Translate.vc / Portuguese → Turkish / Tusk
Tusk translate Turkish
186 parallel translation
Brin Tusk e Marat Kobar.
Brin Tusk... ve Marat Kobar...
- Tusk.
- Tusk.
- Muito prazer, Tusk.
- Memnun oldum, Tusk.
Pessoal, é Tusk.
Çocuklar arayan Tusk.
Pagas ao Tusk por protecção e isto não acontecerá.
Tusk'a korunmak için para ödersin ve bunlar olmaz.
Não, eu não pago.
Hayır, Tusk'a ödeme yapmayacağım.
Pioneerski Prospect 51 já paga a protecção para Starkov.
51 Pioneerski Prospect Starkov'a ödeme yapıyor zaten... Orası Tusk'ın bölgesi değil.
O que Tusk disse?
Tusk ne dedi?
Tusk quer mandar uma miúda do hotel para Starkov.
Tusk, Starkov'a bir kız göndermek istiyor.
Por isso Tusk é quem é.
Tusk'ı Tusk yapan bu.
Este homem que tu achas que pode estar interessado porque é chamado Tusk?
Bu adama neden Tusk ( Fildişi ) dediklerini merak ediyorsundur?
Mas Tusk tem uma ideia ainda melhor.
Ama Tusk'ın daha iyi bir fikri var.
Gun, preciso falar com o Tusk.
Tusk ile konuşmam gerekiyor.
Tusk dar-me-á 60.
Tusk bana altmış verir.
Ou levamos a proposta ao Tusk.
Yoksa Tusk ile anlaşma yaparız.
Eu sei. Apenas chame Tusk e diga-lhe que Shiv está aqui na frente pronto para uma punhetinha.
Tusk'ı ara ona Shiv'in geldiğini ve yanında meretin olduğunu söyle.
Só... Certo, só liga e diz ao Tusk que o Sr. Plutónio aquele gajo, está aqui na frente, batendo à sua porta.
Pekala, evi ara ve Tusk'a Bay Plütonyum şu adam, kapının önünde de.
Então, o que está a fazer tirando um pacote do carro de Tusk, huh?
Neden Tusk'ın arabasından bir şey aldın?
Ele quer o Raymond Tusk.
Raymond Tusk'ı inceletmek istiyor.
Acho que o Raymond Tusk...
Bence Raymond Tusk...
Mais do que alguma vez quis saber sobre Raymond Alan Tusk.
Bunlar Raymond Alan Tusk'la ilgili bilmeniz gereken her şey.
O Tusk pode ser informal, mas eu represento a Casa Branca.
Tusk gayri resmi giyinebilir ama ben Beyaz Saray'ı temsil ediyorum.
Pede ao Walter Doyle para investigar o Tusk.
Walter Doyle, Tusk'ı araştırsın.
- Sra. Tusk?
- Bayan Tusk?
- Sr. Tusk, eu...
- Bay Tusk, ben...
O Presidente disse-lhe que não se conheciam, não foi?
Başkan, Tusk'ı tanımadığını söylemişti, değil mi?
O Raymond Tusk.
Raymond Tusk.
Não fazias mesmo ideia que o Presidente e o Tusk eram amigos?
Başkan ile Tusk'ın yakın olduğunu gerçekten bilmiyor muydun?
Quer ver-te na terça para saber o teu parecer sobre o Tusk.
Salı günü Tusk'la ilgili raporunu almak için görüşmek istiyor.
- Para forçar o Tusk.
- Tusk'ı köşeye sıkıştırmak için.
O Tusk percebe a diferença entre poder e dinheiro.
Tusk, para ve güç arasındaki farkı biliyor.
Raymond Tusk.
- Raymond Tusk.
Mas o Tusk quer atrasar essa tendência ou anulá-la.
Ama Tusk bu süreci geciktirmek ya da tersine çevirmek istiyor.
- Qual é o pedido? - O Tusk não aceita a nomeação, se pensar que as suas companhias estão em risco.
- Tusk, hisselerinin riske gireceğini düşünürse, adaylığı kabul etmez.
O Presidente pretende anunciar o Tusk na Sexta-feira, por isso não temos muito tempo.
Başkan Tusk'ı Cuma günü açıklayacak, yani fazla zamanımız yok.
Só perguntei se ainda está a considerar o Tusk.
Hala Tusk'ı isteyip istemediğini sordum.
O senhor, eu... toda a gente conhece Raymond Tusk.
Siz, ben, herkes Raymond Tusk'ı tanır.
Se está convicto sobre o Tusk, devia convidá-lo para jantar.
Tusk hakkında niyetiniz ciddiyse, ona bir ziyafet verin.
Olha Remy, o Presidente vai nomear o Tusk, daqui a uma semana ou menos.
Remy dinle, Başkan Tusk'ı bir hafta ya da daha kısa süre içinde aday gösterecek.
Estavas a informar os accionistas sobre Raymond Tusk?
Yatırımcılarına Raymond Tusk'tan da söz ettin mi?
Porque é que devia estar a falar sobre o Tusk?
Onlara neden Tusk'tan söz edecekmişim?
Com o Tusk ao lado do Presidente, vais ver a Administração a transferir o seu apoio, para a energia nuclear, e a afastar-se do gás natural.
Eğer Tusk, Başkan'ın sağ kolu olursa, yönetimin desteğini doğalgazdan nükleer enerjiye kaydırdığını göreceksin.
Ele diz que tu não lhe falaste no Tusk.
Tusk'tan bahsetmediğini söyledi.
O Tusk aterra às 7 : 30 e vai directamente para a Casa Branca, jantar com o Presidente.
Tusk 7 : 30'da iniyor ve sonra Başkan'la akşam yemeği için doğrudan Beyaz Saray'a geliyor.
Isto tem de ficar fora dos registos, tal como o jantar com oTusk.
Bu da Tusk'la akşam yemeği gibi kayıt dışı kalmalı.
E vê sexta-feira à noite. Raymond Tusk.
- Bir de Cuma'ya bak.
O Tusk está a fazer uma jogada.
Tusk bir oyun oynuyor.
Tenho de falar com o Tusk antes que ele vá ter com o Presidente.
Başkan'la görüşmeden önce, bu gece Tusk'ı görmeliyim. - Burada zaten.
Tusk vai-se encontrar com o Presidente, se não está já lá.
Tusk, Başkan'la buluşacak, tabii çoktan buluşmadıysa.
Tive de negociar com ele. A SanCorp é um peixe grande, mas o Raymond Tuské uma baleia.
Sancorp büyük bir balık, ama Raymond Tusk bir balina.
Sr. Tusk.
Bay Tusk.