Translate.vc / Portuguese → Turkish / Tão
Tão translate Turkish
186,170 parallel translation
Porque é que a ciência fez a água tão pesada?
Neden bilim suyu bu kadar ağır yapmak zorundaydı ki?
Que estranho, já que lá fora está tão quente.
Dışarının sıcaklığına bakılırsa, garip.
A piscina improvisada de Cabe devia ser assim tão refrigerada.
Keşke Cabe'in uydurma havuzunda böyle etkili bir soğutucu olsaydı.
E isso... deixa-me tão triste.
Ve bu... beni çok üzüyor.
É, por falar nisso, porque é que voltaram das fontes termais em tão bom estado?
Doğru ya hazır lafı açılmışken siz neden kaplıcalardan hiç bozulmamış şekilde döndünüz? - Ne?
- Está tão quente lá fora.
- Dışarısı çok güneşliydi.
É tão mau quanto a Coreia do Norte.
Pekâlâ, bu Kuzey Kore kadar kötü.
Penso que o Wally não é tão democrático quanto pensa ser.
Bence Walt deniz kabuğunu sandığı kadar önemsemiyor.
- Não tão depressa.
Yeterince hızlı değil.
O gás não é tão denso como o fumo.
Gaz, duman kadar yoğun değildir.
Ficou tão mau que criamos um sistema que mede o EQ do Walt para alertar sobre o perigo.
O kadar kötü ki, yaklaşmakta olan tehlikeyle ilgili uyarıda bulunması için Walt'ın EQ'sunu ölçen bir sistem yaratmamız gerekti.
Tão mandona. Adoro isso.
Ne kadar da patronca.
Não te vais safar tão facilmente.
O kadar kolay kurtulamazsın.
- São tão giros. - Talvez devesses ligar-lhes.
Belki de sen aramalısın.
Porque o Jamal ia trazer o David e o Robbie tão longe da estrada?
Neden Jamal David ve Robbie'yi bu kadar uzağa götürdü?
Se os raptores lutaram, sugere que isto não foi tão organizado como pensávamos.
Kaçıranlar tartıştıysa düşündüğümüz kadar... -... organize bir eylem olmayabilir.
E bons remédios são tão caros hoje em dia.
Bugünlerde iyi bir ilaç çok pahalı.
David, desculpa vir tão cedo.
David, bu kadar erken geldiğim için üzgünüm.
A minha mão não está assim tão mal...
Elim o kadar da kötü değil.
Não sabia que eras tão antiquado.
Bu kadar eski kafalı olduğunu bilmiyordum.
Estás assim tão nervoso?
Gerçekten de çok mu kasıldın?
Porque faria algo tão estúpido?
Neden öyle aptalca bir şey yapayım ki?
Ela é exatamente tão atraente como a Pipi das Meias Altas.
Aynı Pippi Uzunçorap kadar çekici.
Desculpem. Mas estamos tão ansiosos por começarmos este novo capítulo das nossas vidas.
Özür dilerim, sadece Richard'la hayatlarımızda yeni bir sayfa açmak için çok sabırsızız.
Estou tão zangada, atira-me com a tua bebida!
Sana çok kızgınım! Sonra içkini bana fırlat!
Escreve-me poemas tão belos.
Bana çok güzel şiirler yazıyor.
Ele é tão carismático.
O çok karizmatik bir adam.
É um cão tão grande para este apartamento tão pequeno.
Bu küçük daire için çok büyük bir köpek.
O meu pai passou a tocha ao Duke, o que significa que a Iktomi agora pode tecer a teia tão depressa como a montada de Thasunjke Witko!
Babam görevi Duke'a devretti. Yani, şimdi Iktomi ağını Thasunjke Witko'nun atı kadar hızlı örebilir!
Estou tão confusa.
Kafam çok karıştı.
Porque és tão forte?
Neden bu kadar güçlüsün?
Quase tão velho quanto tu, Rex.
Yaklaşık senin kadar eski Rex.
Ele não é tão importante como os nossos amigos.
O arkadaşlarımız kadar değerli değil.
Mesmo com a tua ajuda, não posso saltar tão longe.
Senin yardımınla da olsa o kadar uzağa zıplayamam.
Tu és tão má como Ele.
Sende en az onun kadar kötüsün.
Nós estavamos tão bem.
Oldukça iyi bir yere gelmiştik.
Mas é tão abafado lá dentro.
- Ama orası çok havasızdı.
Eu não levaria isso tão pessoalmente
Kişisel algılama derim ben.
Mas se te sentias tão manipulado... porquê sequer voltar até à Chloe?
Ama madem manipüle edildğini hissettin neden Chloe'ye geri döndün?
Apenas uma alma muito magoada faria uma escolha tão pobre.
Sadece derinden zedelenmiş bir ruh böylesi zavallı bir seçim yapar.
Agente Keen, isso é tão fixe.
Ajan Keen, bu çok güzel.
Eu não tinha ideia que eras tão artística.
Böyle gösterişli şeyler yaptığınızı bilmiyordum.
E eu simplesmente não poderia facilitar uma traição tão grande de outra pessoa, mesmo alguém tão repugnante.
Ve başka birinin de böyle bir ihanete uğramasından rahatsız oldum, iğrenç birinin bile.
Você é tão responsável por cometer atrocidades como ele é.
Sen de onun gibi, işlenen mezalimden sorumlusun.
Eu sou um homem mau, Iniko, mas não assim tão mau.
Ben kötü biriyim, İniko. Ama bu kadar da kötü değilim.
Sabes, tão bem quanto...
Ne kadar iyi olabilirsem.
Estás tão perto de dizer às crianças para saírem do teu relvado.
Yakında çocuklara bahçesinden çıkmalarını söyleyen ihtiyara dönüşeceksin.
Mas isto não é isso. Não és assim tão especial.
O kadar özel değilsin.
O que é? É assim tão mau?
Kötü bir şey mi?
Tive um pressentimento tão mau.
Kendimi çok daha kötü hissediyordum.
Tão fixe!
- Çok hoş.