyanürle zehirlemişti.
Turing morreu, mas sua questão não.
Turing öldüyse de ona ait soru ölmedi...
Diferente de Turing, Gödel não acreditava que éramos computadores.
Turing'in tersine Gödel bilgisayarlar gibi olduğumuza inanamadı.
Turing fez coisas como se ele fosse uma máquina, acho que o fez,
Turing gerçekten de kendisinin bir makine olduğunu düşündü. Bence, gerçekten düşündü.
Ao invés disso, ele descobriu incertezas que Turing e Gödel provariam serem definitivas, uma parte inseparável da própria fundação da matemática e da lógica.
Fakat, yerine belirsizlikleri açığa çıkardı. Turing ve Gödel'in, asla defedilemez olduğunu sonra ıspat ettikleri belirsizlikler... Matematik ve mantığın temellerinde kaçılamaz bölümünü oluşturuyorlardı.
É Turing, Alan Turing.
Turing, Alan Turing,
"Dá à coisa uma sensação muito'Turing', " pois as avaliações das fotos são mais implícitas " do que, por exemplo, escolher um número para a sensualidade de cada pessoa
Olaya yepyeni bir yaklaşım kazandıracak çünkü'hotornot'sitesinde olduğu gibi puanlama sistemi olmayacak.
Um teste de Turing inverso, eh?
Ters kişilik ayarı testi, ha?
E com curvas técnicas por toda parte, os carros GT e de turismo, como o Miguel Camino da Espanha, devem recuperar terreno mas duvido que seja suficiente para parar o Francesco de fugir absolutamente deles.
Teknik virajlar boyunca GT ve İspanyol Miguel Camino gibi Turing arabaları iyi iş çıkartacaklardır ama Franceso'ya engel olmayacaklarını ve tur bindirmesinden kurtulamayacaklarını düşünüyorum. Ağır ol bakalım.
Sabes, Penny, Alan Turing definiu o algoritmo...
Bak şimdi Penny, Alan Turing'in algoritma tanımında...
Temos um novo número, Caroline Turing.
Yeni bir numara çıktı. Caroline Turing.
- Turing.
- Turing.
A carta de condução com o nome de Caroline Turing era legítima.
Kök'ün Caroline Turing ismine aldığı ehliyet gerçekti.
Caroline Turing.
Caroline Turing.
Alguns pacientes da Srtª. Turing parecem ser um pouco peganhentos.
Bayan Turing'in hastalarından bazıları biraz yapışkan tiplere benziyor gibi.
Essa é a versão da incompletude de Turing.
İşte bu, "Eksiklik"'in Turing'in versiyonu
Caroline Turing.
Makine yeni birini gösterdi. Caroline Turing.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]