Translate.vc / Portuguese → Turkish / Vale
Vale translate Turkish
18,771 parallel translation
- Não, ele não vale nada.
- Boş ver, beş para etmez.
Vale a pena, para fazer-te feliz.
Seni mutlu etmek için değer.
Vale a pena tentar.
Denemeye değer.
Incluindo que vale a pena lutar por cada futuro.
Her gelecek uğruna mücadele edilmesi gerektiği gerçeği gibi.
Agora trabalha junto a Bierge, no vale, a 20 minutos de casa.
Şimdi Bierge'de, vadide çalışıyor. Eve 20 dakika mesafede.
Só se consegue lá chegar usando a ferrovia que circunda o vale.
Oraya sadece vadiden geçen demir yoluyla gidilebiliyor.
Deslocou-se a Bierge sozinha e atravessou o vale.
Vadiyi geçerek tek başına Bierge'e gitti.
O Dr. Valack acha que isso vale a pena se ela responder à questão.
Dr. Valack, soruya cevap verebilirse buna değeceğini düşünüyor.
Isso nem sequer vale assim tanto.
Aracın kendi bile o kadar etmez.
Além disso, já que vais aprender, mais vale que aprendas com o melhor.
Ayrıca öğrenmek istiyorsan en iyisinden öğrenmelisin.
Vale mesmo a pena esse trabalho chato?
Bu kadar hamallığa değiyor mu?
O motorista vai trazer o carro.
Vale arabasını getiriyor.
E vale a pena viver por isso. Por isso tudo.
Ve bütün bunlar yaşamaya değer şeyler.
Elas já devem estar adaptadas, mas derrotamos um grupo de abelhas robôs ao usar ondas sonoras, vale um "bate aqui".
Ama, süper kahraman zamazingosu kullanıp bir grup arıyı yendik bir beşliği haketmiyorsa ne eder bilmiyorum.
Vale a pena dissuadir-te?
- Gelmemen için ikna etmeye çalışmalı mıyım? - Hayır.
O sigilo médico vale para todos os pacientes, senhor Queen. Sim.
Doktor-hasta gizliliği tüm hastalarım için geçerlidir Bay Queen.
Vale a pena para detê-lo.
Seni öldürmeye değer. Gördün mü Reiter?
Após três ataques terroristas, estávamos fartos. Mas na noite antes de começarmos a fazermos as malas, o Arqueiro Verde apareceu-nos no televisor. Ele lembrou-me que vale a pena salvar esta cidade.
Üç terörist saldırısından sonra burayla işimiz bitmişti ama bavulları hazırlamaya karar verdiğimiz gece Green Arrow göründü televizyona çıkıp bu şehrin kurtarılmaya değer olduğunu söyledi, evimin...
Que vale a pena lutar pela minha casa.
Evimin uğruna savaşmaya değer olduğunu.
Teve uma sequência em DVD, em 2008, mas era uma bomba também, então a referência ainda vale.
Aslında 2008 yılında onun devam filminin DVD'sini çıkarmışlardı ve bombaydı yine yani gönderme yine de uygun.
Tu tweetas coisas que nem vale a pena tweetar!
Tweetlemeye değmeyecek şeyleri tweetleyen birisin!
Ele tem-se aguentado com um vale de oferta da Applebee com $ 1.62 dólares.
Üstündeki 1,62 dolarlık Applebee's hediye kartına bel bağlıyor.
A minha filha vale 100 milhões.
Kızım 100 crore değerinde.
Com os poderes e conhecimento dela... - Ela vale 100 deles.
Gücü ve bildikleriyle oldukça değerli olur.
Essa parte da visita guiada vale a pena saltar.
Orası göstermeye değer değil.
O Crane deu-me um dos mapas originais do Washington do Vale Hudson.
Crane bana George Washington'a ait Hudson Vadisi haritasını vermişti.
Um filho vale $ 357 por mês.
Bir bebek aylık 357 dolar eder.
Ao contrário do que pensam, a nossa vida não vale um depósito vazio.
Diğer düşüncelerin aksine hayatlarımız boş bir binaya değmez.
Estacionei do outro lado, para não precisar de arrumador.
Sokağın aşağısına park ettim yani vale kullanmadım.
Afinal, acreditaram no meu número. Quanto vale o carro?
Nathan'ın cinsel suç işlediğini öğrenince PMG'nin Ashmore Kayıtçılık ile yolları ayırmaktan başka çaresi kalmayacak.
Sabes quanto vale esse tapete?
O halı ne kadar haberin var mı?
O mesmo vale para ti, Iris.
Aynı şeyi senin için de istiyorum Iris.
Mais vale o diabo que se conhece do que aquele que não se conhece. Não é?
Tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir, değil mi?
Não se empresta uma peça de arte que vale 12 milhões de dólares.
12 milyon dolarlık bir sanat eseri ödünç falan alınmaz.
Quanto achas que vale a tua vida?
Hayatının ne kadar değerli olduğunu sanıyorsun?
Vale a pena ser bom por ti?
Senin için iyi birisi olmaya değer.
Vale a pena para proteger a Hope do que aí vem.
Hope'u gelecek şeylerden uzak tutmaya değer.
É o único amor por que vale a pena lutar.
Uğruna savaşılacak tek aşk odur.
- Vale a pena tentar.
Denemeye değer.
Manda-o embora. Não vale o esforço.
Olası bir sorun çıkmaması için adamı topluluktan çıkartalım.
O dinheiro daquele tipo não vale nada aqui.
Bu adamın parası burada geçmez.
Vale a pena correr o risco por um colar?
Tek bir kolye için o kadar riske girmeye değer mi?
De que vale a pena salvar o mundo se usarmos os seus métodos para o fazermos?
Eğer bunu onun yöntemleriyle yapacaksak dünyayı kurtarmanın ne önemi var ki?
O meu porno vintage vale alguma coisa.
Eski prno koleksiyonum da bir şeyler eder.
Vale 60 000.
Ederi 60 bin dolar.
Vale 60.
- Ederi 60 bin.
Vale 60.
Ederi 60 bin.
Como é que vale a pena, ser dona de um cavalo?
At sahibi olmaya değer mi?
O vale que descreveu é consistente com o Albano Gulch.
- Anlattığınız vadi Albano Gulch ile uyumlu.
Isso não vale nada.
Değersiz.
Nada vale o que eles te obrigarão a fazer.
Sana ne yaptırdıkları önemli değil.