Translate.vc / Portuguese → Turkish / Type
Type translate Turkish
52 parallel translation
Tipo 21 com asas dobráveis.
Katlanır kanatları olan bir Type 21.
Quem sou eu, sou do tipo de te deixar onde estás?
"Who am I, am I the type to leave you where you're standing"
Dá cabo dos teus nervos em todos os tipos de guerra
"Rattle up your nerves in every type of war"
Mas na minha profissão, vejo tipos como você o tempo todo.
But in my business, l deal with your type every other week.
Querem um carro de corrida europeu, um'type X'.
Avrupa X-Type bir yarış arabası.
Espero que goste de skeeball.
I hope you ´ re the skeeball type.
É um clássico dos anos 60, um E-Type. - Deve valer entre 25 a 30...
Bu 1960'lardan kalma bir klasik.
Não lembrança o Lamborghini, acho que foi um Jaguar E-Type.
Lamborghini muhabbetini hatırlamıyorum bence kafayı bulmuşlardır zaten.
Todos os dias as nossas máquinas Type-X têm de ser formatadas à semelhança das Enigma, senão apenas obtemos uma algaraviada a partir de outra.
Hergün, Kodlama daktilosu Almanların... Enigmalarıyle ayni ayarda kurulması gerekir. Yoksa, sadece saçmalık üstüne saçmalık alırız.
Talvez ela tenha tido acesso a uma máquina Type-X através de si.
Belki senden Kodlama daktilolarından birini aldı.
As raparigas da Type-X trabalham 24 horas por dia.
Kodlama daktilosu kızları 24 saat çalışır, hiç durmaz.
Assim, quando entro no estacionamento ao volante... do meu novo Mercedes classe AMG... vão comprar a nós, e não ao imbecil do Jaguar S-type.
Yani, yeni Mersedes AMG'imin direksiyonunda park yerime girdiğimi görünce, o Jaguar S'li hödükten değil bizden alış veriş yaparlar.
The everlasting vision, the red battle type
Ölümsüz hayal, kızıl kavga örneği...
Penso que, aqui o tipo de sangue blood-type pouco importa.
Bu konuda kan grubu falının önemi olacağını sanmam.
A levar o E-Type, para um test-drive.
Test sürüşü için bir tane araba alıyoruz.
* If I looked all over the world * * And there's every type of gi-irl * * But your empty eyes seem to pass me by *
* Eğer arasam bütün dünyayı * * bulsam her tarz kızı * * ama boş gözler etkilemiyor beni * * ve buluyorum tek başına dans ederken kendimi *
Conheci-a num seminário, quando estavas grávida.
Sen hamileyken, onunla Type A seminerinde tanıştık.
O sedutor, o fantastico, o lindo Jaguar E-Type.
Çekici, büyüleyici, güzel E-Type Jag olurdu.
Mas o Enzo Ferrari descreveu o E-Type como o mais bonito deles todos
Fakat Enzo Ferrari E-Type'ı en güzel olarak tanımdı.
Estava enganado Porque em Março de 1961, quando o E-Type foi revelado no Salão de Geneva foi um sucesso instantaneo.
Mart 1961'de Cenevre Motor Fuarı'nda E-Type, ilk gün yüzüne çıktığında anında sükse yaptı.
Eu sei que é como Genesis. Eu sei que é o primeiro E-Type descapotavel de sempre mas tenho de descobrir como é quando puxamos por ele..
İlklerden ve üzeri açılan ilk E-Type modellerinden biri olduğunu biliyorum ama bakalım gaza basınca nasıl bir ses gelecek.
Não admira que o E-Type tenha sido um acessorio para todo o jet-set
- Type sosyete için bir harikaydı.
Todos tinham um Jaguar E-Type
Hepsi E-Type Jag sahibiydi.
Fabricado por uma pequena empresa em Sussex, parece um E-type.
Küçük bir şirket olan Sussex tarafından yapıldı ve E-Type konseptine sahip.
até é baseado num E-type mas tem algumas modificações.
Birkaç değişiklik var tabii.
Se alguem me viesse pedir permissão para alterar um Jaguar E-type, eu diria que não, é estupido, vão estraga-lo, mas... não...
Eğer birisi gelip bana E-Type Jaguar'da değişiklik yapacağını söylese "Aptal olmayın, içine edersiniz." der geri yollardım.
É uma interpretação moderna do E-Type E o E-Type com a possivel excepção do Concorde é quase de certeza a ultima grande coisa que Inglaterra fez.
- Type, büyük olasılıkla Concorde dışında Britanya'nın yaptığı en son ve en güzel şey.
Eu acho que deviamos ter mais orgulho nele, do que temos actualmente.
