Translate.vc / Portuguese → Turkish / Var
Var translate Turkish
809,424 parallel translation
Alguma novidade?
Yeni bir şey var mı?
Algum laço que os une.
Onları birleştiren bir şey var.
Esperem, há mais.
- Durun, dahası da var.
Preciso que ouças uma coisa.
Duyman gereken bir şey var.
O que tens na tua mão direita?
Sağ elinde ne var?
Recebemos uma chamada do 112.
Bir 911 çağrısı var.
O Aram tem um igual.
- Aram'da da var bunun gibi.
Caso as tenha, temos uma oportunidade.
Ve eğer öyleyse, elimizde bir şansımız var.
Ele tem cofres como este espalhados pelo mundo.
Tüm dünyada böyle dolapları var.
Precisas de continuar a apontar-me isso?
Bana hala onu doğrultmana gerçekten gerek var mı?
Tenho um caso para a Polícia de Washington.
DCPD için bir dava var.
Tenho três pessoas na minha vida :
Hayatımda üç kişi var.
Tive uma ideia.
Bir fikrim var.
Tinham uma empresa de mel no Ohio.
Ohio'da bir bal şirketleri var.
Preciso de informações sobre um casal já falecido.
Ölen bir çift hakkında bilgiye ihtiyacım var.
Tens algum problema com isso?
Bununla ilgili bir problemin mi var?
Temos um mandado para consultarmos a vossa desencriptação exclusiva.
Gizli şifre çözme aracınızla bir cihazı çalıştırmak için arama iznimiz var.
Podemos fazer uma chamada?
Oturup gerekli yerleri arayabileceğimiz bir yer var mı?
Preciso de provas.
Kanıta ihtiyacım var.
Tenho de fazer uma última coisa.
Yapmam gereken son bir şey var.
Mas preciso de provas.
Ama kanıta ihtiyacım var.
Há uma entrada nesse registo que eu tenho de ver.
Bu defterin içinde görmek istediğim bir isim var.
- O que faz aí, Raymond?
Orada ne işin var, Raymond?
Não queria deixar mensagem de voz, mas há algo que tens de saber.
Bunu makinene bırakmaktan nefret ediyorum, ancak bilmen gereken bir şey var.
Precisas de um médico.
Bir doktora ihtiyacın var.
Não podemos permitir que esse mal prevaleça.
Bu kötülüğün var olmasına izin veremeyiz.
A moça tem coragem.
Bayanın cesareti var.
Temos qualquer coisa em aproximação!
Ziyaretçimiz var!
Líder Dourado, temos contacto inimigo.
Altın Lider düşman teması var.
Há alguém que possa voar?
- Onu uçurabilecek biri var mı?
Líder Dourado, precisamos de uma distracção.
Altın Lider, bir yanıltmacaya ihtiyacımız var.
A captura dela é uma prioridade.
Onun yakalanmasının önceliği var.
Em vez de perder votos, levamos com balas.
Burada daha az oy almak yerine, daha az silahınız var.
Desde quando é que os TIE's tem hiperdrives?
Ne zamandan beridir TIE'ların hiper sürücüleri var?
Hera, temos um novo problema.
Hera, yeni bir sorunumuz var.
Ezra, penso que tenho más notícias.
Ezra, korkarım sana kötü haberlerim var.
Vamos trabalhar.
Yapacak bir işimiz var.
O seu relapso ao protocolo é deprimente.
Ciddi derecede protokolü kavrama eksikliğin var.
Estou ciente do protocolo.
Bu protokolden bilgim var.
Então, Wedge, quanto tempo até ao ponto de encontro?
Peki Wedge, randevu noktamıza ne zaman varırsın?
Tenho sérias preocupações sobre o Chopper...
- Chopper hakkında büyük endişelerim var...
Penso que necessitas de uma recarga de energia.
Sanırım bir güç yüklemesine ihtiyacın var.
Odeio estragar a festa... mas acho que há alguma coisa errada com o Chop.
Partiyi mahvettiğim için üzgünüm fakat sanırım Chop'ta bir sorun var.
Há uma porta de acesso no casco.
Gövdede bir kontrol paneli var.
Mas agora, preciso de ti aqui.
Fakat şu an, senin burada olmana ihtiyacım var.
O que é que tem aí?
Elinizde ne var?
Ei, há algum caça carregado?
Fighterlar'dan tam dolu olanı var mı?
O que é que faz aqui tão longe?
Burada ne işi var?
Caça a chegar.
Gelen fighter var.
- E agora?
- Şimdi ne var?
E há.
- Bir yolu var.