Bence E-Type'a biraz daha saygı göstermeliyiz.
O E-type não é o Ingles humilde que se contenta em ficar em segundo, não se deixaria humilhar pelo Barcelona.
E-Type, Barcelona'da aşağılandıktan sonra ikinci olduğu için mutlu bir şekilde eve gelen cesur İngiliz değil.
E se lhe pedissem para organizar um casamento real ele não iria transportar os convidados até Westminster Abbey numa frota de autocarros.
E-Type'a bir kraliyet düğünü yapmasını söyleseniz,... misafirlerini Westminster Abbey'e minibüs filosu ile taşımaz.
O E-type não sabe o que é um autocarro.
E-Type minibüsün ne olduğunu bilmez bile.
Foi um tributo tocante e discreto vejo eu
Fakat orada beni endişelendiren bir şey söyledin, E - Type'ın Concorde dışında...
Mas disseste algo que me preocupou, com a possivel excepção do Concorde o E-Type foi a ultima grande coisa que Inglaterra fez.
Britanya'nın yaptığı son ve en güzel şey olduğu hakkında? Ciddi miydin? Uzun zamandır "İşte bu en iyisi" diyebileceğimiz bir şey yaptık mı?
É isso? Consegues pensar em algo que façamos e penses "Ninguem faz melhor!"?
- Type'ın Ferrari'nin üçte biri kadardı Daha hızlıydı, daha iyi bir görünüme sahipti.
O E-Type custava um terço de um Ferrari, como eu disse, era mais rapido, e tinha melhor aspecto.
Dünyaya yerinden sallayan buna en yakın sanırım sadece Monty Python'ı sayabiliriz.
Olha para ele. A sério, basta olhar para ele. É lindissimo, sim, mas como é que pode valer 5 vezes mais que um E-type original e imaculado?
Gerçekten çok güzel ama nasıl olurda kusursuz, orijinal E-Type'dan 5 kat daha değerli olabilir ki?
Agora, semana passada, vimos uma versão modernizada do E-Type, que era fantástica.
Herneyse, geçen hafta E-tipi Jaguarların şahane olan günümüz haline yorumlanmış şeklini inceledik
É o carro mais belo alguma vez fabricado, o XK-E, ou o e-type.
O bugüne kadar yapılmış en güzel araba. XK-E ya da E-tipi.
Quando conduzi o E-Type, passei por um miúdo de dez anos no banco de trás de uma carrinha e vi os olhos dele a seguirem-me.
Jaguar E-Type'ı kullanırken, arka penceresinde on yaşında bir çocuk olan bir station arabayı geçtim ve gözleriyle izleyişini seyrettim.
Portanto, o Type X era para ser uma rede social, mas acontece que as pessoas nem sempre querem que os seus amigos saibam onde elas estão tão pormenorizadamente.
Yani, X Modeli sosyal ağ anlamına geliyor, fakat bu insanların her zaman arkadaşlarının nerede olduklarını bilmelerini istememelerine sebep olabilir.
Bem, senhor, receio que tenha desperdiçado um monte de dinheiro a desenvolver o Type X como uma rede social.
Pekâlâ, efendim, korkarım ki sosyal ağ olarak X Modeli için çok para kaybettiniz.
O Type X acaba de lhe salvar a vida.
X Modeli az önce onun hayatını kurtardı.
O Jock diz-me que as minhas acções vão disparar assim que lançar o Type X.
Jock, yaptığın X Modeli sunumundan beri hisselerimin değerini kazandığını söylüyor.
O Ministério da Defesa deu-nos um fundo preliminar para o Type X.
Savunma Bölümü, X Modeli için ön yardımda bulundu.
Considere-o um empréstimo por ter salvo o Type X.
Bunu, X Modelini kurtardığın için bir nevi borç kabul edebilirsin.
Os insurgentes têm Kalashnikovs, SVD Dragunovs e modelos 50.
Asilerde Kalaşnikoflar, SVD Dragunovlar ve Type 50'Ier var.
This is the real deal it's like the type of thrill that I wanna be about.
"Kalbimi değirmen gibi çarpıyor. Bu ciddi bir şey." "Bu tıpkı benim yaşamak istediğim türden bir heyecan."
Ele é do tipo que pode mudar a minha vida Mudar a minha vida
♪ He the type that might change my life ♪ ♪ Change my life ♪
Ela precisaria... de uma máquina Type-X.
Onun- - onun bir Kodlama daktilosu bulması lazım.
Não precisava de uma Type-X.
- Typex makinesine ihtiyacım yok.
- Tem um outro aqui.
- E-Type var istersen? - Öyle mi?